BÖLÜM 2 : GÖLGELER

32 2 0
                                    

2.GÖLGELER

Brain gözlerini açtı ve hemen yanı başında duran cep telefonunu eline aldı. Bugün herkesten önce Gece'yi bulmalıydı. Aceleyle alt kata indi ve küçük dondurucudan aldığı kan serumunu isteksizce içti. Aynadaki görüntüsünden nefret etmişti. Sivri dişleri arzuyla pakete saplanmıştı ve gözlerinin rengi de bulanmıştı. Arkadan onu izleyen Adrian dikkatini çekti. Alaycı bakışları fazla memnun görünüyordu.

" Sakin ol. Serumun kaçıp bir yerlere gidecek hali yok." dedi Adrian ve salona ulaşmak için önündeki üç basamaktan aşağı yavaşça yürümeye başladı. İki eliyle Brain'ın omzunu kavradı ve gözlerine baktı. " Ters giden bir şeyler yok öyle değil mi?" diye sordu.

" Hayır, her şey fazlasıyla yolunda." dedi Brain ve elindeki kan serumundan bir tane daha aldı ve okul çantasına yerleştirdi. Üzerindeki kot pantolonu ve siyah kareli gömleğiyle Brain Vincent liseli bir öğrenceyi aratmıyordu.

"Bana söylemediğin bir şeyler olabilir mi? Biz yakın arkadaşız. Bana her şeyi anlatabilirsin. Bunu biliyorsun değil mi?" dedi Adrian ve sonra karşısındaki siyah gözlere dümdüz baktı. Bakışlarında beklenti vardı. Brain'ın son günlerdeki tuhaf davranışlarının farkına varmıştı. Şimdide bunun nedenini öğrenmek istiyordu.

Brain pes etmişti. Bir an tereddüt etti. Ancak riske girmek istemiyordu. Bir sorun olduğunda her zaman Adrian ile birlikte çözerdi. Şimdi tek başına hareket etmek de neydi? Korktuğunu düşündü. Adrian'ın Gece'yi elinden alacağından korkuyordu. Çünkü bu bir lanetti. Kendisi de bunu çok iyi biliyordu. Şimdilik buna aldırmamaya çalıştı. Gözlerini avucuyla ovuşturdu. Sonra çantasını kapı girişindeki askılığın üzerine bıraktı ve salona doğru yürüdü. Salondaki tek ses Brain'ın çıkardığı siyah çizmelerine aitti. Adımları içeri girmek konusunda kararsızdı. Her an geri dönebilir ve bu konuşmayı başlamadan sonlandırabilirdi.

Brain zorlukla yutkundu. " Sakladığım bir şey yok. Her şey yolunda beni merak etme." dedi boş bir ifadeyle.

Adrian tek kelime etmeden üçlü koltuğun arkasında bulunan bahçe kapısından dışarı çıkmıştı. Brain kaşlarını çattı ve arkasından baktı. Çıkışa doğru yürüdü ve bıraktığı çantasını eline aldı. Bunu daha sonra konuşmaları gerekiyordu. Ama yine de Adrian'ın tepkisinden hoşlanmamıştı.

Rüzgâr birden hızlandı ve ayağının altındaki küçük kâğıt parçalarını havaya kaldırdı. Arabasına doğru yürürken Gece'nin bahçe kapısının önünde dikildiğini fark etti. Dudaklarında hafif bir gülümseme belirmişti ve gülümsediğini gizlemeye çalışıyordu. Donuk bakışlarını küçük kahverengi gözlere dikti. Bütün vücudunu garip bir duygunun kapladığını fark etti. İstem dışı mutluluk etrafını çepeçevre sarmıştı. Buna hazır değildi. Ona doğru yaklaştığında kızın nabzının sesinin gittikçe daha çekici geldiğini fark etti. Sanki bir müzik senfonisi gibi kızın damarlarında pompalanan kanın sesine odaklandı ve yeniden gözlerini kızın bakışlarına sonra da konuşmak için tereddüt eden kırmızı dudaklarına kaydırdı.

" Burayı nasıl buldun?" dedi oldukça kısık bir ses tonuyla. Burada olduğu için memnundu. Yine de riske girmek istemiyordu. Göz ucuyla etrafı süzdü. Adrian ortalarda görünmüyordu. Bu iyiydi. Gözleri şimdi de Gece'nin üzerindeydi. Ama içindeki umutsuzluk ve kaybetme korkusu peşini bırakmıyordu. Brain daha fazla direnememişti. Koşarak Gece'nin yanına gitti ve kızın sıcak bedenini sevgiyle kucakladı. Gece de aynı şekilde ona sarılarak yanıt vermişti. Brain yaşadığı bu anın büyülü olduğunu düşündü. Sevdiği kıza teslim olmuştu. Ama bunun bir bedeli vardı.

" Buraya yakın bir yere taşındık ve seni görmeliydim." dedi Gece utangaç bir tavırla. Bunu söylerken gözlerini karanlık gözlerden kaçırmıştı. Ancak Brain sıcak bakışları hala onun üzerindeydi. Bu yüzden yanakları kızarmıştı. Brain sol elini kaldırdı ve parmaklarını kahverengi dalgalı saçların arasında gezdirmeye başladı. Bu her ikisi içinde bir ilkti.

Gecenin En Yaşlı Varlıkları Vampirler:                              LANETLİ AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin