TATİL BAŞLASIN...

52 11 4
                                    

Merhaba bitane okuyucularım :) yeni bölüm sizlerle :) keyifli okumalar fikirlerinizi bekliyorum :)

Korkuyordum . Yiğitle...aşığı olduğum o gözlerle karşı karşıya geleceğimi düşünmekten bile korkuyorum. Kalbim hasreti ile yanarken, gözlerimin buğulanmasına engel olamamıştım. Antalya'ya ayak bastığım ilk andan itibaren beynimi kemiren düşünceler beni benden alıp onun bedenine hapsediyordu sanki. Yalnızlık, bu kadar özlem kokarken onun kokusunuda hissedebilmem her şeye rağmen çok ironik değil miydi? Bırakılan ellerim onun tutmasını beklerken, sol gözümden akan bir damla yaşta onun yokluğuyla isyan ediyordu adeta. Sensizlik ne zormuş be sevgilim;bu sessizlikte bile sesini hissetmek yalnızlığın bana verdiği bir ödül olmalıydı. Benim sana verebileceğim tek hediye sonu olmayan aşkımdı sadece. Nefesini tenimde hissedeceğim tek bir anda tutuşacaktı körüklenmişti ateşim bile.Sen gel sevgilim, her şeye rağmen ,herkese rağmen gel. Bırakma beni. Ucu bucağı olmayan bir yerde sonsuz aşkla sev beni. Şu karanlık dünyama da güneş doğsun artık. Aydınlansın her bir sokağım. Çığlık çığlığa kaldığım şu karanlıkta senden gelen tek bir ışık içimi ısıtsın benim. Sensizlik bırakmasın beni böylesine acımasız esen rüzgarın gölgesinde. Üşütmesin ruhumu daracık sokakların dipsiz kuyularındaki soğukluk... Sen çek kurtar beni sıkışıp kaldığım bu kabustan ,sen uyandır beni.Tek umudum, tek hasretim sensin..

Sevdiğim adam gel artık ne olur beni uğruna terk ettiğin yerden gel...

Baş ucumda duran dolabın çekmesini üşümüş sağ elimle açarak defterimi içine bıraktım. Odanın sıcak olmasına rağmen bedenim üşümüş haliyle tir tir titrerken son bir güç ile yalpalanarak ayağa kalktım. İyiki Buğra'ya havaalanında izimizi kaybettirerek kaçmayı başarabilmiştim yoksa şu an bu kadar kolay düşüncelere dalabileceğimi sanmıyordum. Buğra...Cem ve benim mahalleden en yakın arkadaşımızdı.Çocukluğumuz hep sokak aralarında birlikte top koşturmakla geçmişti taa ki Buğra taşınana dek... Tatile geldiğimizi Burak'tan duymuş olmalı ki bizi havaalanında karşılama gelmişti. Biz de yolculuğun üzerimizde bıraktığı yorgun havayı dağıtmak adına onunla daha sonra hasret gidermeye karar vererek yanından ayrılmıştık. Aslında Buğra tuvalete gittiğinde onu orada bırakarak kaçmışta olabiliriz yani tam güvenemiyorum. Sizinde Buğra gibi bir arkadaşınız oluysa eminim kaçıp gitmişsinizdir. Onunla geçmişte yaşadığımız anılar aklıma gelince gülümsemeden edemedim özellikle halısahada... Az top koşturmamıştı peşimizden ama gerçekten az da olsa koşturmamıştı çünkü futbolda Buse'den bile kötü olduğunu itiraf etmeliyim. Takımınıza bir adet Buğra aldıysanız siz de maçlara 1-0 yenik başlamışsızdır. Neden mi?

Çünkü tüm kaleler onun için top atılası alanlardı. Dediğine göre demokratik(!) bir yapısı olduğundan rakip kaleye bir mucize olur da gol atarsak eşitlik olması için bizim kaleye top atardı. Böyle de düşünceliydi işte -_-

Yenileceğimizi anladığında gol atamıyorsa prensip meselesi gol da attırmazdı. O yüzden rakip takımın oyuncularının ağızlarına cebine sıkıştırdığı dürümleri koymaya çalışırdı. Evet , ceplerine dürüm koyardı o tam bir Adanalıydı. Acı vazgeçilmeziydi. Aklıma gelen anılarla gözlerimi kapatarak o anları düşünmeye başladım:

Cem topu rakip kaleye doğru sürerken önüne geçerek topu almaya çalışan bir Hasan ve onu oyalamak adına ağzına dürüm sıkıştırmaya çalışan bir adet Buğra duruyordu.

'' Ye koçum ye , ayağın açılsın hadi ye.'' Hasan Buğra'yı durdurmaya çalıştıkça Buğra daha da sinirlenerek dürümü ağzına sokmaya çalışıyodu. Kolay kolay insanlarla dürümünü paylaşan biri değildi ve verdiği zaman o dürüm yenilecekti aga. Yoksa sinirli bir Buğra ile uğraşmak istemezdiniz. Yapabileceklerini ben bile kestiremiyorum.

Oluruna Bıraksam Olur Musun?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin