10.TAKİP(DEVAM BÖLÜM)

19 2 1
                                    


Sessiz bir yemekten sonra herkes kendini yatağında bulmuştu. Jasper çok yorgun olduğu için hemen uyumuştu. Nisa da hemen yanındaki diğer yatakta uykuya dalmıştı. Gece yarısı kar yağışı yeniden etkisini göstermiş ve bir süre sonra tipiye dönüşmüştü. Dışarı da olan hiçbir şey şuanda görünmüyordu. Görünen tek şey beyaz bir geceydi. Birkaç köpeğin havla sesi doldurdu bir ara boşluğu. Hemen ardından yeniden büyük bir sessizlik vardı.

" Yorgun musun?" diye sordu Brain. Kolunu kızın omzuna atıp onu biraz daha kendine çekti.

" Hayır," Gece başını sevdiği adamın omzuna yasladı. Şuan da hiç olmadığı kadar mutlu hissediyordu. " Kaç gündür yaptığım tek şey uyumak. İnan bana en son ihtiyacım olan şey uyku."

" Cevaplar istiyorsun."

" Evet. Öncelikle Adrian ölecek mi?"

" Laneti bozmazsak..."

" Yani o ölecek."

Gece istem dışı sesinin yükseldiğini fark etti. Bu tepkisi Brain'ı şaşırtmadı. Aslında Brain ilk kez bu kadar sakin görünüyordu. Artık lanet gerçekleşmişti ve her şey olağan akışında ilerleyecekti. Ne derse desin ya da ne yaparsa yapsın olup bitenlere engel olamayacaktı.

" Bunun olmasına izin vermem. Adrian benim dostum. Onun yaşaması için elimden gelen her şeyi yapacağım."

Gece başını kaldırıp karanlık gözlere baktı. Brain kendinden emin duruyordu. Elleriyle sevdiği adamı daha sıkı sardı.

" Biliyor musun?" dedi Brain çenesini kızın başına dayayarak. " Adrian göründüğünden daha iyi. Hatta hepimizden daha iyi."

" Onun kötü olduğunu düşünmüyorum."

" Biliyorum. Düşünmemelisin de. O gece... Adrian'ın senin kanının tadına baktığı gece. Onun yerinde ben olsaydım..."

Brain yutkundu. Gözlerini şöminede yanan alevlere dikmiş sadece ateşi izliyordu. İçinde bir yerlerde kendinden nefret ediyordu.

" Ben olsaydım, duramazdım. Adrian benden daha güçlü. Ya sana olan sevgisi lanetin dışında ya da benden daha güçlü. Yoksa durmasının imkânı yok. Senin için gerçekten büyük bir çaba gösteriyor. Daha doğrusu sana zarar vermemek için."

" Adrian'ın aşkının gerçek olabileceğini mi söylüyorsun?"

" Sanırım. Bu da bir ihtimal."

" Yani laneti bozsak bile o hala bana aşık olacak."

" Bunu zaman gösterecek."

Brain oturduğu yerden doğrulup battaniyeyle kızın açılan bacaklarını kapattı. Ardından kıza baktı. Gece iri bukleli kahverengi saçlarından dağınık bir atkuyruğu yapmıştı. Üzerinde mor renkli bir pijama vardı.

" Çok güzelsin." dedi Brain içten bir gülümsemeyle.

" Sende öylesin."

Gece biraz utanmıştı. Brain bunu anladığında daha çok gülümsedi. Kızın bu saf doğal halleri onun hoşuna gidiyordu. Gece herkesten çok daha farklıydı.

" Dışarı çıkıp bize odun getireceğim. Bu odunlar bize gecenin sonuna kadar yetmeyecek gibi."

" İyi ama orası çemberin dışında kalıyor. Seninle gelmemi ister misin?"

" Hayır, sen burada kal. Evde güvende olursun. Hem Jasper da benimle gelecek."

Az sonra Jasper merdivenlerin ucunda göründü. Brain kapıya yöneldiğinde ona takip etti. Gece pencereden dışarıyı izlemeye çalıştı. Ama tipi hala devam ediyordu. Üstelik evde biraz soğumuştu. Kanepenin köşesinde bir kazak vardı. Kazağın Brain'a ait olduğunu düşünüp boynunda aşağı geçirdi. Ama kazak tıpkı Adrian gibi kokuyordu. Adrian'a ait olmalıydı. Gece cama yansıyan yüzünde bir ara koyu mavi gözleri gördü. Adrian her zamanki gibi keskin bakışlarıyla onu izliyordu. Gece birkaç kez gözünü kapatıp açtığında yine aynı manzarayla karşılaştı.

" Gerçekten sen misin?"

" Evet, benim. Seni özledim. Hem de çok. Orada olduğum bütün zaman boyunca yalnızca seni düşündüm."

" Jasper senden uzak kalmamı istiyor. Bana zarar verebilirmişsin."

" Sence bu doğru mu?"

Adrian bakışlarını kısıp kıza doğru baktı. Ardından solmuş ellerini kızın saçlarına uzattı. Gece hala ona karşı koyamadığını fark etti. Adrian başını eğip dudaklarını kızın titreyen dudaklarına değdirdi. Birkaç küçük öpücüğün devamını şehvetli gerçek bir öpücük getirmişti. Adrian kızın üzerindeki kazağa baktı ve güldü.

" Sana asla zarar vermem. Bunu artık öğrenmen gerekiyor. Asla Gece. Sen her şeyden daha önemlisin."

Adrian kızın boynuna birkaç öpücük daha kondurdu. Gece birkaç adım geri gittiğinde yerdeki yatağın üzerine düştü. Ama sert bir düşüş olmaması için Adrian onu düşmek üzereyken yakalayıp yavaşça yatağa bıraktı. Kahverengi gözler şimdi karşıdaki adamın gözlerini izliyordu. Adrian'ın siyah saçları eskisi gibi parlak değildi. Ayrıca tenindeki morluklar hala iyileşmemişti.

" Beni öpmeye devam edemezsin. Brain, birazdan burada olur."

" Biliyorum. Umurumda değil."

Adrian kızı birkaç kez daha öptü. Ellerini sıkıca kızın beline dolamıştı.

" İyi görünmüyorsun."

" Evet, ölüyorum."

Gece üzerindeki adamı bir köşeye atıp yattığı yerden doğruldu.

" Hayır, yakında iyi olacaksın."

" Bunun doğru olmadığını ikimizde biliyoruz. Belki sana gerçek bir veda etme fırsatım bile olmayacak."

" Nasıl yani?"

" Şuan da uykudasın. Zorda olsa yattığım yerden zihnine girmeyi başardım."

" Ne? Anlamıyorum."

Gece sayıklayarak yattığı yerden kalktı. Brain dışarı gittiğinde istem dışı gözleri kapanmıştı. Aslında hiç yataktan kalkmadığını fark etti. Bir kez daha gözlerini kapayıp rüya görmeyi denedi. Tabi ki bu olmamıştı. Ama şimdi aklında daha fazla soru vardı. Adrian kurtulamayacağını düşünüyordu. Hatta veda edemeyeceğini. Gece cevapları öğrenmenin tek yolunun Adrian'a kendi kanından vermek olduğunu biliyordu. Bu tehlikeli bir seçimdi. Yine de... Bunu yapmak zorundaydı. Adrian onun yüzünden o haldeydi. Asla ölmesine izin veremezdi. Ayağa kalkıp camdan dışarıyı görmeye çalıştı. Brain hala dönmemişti. Biraz daha gelmezlerse dışarı çıkacaktı.

�������������������������/



Gecenin En Yaşlı Varlıkları Vampirler:                              LANETLİ AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin