▶Ay Parçası◀

548 35 0
                                    

İnnallahe..
İnnallahe..
'İnnallahe meassabirin..'

'Şüphesiz Allah, sabredenlerle beraberdir..'

...

İşte bugün.. Hayallerim, ideallerim için adım atacağım gündü bugün..
Bugün üniversite sınavı vardı..
Elbette verdiğim söz gereği girmeyecektim o sınava.. Bu konunun aramızda kalmasını istediği için dedem dahil üçümüz biliyorduk. Sınava girmeyeceğimi duyan başta Ahmet Hocam olmak üzere öğretmenlerim ve arkadaşlarım soru üzerine soru soruyor baskı yapıyorlardı.. Söleyemezdim.. Söz vermiştim.. 'Sıddıka' olmalıydım ve sözümün arkasında son gücüme kadar durmalıydım.. Yalan mı? Asla.. Onu asla söyleyemezdim.. Hem bir sıddıka ve saliha kadın ne durumda olursa olsun asla yalan söylemezdi.. Söylemeyecektim. Onlara bu konu hakkında daha fazla ısrarcı olmamalarını, bir sebep beyan edemeyeceğimi söyledikçe daha çok geliyorlardı üzerime. Gelsin geçsin istiyordum artık şu sınav..

Ve nihayet gelmişti o gün.. Son dakikaya kadar arayacaklarını bildiğimden telefonumu kapatıp kitap okumaya daldım. 'Secdede Son Nefes' adlı kitabı okuyordum. Hikâye beni öylesine etkilemişti ki dedemin odaya geldiğini bile duymadım.

- Kuzucuğum, kahvaltı yapmayacak mısın?

- Canım pek istemiyor, sana hazırlayanın dedeciğim, kitaba dalmışım kusuruma bakma..

- Canımın içi, olmaz öyle hadi bakalım beraber hazırlayıp beraber yiyelim..

- Peki..

...

Kahvaltı faslı sessiz sedasız bittikten sonra mutfağı toparlayıp ev temizliği yapmaya karar verdim. Odaları tek tek önce elektrikli süpürge ile süpürüp sonra güzelce sildim. Tozları alıp etrafı toparladıktan sonra saatin 14.00'e geldiğini farkettim.. Telefonumu açtığımda 8 cevapsız arama 11 mesaj ile karşılaştım. Mesajlara bakarken tanıdığım bir numaradan gelen mesajı farkedip hemen açtım.

- Teşekkür ederim Ay Parçası..
Yusuf.

Kesinlikle yanlış okumuş olmalıydım. Bu mesajı o atmış olamazdı. Ya da biri benimle feci şekilde dalga geçiyordu. Ay parçası mı? Evet Afra'nın anlamı Ayın onüçüncü gecesi, ay parçası demekti ama.. Ama bunu yazan Yusuf hoca olamazdı!
Numarayı kaydedip whatsapp profiline baktığımda onun fotoğrafını görünce bünyem alt üst oldu..
Neler oluyor bana Allahım..
Bana neler yapıyor bu adam!
Kalbim, kalbim dayanmıyor bu denli heyecana..
Hiç tatmafığım duygularım, saf, berrak..

Cevap vermekle vermemek arasında kalsam da ne diyeceğimi bilemedim. Ne diyebilirdim? Rica ederim mi?
Yoksa 'Ay Parçası derken' mi?
Ne diyebilirdim?
Sustum..
Ben, yine sustum..

...

Tak tak tak..

- Kimoo?

- Yusuf.

Ya Rabbi.. Elim ayağım nerde benim? Sanırım birbirine dolaştılar. Kapıyı kulağımla mı açacaktım? Afraaa! Adam ağaç oldu kapıda meyvelerini toplarsın artık!
Meyveler.. Kesin kiraz ağacı olmuştur. En sevdiğim meyve :)

- Selamun aleyküm. Müsait değilsiniz galiba?

- Aaaleyküm selam.. Yoo.. Şeyy... Müsaitiz buyrun lütfen..

- Salih amca?

- Salonda..

...

- Hoşgeldin evladım.

- Selamun aleyküm Salih amcam hoşbuldum.

- Aleyküm selam oğlum içeri buyur.. Afra'm bi çay koy kızım..

- Hemen dedeciğim..

Kendimi mutfağa nasıl attım bilinmez, çayı demleyip sandalyeye oturdum.
Sakin olmalıydım. O mesajı hafızamdan silmeliydim.

- Silmeliyim.. Silmeliyim.. Silmeliyim..

- Neyi yavrum? Camları mı silmelisin? Çok kirli degiller yorma kendini..

- Tebessüm buyurun Salih bey.. Kendi kendime konuşuyorum yine.
Diyerek güldüm.

Çayları alıp salona girdim.
Önce dedeme sonra..

- Sağolasın.

- Afiyet olsun..

...

- Dedeciğim, mezarlığa gitmek istiyorum, Nisa'yı çok özledim..

- Tamam kızım..

- Afra, şubat tatilinde umre ziyaretini iptal etmek zorunda kaldık biliyorsun..

- Evet hocam...

- Hazırlık görmeye başka, Temmuz ayında umredesin inşaAllah.

Bu şaka olamazdı.. Çünkü o 'Şakadan da olsa yalan söylemezdi..'

Sevinçten havalara uçtum.. Bu haber bana sahiden iyi gelmişti..

Mezarlık eve yakın olduğu için tek başıma gidecektim.

Kapıya yaklaştığımda işittiklerimle yerimde çakıldım kaldım..

- Salih amca, tek gitmesin lütfen. Benim gitmem uygun olmaz, ya gitmesin ya da..

- Tamam evlat, ben giderim birlikte..

Ne demekti tüm bunlar? Nasıl benim hayatıma karışabiliyordu bu kadar?
Benimki de soruydu işte! Vaizelik hayallerimi yerle bir eden ve hiç bir açıklama yapmayan biriydi söz konusu!

- Afra, gel kızım.. Gel..
- Odama geçiyorum dedeciğim.

...

- Bazen yaşı itibari ile ondan beklemediğim kadar olgun davranıyor.
- Farkındayım Salih amca.. Afra..

Devamını duymaya cesaret edemedim.. Belki de duymak istemedim. Hayatımın merkezindeki adam, benim her şeyini biliyordu, beni kontrol edebiliyordu ama ben.. Ben onun hakkında zerre kadar şey bilmiyordum. Evimize bu kkadar gelip gitmesine rağmen dedemle nerden tanıştıklarını bile. 'Bu kadarını da mı bilmeyi haketmiyorum?' diye hayıflandım. Hastanede babamı tanıdığını duymuştum oysa.. Babamı tanımasına şaşırmadım aslında, şirketi sebebiyle hayli tanınırdı zaten. Ama o, babanın meraklı ve inatçı olduğunu bilecek kadar tanıyordu babamı.

Her şey bir yana hayatına dair bilgim olmayan bu adama aşık olmuştum.. Kalbime söz geçirmiştir, hükmedemiyordim.. Attığı mesajı defalarca okudum. 'Ay Patçası' demişti bana.. O da bana karşı bir şeyler hissediyor olabilir miydi? Bu olasılık o kadar yüksek geldi ki bana, yoksa bir insan niye öğrencisinin hayatına, geleceğine müdahale ederdi ki?

Ne yapmalıyım? Diye düşünürken aklıma ona bir mektup yazmak geldi.. Her şeyi anlatıp içimi dökeceğim bir mektup..

Yazım hataları için çoook özür diliyorum :( Okuduğunuz için ayrıca şükranlarımı sunuyor desteğinizi bekliyorum :)

LÜTF-U AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin