DAYAN KALBİM!

362 22 2
                                    

Dayan kalbim, yaşanacak yada yaşanmış herşeye. Yarasız kalp yok işte, dikkat ederseniz dile vuruyor ansızın. Kalpte olan acı herşeye dem vuruyor. Kırıktır hep, mutsuz ve ağır... Taşıyana yük olur bazen, kaburganı kıracak derecede çarpar deli bir kuş misali. Dayan kalbim dayan!

Kalbin ilacı sevgidir aslında. Aşk sadece ağrı kesici gibi, aşık olursun mutlu olduğunu sanıp öyle devam eder. Sonra yavaş yavaş hasta olmaya başlarsın tedavisi olmayan kanser gibi iliklerine kadar bulaşır işte bu Sevgidir. "Seni Seviyorum" demek dile kolaydır sadece. Oysa sevgiyi kalbe vermekte zor, alamıyorsun ki! Bulamıyorsun kimsede. Çünkü bunu taşımak insanlara yüktür, ağır gelir taşıyamazlar. Almasını iyi bilirler ve bencildirler. Lakin bizde hep vardır bu vermesini çok iyi biliriz. İyi veya kötü ayırt etmeksizin. Hak edip etmediği konusuna gelirsek eğer işte bardağın taştığı son damladır ki bu "Hayırlısı" der susup sineye çekersin.

Sevmekten korkmaya başlarsın. Aynı acıyı tekrar tatmaktan, herşeyi yine başa almaktan korkarsın. Oysa güneşin doğuşu değil miydi günü başa saran. Ben korkmuyorum sevmekten. Severim! Arkama bile dönüp bakmadan bütün cesaretim ile. Güzel bir pazar akşamını düşünün, yağmurun hafif hafif çiselediği bir yağmur ve kaldırımların boş olduğu, şehir lambalarının altında, loş ışıklı, göz alıcı mağazaların olduğu ama bunların bir önemi yok demi. O an önemli olan aklında kiminle yürüdüğün. İşte beni üzen ve yıpratan tarafıda bu. Yanımda değil aklımda yürüdüm ben hep seninle.

Sabahın ilk ışıklarında ben, gözlerimi açarken dilimde yalpalayan ismin ve kabus gibi geçen bir rüyanın etkisinde. Senin öldüğünü görmek, canımın içten içten çekildiği, bıçakların sırtıma tek tek saplandığı o geceler. Sevdiğiniz insanın elleriniz de can verdiğini hayal edebilir misiniz? İşte ben her gece yaşıyorum bu kabusu. Ateşler içinde uyanıp, gözlerimde ki damlaların kirpiklerimde asılı kalıp, intihar edercesine yanağıma düşüp can vermesini, elimin ve ayaklarımın buz kesmesini, iliklerime kadar "sen" olmuş bedenimin kaskatı kesilmesini her gece yaşıyorum. Yoksa içimde öldürmeli miyim seni? Yada içimde Sen'i yaşatıp ben mi ölmeliyim defalarca? Bu sorunun yanıtı yok biliyorum. Uyumaktan korkar oldum artık. Yatağa uzanmaktan bıktım, bir sana uzanamadım tutamadın ellerinden, kaybolurken ben boşluklarda takılı kalamadım gözlerinde. Dayan kalbim dayan. Pes etmedim hiç bir zaman, edemezdim zaten. Bana yakışmazdı, güçlüydüm ben hep. Yorulmadım sana koşarken, öyle ya; sen bir adım geldin bana ve ben sana bir ömür koşacaktım...

Hikaye olmanı istemedim, sayfalar dolusu sana ihtiyacım yok benim. Sadece 'sana' ihtiyacım var. Kalemi alırken her defasında elime ve sen akarken mürekkep misali boş sayfalarıma, kelimelerin hüzün dolu ifadesini yüreğimde yaşadım ben. Titreyen ellerimin o soğuk odalar da, içimde ki varlığının sıcaklığı ayakta tuttu beni. Raflar hep tozlu bu aralar, okumak zor geliyor bana şimdiler de. Yazmaktan alıkoyamıyorum kendimi sana. Bilirsin sana şiir yazamadım ben hiç, şiir sendin zaten, seni sana yazmak kolay değildi.

İçimdeki boşlukları dolduran da sendin hep. Yürekte sana saklı o kadar çok şey var ki korkuyorum söylemeye dilim varmıyor, dil söylese bile dudaklarım çatlıyor. Hasret türküsü sardı dört yanımı işte, radyoyu ne zaman açsam hep ayrılık şarkısı. "Ulan!" diyorum kendi kendime; "hiç mi seven yok". Bilakis, seven olsa ayrılık şarkıları da olmazdı demi. Sükûnetim yanıltmasın seni hiçbir zaman, yenilgi değil bu; selameti bekleyen sabırdır bende ki...

KAYBOLAN BENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin