"Hunnie.." gözlerim kapanmadan önce son söylediğim şey buydu.
Buruk bir gülümseme ile birlikte...
*-*-*-*-*-*
Uyandığım zaman karşımda endişe ile elimi tutan ve gözünü kırpmadan beni izleyen bir Sehun beklemiyordum açıkçası. Sanki hiç uyanmayacakmışım gibi bir korku hali vardı üzerinde. Uyandığımı görmesi ise yüzünün aldığı rahatlamayı çok rahat fark edebiliyordum.
"T-tanrıya şükür.." rahatlamasını destekleyen cümleyi de işitmiştim sonunda.
"N-ne oldu bana Sehun?" uyku halimin verdiği boğuk sesimle konuştum. En son hatırladığım Sehun'un kanımı fazlası ile içmesi ve benim bayılmamdı. Herhalde bir kaç saattir yorgun bedenimi dinlendiriyor olsam gerekti. Sehun yine rahatsız bir halde gözlerini benden kaçırdı.
"Üzgünüm Luhan.. Ben kendimi kaybettim ve.. istemeden sana zarar verdim.. Ben.. Ben çok üzgünüm. Böyle olsun istememiştim. Sana demiştim... Kanının tadı çok güzeldi.. tanrım saçmalıyorum.. Luhan çok üzgünüm." Sehun'u ilk kez böyle çaresiz görüyordum. Hali ile bu da beni üzmüştü. Ben iyiydim ve onun üzülmesini istemiyordum.
"Sorun değil Sehun-ah. Ben iyiyim ve yaptığım şey için pişman değilim. Şimdi söyle bana ne zamandır uyuyorum?"
"2 gündür Luhan..." Ne?! nasıl iki gün! Ben oysa ki saatler olmuştur diye beklemiştim. Nasıl iki gün olurdu?
"Emin misin Sehun? Saat olmasın o?" dehşet bir şekilde demem ile Sehun daha çok tedirgin olmuştu.
"Hayır Luhan. İki gün oldu. Bedenin çok yorgun düşmüş ki lanet olası iki gündür uyuyordun. Kaç kere Baekhyun geldi. Ona sana kavgamız için özür dilemeye geldiğim de bahçende baygın bulduğumu ve soğuk algınlığından kendine gelemediğini dedim. İnandı mı bilmem ama başımın etini yeyip durdu." tek nefeste anlattığı şeyler ile donup kalmıştım. Ah canım arkadaşım Baek. Benim için çok endişelenmiş olmalıydı.
"A-anlıyorum..." diyecek bir şeyim pek yoktu. İkimizde sessiz kalmıştık.
Sehun halen benim elimi sıkı sıkı tutuyordu. Anlaşılan onu çok korkutmuştum. Ama böyle olsun istememiştim ki ben. Sevdiğim adama yardım etmek istemiştim sadece. Bunları düşünürken Sehun'un sesini duydum.
"Neden o halde senin yanına geldiğimi bilmiyorum ama hayatını tehlikeye attığım için özür dilerim Lu. Sana zarar gelmemesi için elimden geldiğince çabalarken asıl zararın ben olduğunu görememiştim." Sehun'un dediği şey ile kanım donmuştu.
"Sehun.. Sakın böyle söyleme. Varlığın ile hayat bulurken bana yokluğun ile acı çektiremezsin." dediğim şeye ben bile inanamazken Sehun şaşkın ve kocaman gözlerle bana bakıyordu.
Şaşkınlığını üzerinden attıktan sonra bir anda yattığım yatağa doğru yöneldi ve beni kendine çekerek sıkı sıkı sarıldı. Nefesimin kesildiğine emindim. Sehun. Oh Sehun. Buz Prensim Oh Sehun şuan bana sarılıyordu. Hemde sıkı sıkı.
"Çok korktum.. Seni kaybetmekten çok korktum.." fısıltı halinde duyduğum ses ile kanım iyice kaynamıştı. Yüzümün kıpkırmızı olduğuna emindim.
"Seni kaybetmeye göze alamam Luhan." ve bildiğim her şeyi bu bir kaç cümle ile unutmuştum.
"S-sehun.." titreyen sesime engel olamadım ve Sehun'a daha sıkı sarıldım. Çünkü şuan tek ihtiyacım olan şey Sehun'du. Yavaşça benden çekildi ve ellerini yanaklarıma yerleştirip yavaş bir ritmde okşamaya başladı. Bu hareketi ile git gide mayışıyordum. İstemsiz gözlerimi kapattım. Sadece şuan Sehun'un dokunuşlarını hissetmek istiyordum.
Sehun bundan cesaret almış olacak ki burnumun ucuna belli belirsiz bir öpücük kondurdu.
"Seni kendimden bile koruyacağım Luhan." cümlesi ile korkarak gözlerimi açtım. Ne yani benden uzak mı duracaktı?
"Ah Bambi! Bana öyle bakma senden kaçmayacağım!" şimdide aklımı okuyordu uyuz herif!
"Korkuttun.." utanarak söylediğim şey ile başımı boynuna gömmüştüm. Tanrım bu his çok güzeldi.
Sehun başımı kaldırarak yanıma geçti ve kollarını bana sardı. Saçlarımı kokluyordu fark etmiştim.
"Çilek gibi kokuyorsun.. mm çok güzel." gülümsediğini yüzünü görmesem bile anlamıştım. Doğru ya en son duş aldığımda çilekli duş jelimi ve şampuanımı kullanmıştım. Sehun'un dediği şeye cevap vermek yerine kıkırdadım ve bana sardığı kollarına öpücük kondurdum.
Lakin gelin görün ki her şey böyle cicili geçmemeliydi. Konuşmamız gereken önemli bir konu vardı. Oda Sehun'un neden yaralandığıydı.
"S-sehun sana bir şey sormam lazım?" sesim kısık çıksa da o beni duymuştu.
"Neden yaralandığımı soracaksın değil mi?" tedirgince kurduğu cümleye baş sallayarak cevap vermek ile yetindim.
"Yakında büyük bir savaş olacak Luhan. Biz vampirler arasında. İnsanlar içinde yaşamaya alışıp onlara zarar vermesek de bunu istemeyen ve insanları önemsemeyen bir kesim var. Okulda yanımda gördüğün ve senin için kötü konuşan çocuk.. Gi-Kwang.. O onların lideri. Onla kavga ettim. Ve o gün de senin benim için özel olduğunu bilmesin diye öyle konuştum.. Seni kırmak değildi amacım korumaktı.." söyledikleri ile tedirgin olmuştum. Kwang'ın tam amacı neydi? ve Sehun ona nasıl yenilirdi?
"O senden güçlü mü Sehun? Neden o kadar kötü haldeydin?" sorum ile Sehun tatsız bir mırıltı çıkarttı.
"Güçlü değil ama kavga onların bölgesinde oldu. Eğer karşı çıksaydım kesin kafamı koparıp savaşın ilk adımını atardı.." korku ile Sehun'a döndüm. Ne demek kafamı koparırdı?
"S-sehun lütfen.. lütfen sana zarar gelmesin.." gözlerimin dolduğuna emindim.
"Merak etme Bambim elimden geldiğince bunu engellemeye çalışıyorum. Şuan onları oyalama aşamasındayız. Kendi ekibimizi tamamlayıp güçlendirdiğimiz de bir sorunumuz kalmayacak." Sehun cümlesini bitirdiği anda ona sıkı sıkı sarıldım. Onu kaybedemezdim.
"Yanındayım hep Sehun.." derin bir iç çekti Sehun.
"Biliyorum ve seni hep koruyacağım Luhan. Bu büyük felakette bile.."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Magical Night
VampireYeni yerleştiğim kasabada hiç birşey normal değildi. Efsaneler kol geziyordu ortalıkta. Peki bunun doğru olması yüzde kaçtı? Ya 'O'nun bu muhteşemliği neydi? Ve bu gizemli çocuğun bir vampir olma olasılığı yüzde kaçtı? Sen nesin OH SEHUN? | maiimia ®