Laurence gelip yanıma oturdu ve hafifçe bana sokulup dudaklarını kulağımın hizasına getirdi. Parmakları hafifçe bacağımda daireler çizerek gezinirken
''Bunu yapabilirim. Hem de memnuniyetle.''Dedi. Boynuma hafif bir buse kondururken.
"Peki ya iş bittikten sonra ödülüm ne?" dedi meraklı bakislarla.
''Benden ne istersen?''
''Yapamayacağın sözler verme. Bu akşam söyleyeceğim şeyde bana yardım edeceksin.'' Alaycı gözleriyle baştan aşağı beni süzdü. Bu tarz hareketleri beni korkutuyordu. Sonuçta o Laurence.
''Beni Robert'tan korumanı istiyorum.''
''Kolay gözüküyor. Sandığından zor. Sen söz veriyor musun onu söyle.''
''Evet. Ben bana yardım eden herkese yardım ederim.''
''Her işin karşılıklı olmak zorunda mı?''
Robert hesap için kasaya yaklaşırken bizde onun karşısındaki koridorda duruyorduk.
''Ben böyle çalışıyorum ufaklık.'' Belimden hızlıca çekip aramızdaki mesajeyi sınırlayınca birden kendimi ocaktaki kaynayan su gibi hissetmeye başlamıştım. Çekişi gibi ani bir hareketle daha dudaklarımı öpmeye başladı. Bu sabah dişlerimi fırçaladığım için kendimi tebrik ediyor o sırada onun da naneli nefesinin kokusundan bayılmaya hazırlanıyordum. Biraz daha böyle kalırsak benliğimi kaybedeceğimi bildiğim için geri çekildim. Zaten o da o sırada ellerini gevşetti.
Dudaklarımı elimin tersiyle silerken utancımdan parke zeminden kafamı kaldıramıyordum. O ise bakışlarıyla bile benimle alay ederken gülümseyip dudaklarını yaladı.
''Çilekli parlatıcın hoşmuş ama böğürtlenliyi tavsiye ederim. Onun tadı daha da güzel. Ama senin dudaklarında fena sayılmaz.''
''Susar mısın? Ben senden ne istedim sen ne yaptın.'' Hiddetim ve utangaçlığımdan suratına bakıp öfke kusuyor diğer yandan da başımı yine yere eğiyordum.
''Şimdi başımıza daha çok bela olacak bizi görmüş olmalı.'' Kasaya bakarken Robert öfkeli bakışlarıyla Laurence' a bakıyordu.
Başımı çevirdiğimde Laurence yoktu. Giyinmek için içeri girdiğini düşündüm. Sanırım artık bende giyinmeliydim. Yoksa geç kaldığım için bana kızabilirdi. Bu çocuğun sağı solu hiç belli olmuyor çünkü.
Odaya girdim ve tam önlüğümü çıkaracağım sırada biri omzuma dokundu.
"Lau..rence ne old.....Ro..bert?"
"Evet Robert. Annie seni şu Laurence denen serseri ile bir daha görürsem cok fena olur."
"Ne olur ne yaparsın?''
''Seni sevdiğimi bile bile onunla oluyorsun.''
''Seni sevdiğimi bile bile beni gözümün önünde aldattın ve devam ediyorsun.''
''Annie gel barışalım. Tekrar benim ol. Eskisi gibi. Bana ikinci bir şans ver.''
''Hayır Robert ikinci şanslar insanları değiştirmez sadece hayatından eksiltir. Hem o beni mutlu ediyor,yani,öyle işte. Şimdi git.'' Boğazımı temizlerken onu itekledim.
''Seni rahat bırakmayacağım.''
''Çok da umrumdaydın.''
Büyük bir hızla etrafı kolaçan etmeye başladım. Laurence'ı bulduğumda soyunma odasında giyiniyordu. Aniden perdeyi çektiğimde siyah boxerı karşımda belirdi.
''Üzgünüm.''
''Sorun değil. Hadi şimdi çık buradan.''
''Çok kabasın.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cinayet
FantasyGerçekleri öğrenme çabasında bir erkek. Ve istemeden ona aşık olmuş zeki ama saf bir kız. Gerçekleri öğrenmenin zamanı geldi... Sizce de öyle değil mi? Ama biraz beklemelisin... Lütfen yorum yapmayı...