Hayat... Neden bunu yapar? Hic acimasi yok mudur hayatin? Ya da bizler, neden her seyi hayata yukleriz? Belki de hayatin hicbir sucu yoktur mutsuzlugumuzda. Hayati mutsuz hale getirenler bizlerizdir belki. Belki de hayati haketmiyoruzdur. Bilinmez...
========================
Yere yuvarlandiginda yuzu duvara donuktu. Hic kipirdamadi. Gozlerini duvarin dibindeki tozlara dikti. Tozlar.. İcerisi tozlanmisti. Yeterince iyi silememis miydi yerleri? Bilemiyordu. Tozlara odaklanmak bir kacis yoluydu onun icin. Kacmak icin birilerinin kovalamasi gerekir. Kovalayan kisiden en iyi sekilde kacmak icin de kactigini her seyinle hissetmen ve hissettirmen gerekir. Hissettiremezsen yakalanirsin. Bekir, kactigini hissettiremedi. Yukari cikamadi. Ya da kendini dukkandan disari atamadi. Sadece yerde uzaniyordu. Gozlerinden akan yaslarin sebebi agriyan ayagi miydi? Ya da baska bir sey? Neden dusunemiyordu Bekir? Neden donakalmisti? Cok agrimisti gercekten de? Bilinmez.
Kacma cabalarini sonlandiran sey, omuzuna dokunan bir eldi:
-İyi misin?
Ses... Ne kadar da onemli bir ozellik. Ne buyuk bir nimet. İnsanlar olarak duyabilen varliklar oldugumuz icin cok sansliyiz. Ama Bekir nankordu. Hicbir sesin kulagina girmemesini istiyordu. Hicbir goruntunun gozlerini rahatsiz etmemesini... Zifiri karanlik ve sifir ses. Suan bu halde olmak Bekir icin buyuk nimetti. Ama Bekir ne yazik ki duyabilen, dusunebilen ve gorebilen bir canliydi. Evet, gorebiliyordu. Omzuna dokunan el hala gitmek bilmiyordu. Ne istiyordu Bekir'den? Bekir o ele ve elin sahibine hic bakmadi. Ok hiziyla ayaga kalkip merdivenleri 3'er cikarak odasina ulasti. Yuzu koyun yataga uctu. Kimse gelmemeliydi. Kimseyi gormemeliydi. Ustasina ne derdi? Bu insanlar nereden cikmisti? Bekir, yine ölmek istiyordu. Bu istegini artiran sey, merdivenlerden gelen ayak sesiydi. Biri yukari cikiyordu:
-Oglum, gelsene hadi siparis var.
-Usta ayagim incindi cok fena.
-Merdivenleri cikarken oyle gorunmuyordun ama?
-Usta kotuyum yemin ederim, cok agriyor.
Ustaya dersini anlatmaya calisirken arkadan biri geldi. Bu, Selim'di. Selim... Yakisikli, iyi kalpli Selim. Bekir, Selim'i severdi. Sevilmeyecek bir yani yoktu cunku. Bekir'i gordugunde baya bir sasirmisti:
-Bekir! Sen misin kardesim?
-Evet abi. Hosgeldiniz. Sey, dustum de.. ayagim incindi.
Usta araya girdi:
-Tanisiyorsunuz herhalde. Neyse ben ise doneyim. Bekir, bir seye ihtiyacin olursa soyle.
-Usta cok sagol.
Usta nihayet gittiginde Selim ile basbasa kaldilar. Selim yataga Bekir'in yanina geldi. Bekir de dogruldu:
-Neredeydiniz abi?
-Okyanusa acildik Bekir. Burayi da cigkofteci yaptik. Amcam ilgileniyor. Usta da bakiyor buraya sagolsun. Seni gorunce cok sasirdik. Erdem de asagida. Artik burada sen calisiyorsun sanirim?
-Evet, ise basladim. Ben bir muddet once buraya gelmistim de. Size bakmak icin. Buraya gelince sizi goremedim. Ise de ihtiyacim vardi. Usta yardimci oldu.
-İyi yapmis. Dur ben Erdem'i cagirayim.
Film gibi programi aklina geldi. Acaba Erdem gelecek miydi? Suan yasadiklari o kadar ilgincti ki, hayatini altust olmus gibi hissediyordu. Erdem, burada ve suan kendisiyle konusmak icin yukari cikabilir. Yarim saat once Erdem aklinda bile yoktu. Hatta son zamanlarda cok az dusunuyordu Erdem'i. Aklindan tamamiyle gitmemisti ama Erdem'le de yatip kalkmiyordu. Simdi ise asagidaydi. Ve yavas adimlarla yukari gelisinin sesi Bekir'i germeye yetmisti.
-Merhaba.
Bekir, kendisine bakan iki goze odaklanmisti. Yorgun, umutlu ve saskin olmayi basarabilmis gozler... Cevap veremiyordu. Odaklanmaya devam etti. Hafif pembe yanaklarin altindan cenesini bir-iki santim gecen sakallar, bol bir palto, eskimis bol bir pantolon ve siyah kunduralar. Karsisinda bir erkek duruyordu. Guzel bir erkek. Sakalli bir erkek. O da mi bu modaya uymustu? Bekir bu sakal uzatma modasini hic sevmemisti.
Daginik saclari alnina dokuluyordu. Dudaklari gulmekle büzülmek arasinda gidip geliyordu. Sadece Bekir'den bir cevap bekleyen gozleri anlatiyordu her seyi. Bekir cevap verememeye devam etti. Karsisinda duran insana karsi ne hissettigini sorgulamaya basladi. Gozlerinden yanaklarina inen gozyaslari sorgulamasini engelliyordu ama denemeye devam etti. Hissettigi ama ne oldugunu anlayamadigi duygu, midesinin bulanmasina sebep oluyordu. En sonunda konusabildi:
-Merhaba.
Bekir'in sesi sandigindan da kirik cikmisti. Erdem bu sese dayanamadi ve o da gozyaslarini sakallarina akitmaya basladi:
-Bana hala kizgin misin?
-Bilmiyorum.
-Yanina gelebilir miyim?
-Hayir.
-Bekir,
-Tamam, sus. Ben sadece suan ne hissettigimi bilmiyorum. Ama mutlu olmadigimi biliyorum. Suan mutlu degilim. Karsimda olman beni mutlu etmedi. Ozur dilerim.
-Burada oldugunu bilmiyordum.
-Normaldir. Ben de burada olacagimi tahmin edemezdim.
-Bursa'ya neden geldin?
Bekir, durust olmaya karar verdi:
-Ailemin yanindan ayrildim. Beni boyle kabul etmelerini soyledim. Ve gittim. Okulumu bitirmek icin buraya geldim.
-Ve suan bizim dukkanimizda calisiyorsun.
-Rast geldi.
-Burada calistigina gore Bursa'ya geldiginde ilk isin buraya gelmek olmus.
Erdem, dogru tahmin etti. Akilli olusu Bekir'i sinir ediyordu. Ama Bekir yalan atti.
-Hayir. İş ararken gordum. Evet, sonradan dukkanizin bir cigkofteciye donustugunu gorunce sasirdim ama caminda yazan "eleman araniyor" yazisina kifayetsiz kalamazdim.
Erdem hafif güldü:
-Yalanci.
Bu lafi duymayali uzun sure olmustu. En son duydugunda bir yurdun odasinda yerin dibine girmekle mesguldu.
Erdem devam etti:
-Ustan her seyi anlatti. Buraya bizi aramaya gelmissin.
-Ne yapmaya calisiyorsun?
-Hicbir sey. Sadece neden elinde bavulunla Bursa'ya geldiginde ilk ugradigin yerin burasi oldugunu merak ettim.
-Beni kucuk mu dusurmeye calisiyorsun?
-Yanlis anlama Bekir. Bak, bende ne var.
Gogus cebinden bir fotograf cikardi. Fotograftaki Bekir'di. Erdem devam etti:
-Bekir ben seni hep ozledim. Suan seni burada gormek nasil bir tesaduf bilemiyorum.
-Aslinda yanlis anlasilma. Ben sizin doneceginizi tahmin etmemistim.
-Etseysin burada kalmazdin yani. Bekir, Bursaya geldiginde ilk ugradigin yer burasi olmus, neden?
-Bende bir esyan kalmisti. Onu Selim abiye verecektim.
-Yalanci.
-Kes şunu! Bana yalanci deyip durma!
-Kotu bir yalanci olmasan sana yalanci demezdim.
-Defol buradan!
-Burasi benim dukkanim.
-Ahh, bir de kustahsin.
-Kustah olan sensin.
-Tesekkur ederim. Ha, bu arada ozledigin kisi pek de ozlenmeye degecek biri degil. Neden mi, babamlara cektigim restten sonraki gece biriyle yattim. Sonra mi, Bursa'ya geldim ve yine biriyle yattim. O kisiyle yeniden yattim, sonra yeniden. Birbirimizi oyle guzel duzduk ki izlemen gerekirdi.
Erdem'in suratindaki ofke anlasiliyordu. Ama seklini bozmadi. Bekir'e verilebilecek en sinir bozucu cevavi vermisti:
-Bu normal bir sey Bekir. Sonucta bana bagli degildin. İstediginle istedigini yapabilirsin. Hala bagli degilsin. Sadece, seni ozlemistim.
-Sen ne yaptin? Gemideki calisanlari goturmek nasildi?
-Aslinda, kimseyle bir iliskim olmadi. Gogsumde senin fotografin varken biriyle iliskiye girmek mide bulandirici geldi sadece.
Bekir'in yuzune gelen bu tokatin telafisi var miydi? Bilemiyordu:
-Peki.
-Ben gideyim o zaman.
-Nereye gideceksin?
-Seni ilgilendirir mi?
-Artik burada misin diye sordum.
Erdem basamaklari yavasca inerken agzindan cikan kelimeler Bekir'in basini dondurdu:
-Evet genc adam. Yine beraberiz. Ne kadar istemesen de.
===============================