♥Kına♥

568 33 5
                                    

Medya; Afra'nın kınalığı :)

Sabah ezanı artık bir iç huzur olmuştu benim için.. Yaklaşık bir yıldır her gün o ses ile uyanıyordum. Müezzin o kadar güzel okuyordu ki, Medine'de dinlediğim sabah ezanına çok benziyordu.. İmkân olsa, Medine'deki müezzin her sabah önce orada okuyor sonra buraya geliyor diyecektim.. Kalktım, abdestimi alıp dünyayı arkama atarak Rabbimin huzuruna durdum. İçimdeki tüm sıkıntıların, endişelerin bittiği yerdi secde.. Bir maruzatın mı var? Koş Rabbine.. Bir derdin mi var? Derman O'nda.. Bir isteğin mi var? Duaları kabul edecek yalnızca O'dur! Ateist insanlara hep üzülmüşümdür. Hatta bunu bir kaç yerde dile getirdiğim zaman, aman canım sen de! Nelerine üzülüyorsun? Sözlerini işittim.. Üzülüyorum, çünkü yoktan var eden, rızıklandıran, imkansızlıkları imkânı kılan bir Rabbi inkar ediyorlar. Düşünüyorum da, dara düştüğünde elini açacağın bir Rabbin yok! Ya da mükafatlandırıldığında bunu kendisinden bileceğin şükranlarını sunacağın bir Rabbin yok! Secde ne demek bilmiyorsun! Bunlar ciddi anlamda üzülecek şeyler..

...

Namazımı kıldıktan sonra kahvaltı hazırlamak için mutfağa geçtim. Bugün kahvaltı kalabalık olacaktı. Gamze erkenden bana yardıma gelmişti.
Yusuf hoca da annesini havalimanından alıp buraya getirecekti. Sonunda tanışacağı mız için çok heyecanlıydım. Elim ayağıma dolaşıyordu. Gamze de bunu farketmiş olacak ki alttan alttan gülüyordu. Lacivert elbisemi giyip üzerine vizon rengi şalımı takmıştım. Sofra hazırlandıktan sonra, misafirleri beklerken Gamze ile hadis ezberlerimizi tekrar etmeye başladık. Geldiği günden beri her gün bir ayet bir hadis ezberlemiştik. O da benim gibi üniversiteyi açık öğretim olarak okuyacaktı. Bu süre içerisinde kendimizi geliştirmeniz gerekiyordu. Onlara da buradan bir ev tutacaktık.

Biz ezberlerimizi tekrar ederken, misafirler gelmeye başlamıştı. Önce halam ve Ensar geldi. Kapıdan girer girmez Ensar'ı kucaklayıp sarıldım. Uzun zamandır görmemiştim miniğimi. Ensar, babama çok benziyordu. Bende ayrı bir yeri vardı.. Amcamlar ve dayımlar kahvaltıdan sonra geleceklerdi.
Ardından tekrar zil çaldı.. Beklenenler gelmişti.. Koşar adımlarla kapıya ilerleyip açmadan önce duaya yüklendim. Heyecanımı gizleyemiyordum. Kapıyı açtığımda karşımda nurani çehresi ile tebessüm eden bir hanımla karşılaştım. Öyle içtendi ki tebessümü, içimdeki tüm endişeler yok oldu..

- Hoşgdiniz..

Dedim samimiyetle.

- Hoşbulduk cızum, nasulsin?

Aynı samimiyetle, şivesini de ekleyerek sarılmıştı bana..

- iyiyim elhamdülillah, siz iyi misiniz?

- Şükür olsin da, iyiyum.

Karadeniz'li olduklarını bildiğim halde, böylesine tatlı bir şive ile karşılaşacağımı tahmin etmemiştim. Ve altını çizerek söylemeliyim ki, bu ailenin genlerinde vardı sıcak kanlılık.

Halamlarla da kısa bir hasbihal ettikten sonra kahvaltıya geçtik.

Kahvaltı faslının ardından ortamı yengeme havale edip Gamze ve halam ile plazaya gitmek için hazırlanmaya başladık. Hali hazırda olan kıyafetimin üzerine feracemi çekip çıkarken, halamlar akşam giyecekleri kıyafetleri alıp arabaya doğru ilerlediler. Elif abla kuaförü ayarlamış, kınalıkla birlikte plazaya geçmişlerdi. Çok geçmeden biz de oraya vardık. Çok şık olmasına nazaran gösteriş ve şavşatadan uzak bir mekandı. Kınanın yapılacağı salonu görmeme müsaade etmeyip beni direkt hazırlanmam için gelin odasına aldılar. Vakit bir hayli fazla olduğundan önce oturup biraz dinlendik. Aklıma takılan sorular vardı. Hala imam nikahımız yapılmamıştı, davetiyeleri hiç görmemiştim. Yusuf hoca sürekli bir şeylerle uğraşıyordu. Bir ara Gamze'yle konuşurken "pasaport" dediğini işittim. Sormaya cesaretim yoktu. Hala o çekingenliği atamamıştım üzerimden. Böyle ani bir evlilik bazen beni korkutmuyor değildi. Açıklaması gereken şeyler vardı ama sürekli bir meşguliyet içindeydi. Annesini bıraktıktan sonra kahvaltı bile yapmayıp çıkmış bizi plazaya getirmek için tekrar gelmişti. Hazreti Hatice'yi örnek almam gerekiyordu. Hayalim bir nebze olsa da onun gibi bir eş olabilmekti. Ama fıtratım Aişe validemize benziyordu. Hayatını derinlemesine araştırmıştım. Ev işi-yemek yapmayı pek bilmez ve sevmezdi, onun ilgi alanı ilimdi, müçtehideydi o.. Kıskançtı aynı zamanda, Efendimiz'i gece uyanıp yanında bulamayınca "Ah Ya Rasulallah! Beni bıraktın da başka hanımlarına mı gittin!" diyecek kadar.. Ama çok seviyordu Efendisini.. Medine'li kadınları toplayıp Kur'an-ı Kerim'de "ahsenü'l kasas" olarak geçen Yusuf aleyhisselam kıssasını anlatırken; "Züleyha, Yusuf'a beslediği aşkı yadırgayan Mısırlı kadınları toplayıp bir yemek verdi. Yemeğin sonunda meyveler geldi, kadınların meyveyi yemesi istendi ve o anda Yusuf aleyhisselam içeri girdi.. Yusuf'u görünce ellerini kesen kadınlar, benim Efendimi (sav) görselerdi, o bıçakları sinelerine saplardı" diyecek kadar..
Radiyallahu anhüma..

LÜTF-U AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin