▶Kıyamet◀

584 38 2
                                    

'Rabbim!
İmtihanlara dayanma kuvvetini ve idrakini diliyorum senden..
Bir ağaç koğuğu bile kendisine sığınan kuşu kovmazsan, sen Rahman-u Rahim olansın..
İşte acizliğim sana âyandır..
Ey halimi benden iyi bilen..
Ey Gaffar!
Ey Settar!
Can paremin kabrini cennet bahçelerinden bir bahçe eyle!..'

Dudaklarımdan süzülen duayı avuçlarıma üfleyip yüzüme sürdüm..

Nisa'm.. Can parem.. Kardeşim!

O artık berzah alemindeydi..

Nisa'nın vefatının üzerinden üç ay geçmiş, ben kendime henüz gelememiştim.. Ruhum bedenime ağır gelmeye başlamıştı.. Sınava da 1 ay kalmıştı.. Konularımı çoktan bitirmiştim ama test çözmem gerekiyordu. Bu kafayla nasıl çözeceksem..

Mezarlıktan çıktığımda Yusuf hocanın arabasını gördüm. Bu adam beni mi takip ediyordu? Son zamanlarda nereye gitsem onunla karşılaşıyordum. Aldırmadan minibüs durağına doğru ilerledim. Çok geçmeden minibüs geldi ve evin kapısında indim. Kapıda çok da şaşırmadığım bir sürpriz beni bekliyordu.

'Hocam, beni mi takip ediyorsunuz? Son zamanlarda nereye baksam siz!'

'İçeriye geçelim istersen Afra..'

Ne münasebet yani. Tamam misafir baştacı fakat evde yalnız kalmamız uygun değildi elbette. Bunu düşünemiyor olamazdı..

'Salih amca evde Afra..'

Zihnimi mi okuyordu? Müneccim miydi? Daha neler! Yoksa evliya mıydı?

Ben olduğum yerde bunları düşünürken o çoktan bahçe kapısını aşmış iç kapıya varmıştı. Adımları kaç metreydi bu adamın!

Koştum arkasından. İçeriye girdiğimde salona geçmiş dedemle hemhal olmuştu bile.. Yahu tuhaflık bende miydi?
Gerçekten son zamanlarda iyi değildim. Psikolojik destek almam gerekiyormuş zor günler geçirmişim. Komşumuz Efsun abla böyle diyordu! Cevaben;

'Namaz ve Kur'an en iyi pedagogdur ablacım.' dediğimde
'Annen gibi hazır cevapsın! der, hem güler hem hüzünlenirdim..

Dedeme ne zaman Yusuf hoca ile arasındaki yakınlığın kaynağını soracak olsam hep bir şeyler çıkıyordu. Hazır ikisini bulmuşken bugün öğrenebilir miydim acaba?

Çay demleyip yanına dünden yapmış olduğum poğaçalardan koyup servis ettim. Yanlarında oturmam dedem tarafından pek hoş karşılanmayacaktı biliyordum ama merakımı yenemiyordum. Babam gibi!

'Kuzucuğum sen odana geç istersen..' dedi dedem. İşte o ölümcül an..

'Peki.' diyebildim.

Onları dinlememin uygun olmadığını düşünerek kulaklığımı takıp son ses Arap imamlardan Fahd Al Kandari-Kıyamet suresini dinlemeye başladım..

Yusuf hoca ile ilk keşfettiğim ortak yanımız buydu. O da Kandari'yi çok seviyordu..

Sure sanki içime işliyordu...
Tıpkı 6 aydır evimizin yanındaki camiide okunan sabah ezanı gibi.. Hayatımda ilk defa işitiyordum böylesini.. İçten.. Sıcak.. Bir o kadar da tanıdık..

...

'Kuzucuğum uyan hadi akşam namazı vakti..'

Dedemin sesi ile araladım gözlerimi. Uyuyakalmıştım! Hemen kalkıp salona koşup etrafa anlamsızca baktım.

'Gitti..' dedi dedem..
Utancımdan ölmek üzereydim. De, dedemin bu imalı bakışları neyin nesiydi?

'Hayırdır Salih bey?' dedim muzipce.
'Ezan okundu Afra hanım, akşam vakti çabuk geçer, hayya alessalah!'

Güzelce abdest alıp dedeme cemaat oldum. İşte benim en büyük hayalimdi. Bir gün eşime de cemaat olacaktım..
Evlilik ile ilgili çok hayalim olmasına rağmen ilk hedefim her zaman için vaize olmaktı..
Dedemle her konu hakkında istişare edip, ders yapmamıza rağmen evlilik konusunda bir şey sorduğumda merakımı giderecek şekilde cevap verir,

'Bu konunun detaylarını sana başka biri anlatacak.' derdi

O 'başka biri' eşimdi muhtemelen..

Bölümleri sıkmamak için pek uzatmıyorum ama yorumlarınızı benim için çok önemli :) Okuduğunuz için teşekkur ederim :)

LÜTF-U AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin