Şişe Kapağı

810 46 2
                                    

Ebrar sınıf defteri ile kapıdan girince üzerine atlayıp defteri aldım elinden. Yeni ders programına ve öğretmenlere baktım. İlk baktığım ders ise tabiki başının tatlı belası Arapça'ydı. Çok sevdiğim halde bir türlü beceremiyorum!

'Yusuf Meriç'..

Okulda böyle bir öğretmen yoktu. Muhtemelen yeni gelmişti. Arapçadan sonra Ahmet Hoca'nın ismini hitabet dersinin karşısında görünce rahatladım. Ahmet Hoca, imam hatibin kıymetli hocalarındandı. Benim için de farklı bir yeri vardı. Sürekli ondan nasihat ister ve uygulardım. Arada bir şeyler karaladığımdan dolayı edebiyat okumamı istiyordu. Ben ise, edebiyatı sevmeme rağmen bir süre sonra sıkılıyordum. İlahiyat benim için biçilmiş kaftandı, vaize olmak istiyordum ben..

Etrafıma bakmaya yeltendiğimde çevremi sarmış meraklı gözlerle karşılaştım. Nisa'ya işaret edip sınıf defterini ona verdikten sonra elimdeki su şişesiyle kapıya doğru ilerledim. Okuldaki adrenalinlerimden biri de şişe kapağı patlatmaktı. Hala büyümemiştim :) Erkeklerin ve kızların binası ayrı olduğu için de rahat davranıyorduk.

Sınıf kapısının üst tarafını nişan alıp şişeyi çevirmeye başladım. İçindeki sıkışan hava gazının etkisiyle kapak fırladı. Ama ne fırlatış!
Karşımda siyah takım elbiseli bir çift göz şişe kapağını avcuna almış bana bakıyordu. Aman Allahım! Bir günde iki rezalet..

Kapının üst tarafını hedef almama rağmen göğsüne isabet etmişti. Ödeşmiş miydik ne?
Evet evet! Sabah beni üç bin kişiye rezil eden kişiydi bu. Rabbimin adaleti sonsuzdu.. Ama yine de utanıyordum. Kıpkırmızı olmuş yanaklarımla kafamı kaldırıp bakmaya cesaretim yoktu. Sınıf ise ölümüne sessizdi. Kunduralarına diktim gözlerimi. Bana doğru ilerdediklerini sezince sırama fırladım. Yönümü Nisa'ya dönmüyordum bile. Bir ara göz ucuyla baktım öğretmen masasına bakıyordu dikkatlice. Ondan gözünü ayırıp diğer kızlara baktığımda hepsi aynı vaziyetteydi. Cesaretimi toplayıp ben de o yöne baktım..
Sınıf defterini imzalıyordu.

Saçları simsiyah, teni ise bir o kadar zıttı saçlarına. Kolundaki saate yansıyan güneş ışığı gözlerimi alıyordu. Nurani bir çevresi vardı. Bu adam resmen Yusuf yüzlüydü..

Defteri imzaladıktan sonra kafasını kaldırdı. Arka sıraya bakıyordu. Hayır! Gözlerine hedef olmak istemiyordum! Hemen ağdim başımı sıraya.. Ayağa kalkıp kendini tanıtmaya başladı

'Yusuf Meriç, bu sene Arapça'yı beraber işleyeceğiz.. Medine Üniversitesinden yeni mezun oldum. Görevdeki ilk senem..'

Muhtemelen 25 26 yaşlarındaydı.

Medine Üniversitesi benim de hayalimdi. Ta ki sadece erkeklerin gidebildiğini öğrenene kadar.. Medine'de 5 yıl geçirmek.. Nasıl bir histi acaba?

Düşüncelerimden Yusuf Hoca'nın kadife sesiyle uyandım.

'Zaman zaman size Medine-i Münevvereden bahsetmek isterim. Okulla şubat tatilinde inşaAllah umre ziyareti yapacağız.'

Kalbim en arka sıradan tahtaya çarpıp tekrar yerine yerleşiyordu
Umre ziyareti yapılacaktı ve benim mutlaka katılmam lazımdı.. Bu senenin farklı geçeceği ilk dakikadan belliydi..

İlerde hikâyeye çok farklı karakterler dahil olacak. Yusuf Hoca ve Afra'yı zorlu imtihanlar bekliyor. Okuduğunuz için teşekkurker :)

LÜTF-U AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin