KASIM 2004
Liya aynanın karşısında kendisine baktığında gözlerinde o her zamanki tanıdık yenilmişlik duygusunu gördü.Bu savaşı hiç bir zaman kazanamayacağını biliyordu onun özgürlüğü , hayatı , seçimleri, istekleri elinden o çocukken alınmıştı, yaşadıkları hayat onu buna mecbur kılmıştı.Ama artık böyle olmak istemiyordu hayatında değişiklikler olsun arkadaşları olsun hatta bir sevgilisi olsun istiyordu. Kısıtlanmak bir cenderenin içinde olduğu duygusunu yaşamak onu bunaltmıştı. Kendisine baktığı zaman gencecik, üniversite ikinci sınıfa giden bir kız değil, yaşlı yorgun bir yüz görüyordu sanki.Siyah saçlarını her zamanki gibi atkuyruk yapmıştı, bembeyaz teninde zümrüt yeşili gözleri,hafif kalkık burnu , biçimli bir vücudu , uzun boyu vardı güzel bir kızdı ama neye yarardı, ne doğru dürüst bir anısı vardı gençliği ile çocukluğuyla ilgili ne de başka bir şey.Kendisine haksızlık yapıldığı düşüncesiyle zamanını geçiriyordu bunun böyle devam edip gideceği ve hiç bitmeyeceğine dair bir his taşıyordu .Okulda başarılıydı ama okulun sessiz , ucube , uzak duran kızıydı, insanlarla ne konuşabilirdi?Onlara kendinden hayatından ailesinden zevklerinden bahsedemedikten sonra. Sınırlar çizilmişti bir kere. Ama ilk defa bir şeyi bu kadar çok istiyordu , okulun yapacağı kır gezisine gitmeyi piknik yapmayı arkadaşlarıyla gülüp şakalaşmayı.Ama annesinin buna izin vermeyeceğini biliyordu, bazı şeyler önceden belirlenmişti. Çantasını aldı aynadaki görüntüsüne baktı.Her zamanki gibi sade ve şık olmuştu.Abartıyı sevmez, klasik, sade ve şık giyinmekten hoşlanır, detaylara çok önem vermez , makyaj yapmazdı.Duru bir teni vardı ve doğallıktan yanaydı.Arkadaşlarının birçoğunun onun güzelliğini kıskandığını biliyordu ama onun umurunda bile değildi , o da onların özgürlüğünü kıskanıyordu ve bence bu çok daha önemli diye düşünüyordu, aynadaki görüntüsü içindeki depremi yansıtıyordu .Odasının kapısını kapattı ve aşağı indi annesi her zamanki gibi mutfak tezgahının başında bir şeylerle uğraşıyor ve bir şarkı mırıldanıyordu ayak sesini duyunca döndü ve kızına sevgi dolu ama mesafeli gözlerle baktı. Kırılması zor bir kabuğu vardı. Zaten gerek yoktu varsın böyle ketum olsundu, onlar arkadaşsız dostsuz kendi başlarına yaşayıp giden iki insandı.Herkesin nasıl konuştuklarını da biliyordu sokağın sonunda tepenin başında korkunç bir ev, onların evi böyle tabir ediliyordu, gerçekten de tepenin başında kendi kendine bütün evlerden uzak koskoca bir arazinin içinde ürkütücü , heybetli görünen bir evleri vardı. Babası ailesinden kendisine miras kalan parayla bu evi yaptırmıştı,o ölünce ev annesiyle ikisine kalmıştı. Evin dışı da içi gibi taştan yapılmıştı, cilalı mermer merdivenlerden çıkıyor ve büyük tokmaklı demir kapının önünde duruyordunuz, evin içine girdiğiniz zamansa taşın ürkütücü soğukluğunu iliklerinize kadar hissediyordunuz.Girişte ortada kocaman mermer bir süs havuzu vardı sular havuzun içerisindeki topları oynatıyordu, salon bomboştu, evin içindeki merdivenlerde mermerdi, genişti ve odaların olduğu üst kata çıkıyordu ,evdeki tüm mobilyalar koyu renkti.Annesi günışığını sevmediği için perdeler hep kapalıydı.Ev kasvetle uyumun bir karışımı gibiydi.Onlarda bu kasvetli esrarengiz evde yaşayan iki ucubeydi.Liya büyük mutfakta çalışan annesine seninle bir şey konuşmak istiyorum dedi, benimle ne konuşacağını biliyorum dedi annesi alışverişe gittiğimde duymuştum okul gezisi varmış ama sen de benim cevabımı biliyorsun gidemezsin kızım.Bak anne sadece bir okul gezisine gideceğim kimseye kendimi anlatmayacağım arkadaşlarımla eğleneceğim ve geleceğim bunda bu kadar büyütülecek ne var? Farkında olmadan bir şeyler konuşabilirsin ve bu bizim açımızdan hiç iyi sonuçlanmaz dedi annesi.Bıktım artık bu şekilde olmasından gerçekten bu bana yapılan bir haksızlık dedi Liya, annesi böyle çıkışması üzerine onun yanına geldi, kızı gibi bembeyaz bir teni koyu renkli sürekli ensesinde topladığı saçları yeşil delici bakışları olan gözleri vardı.Kızının yüzünü şefkatle okşadı ki annesi şefkati çok nadir zamanlarda gösterirdi. Bak güzel kızım sana haksızlık yapıldığını hissettiğini biliyorum ama aile olmak demek fedakarlık yapmak demektir.Benden çok fazla şey istiyorsun anne dedi isyanla, yapacak başka bir şey yok Liya dedi annesi, sen uzun ailesinin bir ferdisin ve bu şekilde davranmak zorundasın ama eğer anneni yalnız bırakmak istiyorsan o senin bileceğin bir iş tabi ki yetişkin birisin istesen her aklına geleni yaparsın ve ben sana engel olamam ama bu ailenden annenden vazgeçmek anlamına gelir. Annesi her zamanki gibi kelimeleri ustaca kullanıyor onun kalbine işlemeye çalışıyordu başarılı da oluyordu. Neyse anne boş ver dedi Liya, ne tartışmak ne kavga etmek istiyordu dahası buna gücü yoktu, uzatmak istemiyorum ne diyorsan öyle olsun ben derse gidiyorum .Liya evden çıktığında aklında başka düşünceler vardı bu gidişe bir dur demesi gerekiyordu evet bu okul gezisine gitmeyi gerçekten çok istiyordu , düşünüyordu annesi ona başka bir seçenek bırakmamıştı hayatında ilk defa evet bunca yıl sonra ilk defa annesinin aksine bir şey yapacaktı.Tüm geceyi bunun huzursuzluğuyla geçirdi.Ertesi sabah erkenden annesi uyanmadan salondaki o kocaman mermer masanın üstüne bir not bıraktı ve sessizce evden çıktı, notta seni seviyorum anne ama bana başka bir yol bırakmadın yazıyordu .O kasvetli sonbahar günü 2004 Kasım'ında Liya Uzun annesinin izin vermediği okul kır gezisine gitmek için evden çıktı fakat o gün ne okula gitti ne de bir daha eve döndü, Liya esrarengiz bir şekilde ortadan kayboldu .Uzun zaman süren araştırmalar sonucunda artık polislerde annesi de onun ölü olduğunu kabul etmek zorunda kaldı, annesi evlerinin bahçesine onun için basit bir mezar taşı yaptırdı Liya tarihe büyük bir ihtimalle ölü olarak geçti asıl olan ise kendisine ne olduğunun bilinmediğiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEN ÖLDÜĞÜM GÜN
Mystery / ThrillerSevgili dostlar aslında Suya Yazılan Öyküler ile başlayacaktım ancak bu hikaye daha çok heyecanlandırdı beni.O yüzden önce bunu yazmak istedim.Ben iki ay önce üye oldum ancak ailevi hastalık gibi nedenlerden ötürü ne yazabildim ne de okuyabildim.Anc...