Gece pars
İlk defa hissetmedim korkuyu, yanlızlığı, aşina olduğum duygulardı bunlar. kimsesiz oluşumun farkındalığını daha öncede yaşamıştım dibine kadar...
uzun zamandır ilk defa kalbimin kapılarına gelmişti bu duygular. Yanlızdım. Ne gidecek bir yerim ne sığınacak biri vardı hayatımda. Gözümde yaşlar birikecek gibi oldu ama yok ağlamayacaktım. Kapının açılma sesini duysamda takmadım.iklimanın geldiğini yere şiddetle vuran topuklu ayakkabı seslerinden anladım. bir sen eksiktin. Hızlı ve sıkılgan bir hareketle arkama döndüm her zaman ki bakışlarıyla beni süzdü. Aşağılayan ve küçük gören insanı bir böcekmiş gibi hissettiren bakışlarla...
- Dinliyorum iklima
Dedim sabrımın taşmaması ümidiyle.
- Ay şekerciğim sen gidince kimle alay etces biiiz.
Bu kızın dudak bükmesinden tiksiniyordum. Çok sinirlenmiştim. Ama sakince cevap verdim.
- Benle alay edişinimi özlersin yoksa yediğin dayaklarımı iklima şimdi ne saçmalıyorsan saçmalayıp. Kaybol"
bu sahiden verebildiğim en sakin cevaptı. Yüzü çok asılmıştı. Keyif almadım desem yalan söylemiş olurum.
- Of tamam be. Müdüre annem seni bekliyor burdaki son dakikaların güzelim.
Son cümlesinde yine beni ezikliyordu. Ama yok sinirlenmeyecektim.
- Defolup gidermisin iklima git anneciğine söyle geliyorum.
O süs biberinin odadan çıkmasıyla elime ilk geçen şeyi kapıya fırlattım. Allahım sen biliyorsun çok sabrediyorum ona. Müdüre. Hanıma yalakalık yapıyor. Bu kızın yapmacıklığını bir benmi görüyorum ya. Gidelim bakalım anneciği ne diyecek bana. Ne diyeceği mi var defol git diyecek kibar yoldan.
★★★★★★★★★★★★★
kapıyı hafifce tıklattım ne hüzün ne heyecan hiç bir duygu yoktu kalbimde içerden müdüre hanımın gür ve sert sesi duyuldu
-gel.
Sade ve güzel mabilyalarla düzenlenmiş odaya adımımı attım daha öncelerim aşina olduğum taze kahve kokusuna karışık gül kokusu burunuma doldu. Harika bir kokuydu. İçeriye girmemle beraber kollarını masaya dayamış.çekik gözleriyle beni süzen. Müdüre hanım görüş açıma girdi. Kendimden emin adımlarla masasına yaklaşıp konuşmaya başladım.
-Müdüre hanım beni çağırtmışsınız.
Çekik gözlerini gözlerime sabitledi. Soğuk ve mesafeli sesiyle konuşmaya başladı.
-Gel bakalım Gece pars. seni neden çağırdığımı. Biliyorsun değilmi?
- Biliyorum müdüre hanım.
Dedim en az onun ki kadar Soğuk ve mesafeli bir sesle.
-Bak Gece. Yönetmelik gereği yani benim yapabilecek bir şeyim yok.
sanki bana durumu açıklamak istermiş gibi konuşması sinirlerimi kaldırmaya başlamıştı.
- Anlıyorum.
Dedim sesimden sinirlendiğimin anlaşıldığını sanıyorum.
- Akşama kadar vaktin var. Gitmeden önce beni görmeyi unutma.
Bu konuşma defol git şeytan görsün yüzünü'nün kibarıydı galiba.
- Peki müdüre hanım. İzninizle.
Eyer şimdi bu odadan çıkmazsam elimden yada dilimden bir kaza çıkacak gibi hissediyordum ve ben hislerimde asla yanılmam.
Hızlı adımlarla odadan ayrıldım. Burayı sevmezdim zaten. Görevliler kabaydı öğretmenler sert...
Yatakhaneye girer girmez. Kapıyı ardımdan hızla kapattım. Dolaplara doğru koştum. Buraya gelirken yanımda getirdiğim ufak sırt çantamı çıkardım. Anılar doluştu gözlerimin önüme. Çiçek öğretmenimin bu çantayı yetimhane görevlisine verirken ki yüz ifadesi ve sözleri. Ceyhunun ellerimi tutuşu ah be ceyhun. Çok başkaydı o...
Öz annemden ve üveyde olsa Babamdan gördüğüm ihanetin ardından. Bana tek sahip çıkan ceyhun ve annesiydi.
Isıtırdı gülümsemesi, dokunuşları, bakışı, sıcacıktı o... ceyhun tek arkadaşım sırdaşımdı. Onu anmak bile içimdeki papatyaların başlarını kaldırıp bana gülümsemelerine sebep oluyordu. Yetimhanede kaldığım süre içerisinde defalarca geldiler. İki sene önce yetimhanemizde çıkan yangından ötürü başka şehirlere dağıttılar bizi. Beni ve bir kaç kişiyi daha istanbula yolladılar. Ceyhun ve annesi yine beni uğurlamaya geldiler. Bu onları son görüşümdü...
Geçmişi yad etmeyi bırakıp çantama kıyafetlerimi tepiştirdim. Öyle çok bir şeyim yoktu zaten bir kaç parça eski kıyafet hepsi bu. Çantayla işim bitince yatakhaneden çıkmak için ayaklandım. Kapının önüne yavaş adımlarla ilerledim ve arkamı döndüm. Son kez baktım ve çıktım. Bahçeye ulaşınca. yavaş, yavaş bahçenin her köşesini gezdim her gün kar, kış, yağmur çamur. Demeden saatlerce oturduğum bankın yanına gittim. biraz durup geçmişi düşündüm 2 senemin geçtiği bahçeye baktım son kez ve büyük ve ihtişamlı çıkış kapısından çıktım...
★★★★★★★★★★★★
Yaklaşık olarak 3 saattir dolaşıyorum boş sokaklarda. Yanlız kimsesiz... kimsesizim doğru. Kimsem yok. Olmasına gerekte yok. Ben bana yeterim... Dilim bunu söylesin dursun. Kalbim onaylamaz. Kim istemez ki bir annesi olsun. Saçlarını tarasın. Ona öğütler versin. Belki küçük sırlar... Yemekler yapsın elleriyle. Öperek uyandırsın. Bir hatası olduğunda uyarsın. Kim istemez ki korunmak. Gözlerimi kapattım. Derin bi nefes aldım. Ah be anne. Anne... Ne kadar uzun zamandır kullanmadım bu kelimeyi. Tüm hüzünlerim saklıymış bu kelimede. Dilime gelince düştü gözümden bir damla. Gözlerimi kapattım. O anda tüm dünyayla bağlantım kesildi sanki. Tek hissettiğim aşırı esen rüzgardı. İncecik ceketimden içime işliyordu. Kemiklerimde hissettim soğuğu. Bir bağırış duydum önce. Sonra keskin bir acı. Gözlerim kapandı birden. Bana rağmen açılmadı. Neler oluyordu bilmiyorum. Ama acı git gide arttı. Sonrası karanlık. Derin bir karanlık. Her saniye adım adım ilerledim karanlığa...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜL RENGİ WATTYS2018 (Gül Rengi 1)
RomanceUmutların bittiği yerde. Tüm çarelerin çare etmediği bir zamanda. sevdim seni gül renginde.