♥Beyaz'ın İhtişamı♥

503 32 4
                                    

Bu bölüm destekleriyle azmimi arttıran sevgili okuyucumcum Zeynepakmak657'a ithafımdır :)

...

Sesli bir sessizliğin tam ortasında, hüznüm kalbimi hedef almıştı adeta. Her genç kız gibi dilerdim gelinliğimi annem ile seçmeyi, babamın dik duruşunun altında sakladığı o matemi görmeyi.. Olmadı.. Çünkü imtihan buydu.. Sabır ardından selameti getirecekti. Biz inançlı insanlar için kaybetmek yoktu aslında. Ahiretin varlığına inanan bir insan kaybetmekten de korkmazdı.. Korkmuyordum, sadece hüzünleniyordum.. Bu da sünnetti, Peygamber de hüzünlenmişti.. Altı çocuğunu, "Annemden sonra annem" dediği Fatıma Binti Esed'i, tahire zevcesi Haticetü'l Kübra'yı elleriyle toprağa emanet ederken.. Zordu, imanı büyük olanların imtihanı da o denli büyük olurdu.. Teslimiyeti öğretiyordu Rahman, "benden başkasıma dayama sırtını!" der gibi.. En çok bağlandıklarımız en ağır imtihanımız oldu her zaman.. Sabır ve selamet ile diz çöktük, secde ettik.. Secdeyi bahşedene, secdeler olsun..

Düğüne tam on beş gün kalmıştı. Bugün, halam Gamze ve Efsun abla ile birlikte gelinlik bakmaya gidecektik.

- Hayalindeki gelinlik nasıl Afra?

Diye bir soru geldi Gamze cephesinden. Aslına bakılırsa bu konuda hayal kurmamıştım. Bir kaç ölçü dışında pek kriterim yoktu. O yüzden yanımda ordu götürüyordum. Özellikle bu konuda Gamze'ye çok güveniyordum. Giyimine önem veren biriydi, moda'yı değil, modası geçmeyen Kur'an ayetlerini takip ederek.. Bakış açımız aynı olduğu için rahattım onunla konuşurken. Nisa'yı hatırlatıyordu bana.. Yerini kimselere veremediğim dostum.. Yokluğu gün gibi aşikardı..

...

Yusuf hoca bizi gelinlik bakacağımız modaevine bıraktı. İçeriye girdiğimizde mağazanın sinek avladığını düşünerek, aradığımı bulamayacağımı hissettim. Yalnız durum sandığım gibi değildi. Ön yargımın kurbanı olmuştum. Burası, Yusuf Hoca'nın dayısının kızına aitti ve rahat etmemiz için bugünlük bize tahsis edilmişti.. Elif abla kapııda bizi karşılayarak sıcak, içten gülümsemesi ve tavırları ile ilk dakikada gönülleri fethetmişti. Ailenin genel özelliği buydu anlaşılan.

Hoşgeldin-hoşbulduk faslından sonra tanışma aşamasını da başarıyla atlatıp "Ne ikram edeyim?" sorusuna muhatap edildik. Meyve sularımız da geldikten sonra, asıl meselemize irtikal ettik.

- Ne tarz bir gelinlik düşünüyorsun Afracığım?

Yine o can alıcı soruyla karşı karşıyaydım.

- A pile olsun bence.

- Bence prenses model daha şık.

- Kuyruğu olmalı.

- Kabarık olsun, çok kabarık!

- İnci döşemeli olsun.

- Bu sene dantel moda ama..

- Duvak çok uzun olsun.

- Rahibe model olabilir.

Ben hariç herkes fikrini söylemişti. Elif abla da onları hayretle dinlemiş ardından kahkahayı basmıştı.

- Yahu Afra dedim mübarekler, siz ondan heyecanlı çıktınız, yavaş gelin.

Ardından hepimiz kıkırdamaya başladık. Tüm gözler üzerime çevrilince, artık bir şeyler söylemem gerektiğini anlamış ve söze başlamıştım.

- Elinizde ne var?

Şimdi daha çok gülmelerine sebep olmuştum. Marketten ekmek alıyordum sanki. Bu rahatlık nerden geliyordu acaba? Cümleyi toparlayıp tekrar başladım söze,

- Yanii, benim aklımda bir model yok, az önce söylenenlerin hepsi mantıklı geldi ama tümü bir arada olmaz, o yüzden bir kaç tane deneyip karar vermek istiyorum..

- Hay hay, şundan başlayalım..

Diyerek, prenses model, kabarık, üzeri inci döşemeli ağır bir gelinlik ile geldi. Kolları hafif İspanyol, belinde kemer şeklinde büyük inciler vardı. Abartılı olduğu kanaatindeyim. Denememe bile gerek yoktu. Efsun abla'nın ısrarları üzerine denedim. Aynada kendime baktığımda beyazın ihtişamı ve zarafeti ile burun buruna geldim. Güzeldi ama tarzım değildi.. Elif abla beğenmediğimi anlamış olacak ki, bir modelle belirdi karşımda. Yine prenses model, pelerimli inci döşemeliydi. Denediğim modelden farkı, pelerinli olması ve bel kısmında inciler olmamasıydı. İnci detayın abartı bulduğumu söyleyince bu defa A pile kesim, üst kısmı ve kuyruğu dantel bir model getirdi. Görür görmez "İşte tam da bu!" dedim heyecanla. Herkes bayılmıştı. Hayalim yoktu ama hayalimin ötesini bulmuştum. Detayları o kadar şık ve zarifti ki üzerimde bir peri kızı edası ile dalgalanıyordu.. Gelinlikte karar kılıp rahibe duvak istemediğimi de söyledikten sonra katalogdan duvak modellerine bakmaya başladık. Üç katlı bir duvak çekti dikkatimi. Üzerine de aksesuar seçtik. Kınayı bayanlar arasında yapacaktık.
O yüzden kınalık seçerken biraz daha rahat davranabilirdim, gösterişli, dikkat çekici olmasının bir mahsuru yoktu. Renk konusunda kararsızdım. Gamze kırmızı, halam haki yeşil, Efsun abla ise pembe almam konusunda ısrarcıydı. Pembe en sevdiğim renk olmasına rağmen çok sıcak gelmiyordu. Aslen yeşili ve kırmızıyı da severdim ama.. Mürdüm rengi benim için biçilmiş kaftandı galiba. Mürdüm rengi, dantel ağırlıklı bir model beğendim. Onların da onayını aldıktan sonra buradaki işimizi bitirmiş bulunduk..

Şimdi ise sıra alyans almaktaydı. Belli bir zaman babamla iş ortaklığı yapan, dedemle sık sık görüşen İbrahim Amca'nın kuyumcu dükkânına gittik. Biz geride dururken halam, Gamze ve Efsun abla bakmaya başladılar. Onların bu haline tebessüm etmekten başka çaremiz yoktu. Az sonra Gamze elinde bir çift yüzük ile döndü bize. Altın ve gümüş takım olan bu yüzük özel tasarımdı. Hoşumuza gitmişti. Denedikten sonra almaya karar verdin.. Erkeğe altın haramdı evet, çünkü erkeğin altını, hanımıydı.. Öyle söylemişti Hazreti Ali..

Geriye çok da bir şey kalmamıştı. Yusuf hocanın evine gereken eşyalar yerleştirilmişti, nikah salonu ve kına için plaza ayarlanmıştı. Kına organizasyonu ile baştan aşağı Gamze ilgileniyordu. Farklı bir kına olacağından hiç şüphem yoktu. Sorduğum zaman çoğu şeyi söylemeyip sürpriz der, bazen dayanamayıp ağzından kaçırıldı.. Günler bu şekilde hızlıca geçip giderken,, bundan sonrası dua edip beklemekti..

LÜTF-U AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin