LÜTFEN OKU!
Bu hikaye eskiden Harry fan Fictiondı. Hala öyle ama Harry'nin adını Laurence Niall'ın adını Lenard diye tahmin etmenizi istiyorum. Çünkü ad bölümlerinin yazılı olduğu yerleri değiştirdim. Ama hala Harry olarak hayal edebilirsiniz. Okuduğunuz için Teşekkürler...
Benim adıma yazılmış farklı şeyler vardı.
"Aslında onu sevmiyorum. Ama bunu alınmaması için ona söylemiyorum. Biraz düşünmek gerekirse..." O sırada Banyodan tıkırtılar gelmişti. Korktuğum için hızlıca defteri en alta sıkıştırıp kıyafetlerini yerleştirmeye devam ettim. Bir iki dakika sonra havlusuyla yanıma gelmişti.
"Ben çıkabilirim. Ya..ni." Onu bu şekilde görünce dilim tutulmuştu.
"Hayır. Burası senin odan saçmalama. Hem ben banyoda giyinirim. Yanıma kıyafet almayı unutmuşum. O yüzden geldim. Rahatsız ettiğim için özür dilerim."
"Sorun değil." Derken sesimdeki burukluğu ben bile hissediyordum. Beni hiç mi sevmiyordu. Yani neden böyle yazmıştıki. Tamam. Bu onun günlüğüydü. Sadece üzgündüm. ÜZGÜN. Uzun lafın kısası buydu.
Banyoya girdi. Ben yatağıma yatmış düşüncelere dalarken banyodan çıkmıştı bile.
"Laurence beni sevmiyor musun?" Bunu neden sormuştum şimdi. Lanet olsun! Bazen dilimi koparmak istiyorum.
"Bu nereden çıktı Annie? Seni seviyorum ama iyi bir arkadaş olarak." derken yine o alaylı gülüşü belirmişti.
O kahkaha atmak istiyor ben ise yerin dibine girmek istiyordum.O sadece annesini aramak için geldi. Ben ise ona aşık olmaya başlıyorum. Bana kötü davranmasına rağmen. Üstüne üstlük bir de ona beni seviyor musun diyordum. Tanrı aşkına şu klişe pembe dizilerdeki gibiydim.
Yanıma geldi ve oturmamı işaret ederek saçlarımı örmeye başladı. Daha rahat örebilmesi için sırtımı döndüm.
"Bilmiyorum. Şu saçma altıncı hisler. Boşver saçmaladım. Aç mısın?"
"Hayır değilim. Ama belli ki sen acıktın. Hadi gel."o kapıdan çıkarken bende masa aynama eğilip harika örülmüş saçlarıma bakıp son rütuşları yapıyordum. Becerikli.
........................
"Anne saçlarım güzel olmuş mu?"
"Kuaföre gittiğini hatırlamıyorum tatlım. Ablan mı yaptı?"
"Laurence'ın marifetli elleri de deydi denebilir." Annem Laurence'a gülümserken Laure hiç olmadığı kadar utanmış görünüyordu. Bu kötü çocuk bazen sür gibi olabiliyordu. Ne ironi ama.
Elleriyle sandalyenin oymalarını incelerken başını öne eğmesi suratını gizlemişti.
O farklıydı ve ben bu farkı merak ediyordum. Onun hakkındaki her şeyi. O olduğundan fazlasıydı. Başka bir şey. Ve benden büyük gösteriyordu. Aynı okula gitmemiz bile bir şüpheydi benim için. Ama ağzın alması çok zor olacağa benziyor.
O sırada annemin sesimi sayıklamasıyla kafamı salladım.
"Annie? Annie Ann!"
"Efendim anne?"
"İyi misin? Neden parkeye sorularının cevabını vermesini ister gibi bakıyorsun? Sanki o canlı. sayende bende saçma sapan konuşmaya başladım."derken masaya oturdu ve küçük turşuyu kırıp yarısını ağzına attı. eline bulaşmış sirke suyunu kırmızı mendille özenle silerden bende yanına oturdum.
"Cevap sorunun içinde anne." Kendi kendime felsefe yaparken yemek yemeye başlamıştım. Annem bana delirmişim gözleriyle bakarken Laurence da en az benim kadar dalgın yemeğini yiyordu.
"Ablam nerede?"
"Jake'lerle dışarı çıktı. Khloe'de onlarla."
"Khloe mi?" Laurence'ın aniden başını kaldırması bizi korkutmuştu?
"Laurence bir sorun mu var?"
"Tanıdık bir isim sorun yok." Derken iki dakika önceki şokunu üzerinden atmıştı bile. Sessiz bir yemek arifesinden sonra ders çalışmak için odaya çıkma kararı aldık.
Serseri gibi görünmesine rağmen benden daha ciddiydi. Araştırma ödevlerine göz attığımda siyaset okumasına rağmen başka notlarda almıştı. Anlamıyordum.
"Göründüğünden fazlasısın."
"Ne demek istiyorsun?"
"Senin bana söylemediklerin kadar benimde sana söylemek istemediğim şeyler var Laurence."
"Bence zamanı gelince öğrenmelisin. Kalbini kırmak istemem."
"Direnmeyeceğim. Sen ne dersen öyle olsun. Şimdi uyumalıyım." Ben ışıkları söndürürken o hala masanın başında çalışmaya devam ediyordu. Ne kadar uyumak istemesemde onu izlemek istiyordum.Çaresizce ışığı kapatıp saçlarını ellerinin arasına aldı. Arkasına yaslanırken mutsuz görünüyordu. Farklıydı. İki gün önceki garson çocuk gibi değildi. Çok değişebiliyordu.
Sandalyeden kalktı ve ışığı söndürdü. Yanıma gelip üstümü örterken yanağıma kuru bir öpücüğü kondurdu. Sıcak dudakları tüylerime deyince ürperdim ve hafif başımı sarstım.
"Laurence yanına gelebilir miyim?" Dedim kendi yatağına yattıktan sonra.
"Ah hadi Gel bakalım başımın belası." Dedi abi sıcaklığıyla kollarını açıp. Onunla uyumak iki akşamdır hoşuma gidiyordu. Bana hayır diyemezdi. Burası benim evim benim odam. Kimi severse sevsin umrunda değildi. Ben şu an onun yanında yatan kızdım. Beni kardeşi olarak görse bile.
Kollarıyla gövdemi sardığında ılık esintisi bedenimi ele geçirmişti. Yanağımı yanağına değdirdiğimde tebessüm etti ve dudaklarını araladı.
"Rahat dur ve uyumaya çalış ufaklık. Seni seviyorum, iyi geceler." Derken alnımı öptü. Sanırım günlükte yazan her cümle doğru olmayadabiliyormuş.
-Ertesi Sabah-
L: "Bayan Lore siz annemi tanıyordunuz. Ölümünün nasıl olduğunu da bilirsiniz. Ben onu hiç görmedim lütfen bana bunları anlatmalısınız."
Soffie: "Ölümü ani bir şekilde oldu. İstenmedik bir şekilde Aldrich." Annem gözlerini yere sabitlemiş sorularımıza cevap arıyordu. Ama gerçekleri söylemediği açıktı.
L: "Bu da ne demek şimdi. Ona ne oldu Bayan Lore?"
S: "O............................."
+5 VOTE YENİ BÖLÜM
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cinayet
FantasyGerçekleri öğrenme çabasında bir erkek. Ve istemeden ona aşık olmuş zeki ama saf bir kız. Gerçekleri öğrenmenin zamanı geldi... Sizce de öyle değil mi? Ama biraz beklemelisin... Lütfen yorum yapmayı...