- Bölüm 3 -

4.6K 358 214
                                    

Medyada Sehun'un piyanoda çaldığı parça var. Dinlemeyi kesinlikle ihmal etmeyin. Luhan gibi hissedeceksiniz!

-*-*-*-*-*-*-*-*-

Kısa süreli utanç verici yemek kısmı en sonunda bitmişti. Baekhyun ve ben tepsilerimizi alıp yerlerini koyduktan sonra müzik dersinin yapılacağı atölyeye doğru yürümeye başladık. Baek dinlediği ve ağzına takılan saçma salak bi müziği mırıldanırken bende ona gülümseyerek yoluma devam ediyordum.

En sonunda müzik atölyesine ulaştık. İçerisi geniş konferans salonu gibi amfi tipi sıralı koltuklar ve gösterişli bi' sahne vardı. Sahne de siyah parlak bir piyano vardı. Gerçekten de çok hoş görünüyordu.

"Gel buraya Lulu~ En öne oturmak istemiyorum." Baek'i dinleyip ortalarda kalan sıraya geçip oturduk.

"Genel de nasıl işliyorsunuz dersi Baek?" merak etmiştim doğrusu.

"Hoca solo performanslar istiyor bizden. Ya şarkı söylersin ya bildiğin bi enstrümanı çalarsın. Hiç bir şey bilmiyorsan hocanın kazık sorularına maruz kalırsın dostum. Bence kesinlikle şarkı söyle kurtul." sağ olsun canım arkadaşım içimi rahatlatmıştı.

"Ama Baek ben enstrüman çalmayı bilmiyorum. Ve sesime de hiç güvenmiyorum ki." cidden sesimi hiç sevmiyordum ama arkadaşlarım her zaman beğenirdi. Ah bir de annem çok severdi..

Bir anda içim tarif edemediğim buruk bi sevgi ile dolmuştu.

"O zaman sıçtın demektir Luhan. Çünkü hocanın soruları her şeyden daha berbat." bu durumdan rahatsız olmuştum.

Biz Baek ile konuşurken neredeyse herkes sınıfa gelmişti. Ah tabi Buz Prens ve ekibi de buna dahildi. Baekhyun'un serseri dediği çocuklar herkesin aksine en ön sıraya oturmuşlardı.

Cidden gözlerim yaşardı..

En sonun da hoca da sınıfa teşrif etti. Yerine geçip elinde ki kağıtlara göz attı. Sonra da başını kaldırıp bize baktı.

"Evet çocuklar bu dersimizde hepinizden güzel bi performans bekliyorum umarım beni hayal kırıklığına uğratmazsınız." gülümsedi ve liste sırasına göre tek tek herkesi sahneye aldı. Ben en son kişiydim biraz olsun bu beni rahatlatmıştı. İşin garibi Sehun hocaya bir şeyler diyerek sırası geldiğinde sahneye çıkmamıştı.

Göt herif yine popülerliğini kullanıyordu.

Baek sahneye çıktığında tuhaf bir şey oldu ve yoda kılıklı uyuz Chanyeol de sahneye çıktı. Baekhyun John Legend'dan All of Me'yi söylemeye başladığında Chanyeol'da piyanonun başına geçip çalmaya başladı. İlk başta Baekhyun biraz afallayıp sussa da Chan ile göz göze gelince nedense devam etti. Cidden Baekhyun'un biraz önce saçmalayarak söylediği şarkıda fark etmemiş olsam da mükemmel bir sesi vardı. Chanyeol'da bayağı yetenekli bir şekilde piyaonuyu çalıyordu. İkisinin bu uyumuna hayran kalmıştım.

Son kısmı söyleyip Baek şarkıyı bitirdiğinde Chanyeol'da ayağa kalkıp yerine geçti. Baekhyun öğretmene selam verip yanıma geldi.

"Cidden ikiniz harikaydınız çocuklar." evet hocamız da benim gibi düşünüyordu.

Baekhyun'un utanmış bir hali vardı. Yanıma oturduğunda elleri ile yüzünü kapattı. Bu haline istemsiz gülmüştüm. Diğer öğrencilerde tek tek kendi sıraları gelince performans sergilediler. Kimileri şarkı söylüyor kimileri ise gitar, piyano yahut yan flüt çalıyorlardı.

En sonunda sıra bana gelmişti ama hoca benim ismimi okumak yerine Sehun'un ismini okudu.

Şaşkındım. Sahneye çıktı ilk önce hepimizin önünde selam verdi sonra da bana baktı.

Ardına piyanonun başına geçti ve tekrar bana bakarak konuşmaya başladı.

"Bu parçayı sınıfımızın yeni üyesine armağan etmek istiyorum." buz gibi sesi ile bana bakarak konuşmuştu. Çok şaşkındım ve utanmıştım çünkü bütün sınıf bana bakıyor ve fısır fısır konuşuyordu.

Yavaş yavaş parçayı çalmaya başladı kesinlikle büyülenmiştim çünkü çaldığı parça Yiruma'dan Kiss the Rain'dı. O kadar kendini vermişti ki çaldığı piyanoya resmen hayran olmuştum.

Sanki sonbahar ayında kahveliğe dönmüş yaprakların büründüğü ağaçların altında hafif ılık esen rüzgar eşliğinde dinliyormuş gibi hissettim şarkıyı. Sehun'un o muhteşem siyah saçları olmayan ama hissettiğim ılık rüzgarla hafif hafif esintiye uğruyormuş gibiydi.

Tanrım şimdi Buz Prens Oh Sehun işine konsantresi ile çattığı kaşları ile HA-Rİ-KA görünüyordu.

Uzun bi süre Sehun'u mest olmuş gibi izliyordum. En sonunda notalar alçalarak kapanışı yaptı. Sınıfta büyük bir alkış tufanı koptu. Haklıydılar evet çünkü Sehun muhteşemdi.

Aslına bakarsanız Sehun'dan onu ilk gördüğüm andan bile etkilenmiştim ama bunu kendime kabullendirmek istemiyordum çünkü cinsel tercihim konusunda hep kendimi kapalı tutuyor inanmak istemiyordum. Lanet olsun ki biraz önce Buz Prens bunu yenmemi sağlamıştı.

Bende herkes gibi şaşkınlığımı bir kenara atıp Sehun'u alkışladım sanki benim onu alkışlamamı bekliyormuş gibi beni gördükten sonra sahnenin ortasında duran bedeni saygıyla eğildi.

Hoca yerine geç komutunu verince sıra bana geldiğini anlamıştım. Tam hoca ismimi okuyordu.

"Evet sıra yeni öğrencimiz Luhan--" ve evet zil çalmıştı. Tanrım bu bana büyük bir armağanın mıydı? Biliyorsun bu beceriksiz kulun bi halt yapamayacaktı.

"Neyse Luhan haftaya ilk senle başlarız artık. Ders bitmiştir çocuklar!." hepimiz saygıyla eğildik.

O anda aklıma bir fikir geldi. Bence bu yakışıklı prense teşekkür etmeliydim.

Değil mi ama arkadaşlar?

Sehun hoca ile sahne kenarında konuşurken onu çıkış kapısının orada bekliyordum. Herkes sınıftan çıkmıştı. Beni dışarıda bekleyen dostum Baek soran gözlerle baktı.

"Sen git Baekkie birazdan geliyorum. Hocaya bir şey sormam lazım." masum bir yalandan bir şey olmaz değil mi? Baek'de tamam deyip yanımdan ayrılmıştı.

Sehun'u beklemeye devam ederken ellerimi arkamda ki kapı pervazının olduğu yere koyup ellerimin üzerine yaslandım. Kıçımın toz olmasını istemiyordum.

En sonunda hoca yanımdan gülerek geçip gitti. Sehun'a doğru baktığımda çantasını toparlamış bana doğru geliyordu. Bir anda heyecan yapmıştım.

Tam yanıma yaklaştığında gözlerime soran gözlerle bakıyordu. Kahve delici bakışlar..

"S-sehun-shii." Tanrıım lanet girsin. Kekelemiştim.

O anda yanımda durdu ve bana 'Ne var?' bakışları atmaya başladı. Bir adımlık mesafe vardı aramızda. Bir anda heyecan yaptım ve arkamda olan ellerimi hızla önüme çektim.

Ama laneet!! keskin bi acı hissettim. Dönüp baktığımda kapı pervazında olan çiviye parmağımı takmıştım ve derisini soyut atmıştı. Canım yanıyordu bir anda tısladım.

"Ouchh. Aish sakar Luhan!" kendi kendime mırıldandım. O anda Sehun elimi kavradı.

Ne olduğunu anlayamadan Sehun parmağımı emmeye başladı.

Tanrım Buz Prens Oh Sehun parmağımda ki kanı emiyordu!!!

Bu iğrençti ama yüz ifadesi hiç iğreniyormuş gibi durmuyordu. En sonunda parmağımı yavaşça dudaklarının arsında çıkardı ama halen elimi tutuyordu. Ben ona bakarken hafifçe gözlerimiz buluştu.

Ama tuhaf bi durum vardı ki Sehun'un kahve gözleri simsiyah olmuştu. Delirdiğimi düşünmesem siyahlığın içinde göz bebeğinin kenarlarının hafif kırmızılığa büründüğünü bile söylerdim.

"G-gözleriiin-" demiştim şaşkın bi halde.

O anda bir şey fark etmiş gibi hızla elimi bana doğru itti ve bir çift laf etmeden yanımdan hızla kaçtı gitti.

Tanrım şimdi bu da neydi?

Amacın ne senin Sehun?

Magical NightHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin