YIL 2015

83 9 1
                                    

2015 yılının son ayları.. Kasım, soğuk hava baş göstermeye başlamıştı.
Dolmuşta, biri epey yaşlı iki amca arasında geçen diyalog şu şekildeydi;

- Savaş başladı mı?
- Yok, başlamadı. Ama başlayacak. Yavaş yavaş.

Fakat amcaları bu kadar ciddi ve umutsuz biçimde konuşmaya ne itiyordu? 2013 yılına bir bakıldığında geriye kalanları görünce insanın içinde bir umutsuzluk oluşuyordu, ancak bununla da kalmıyordu.

Yıl 2015 olmuştu. 2013 yılından bu yana aslında çok şey değişmişti. Gezi'nin izleri tamamen silinmiş, direnen insanlardan eser kalmamış gibi görünüyordu. Abdocan, Ali İsmal, Ahmet, Ethem, Mehmet, Berkin unutulmuş gibiydi...
Ülkede kadınlara yönelik vahşi katliamlar yapılmış, korkunç cinayetler her geçen gün artmaktaydı. Eğitim sistemindeki "eğitim" kavramı ortadan kaldırılmaya, ülkedeki çocuk ve gençlere bilimsel eğitimin dışında dinsel dayatmalar yapılmaya başlanmıştı. Yolsuzluk başını alıp gitmiş, işsizlik oranı artmış, millet neredeyse açlık sınırına gelmişti. Adalet, artık sadece üst makamların elinde tuttuğu bir araç haline gelmişti. Terör olayları azmış, ülkenin çeşitli yerlerinde çeşitli patlamalar ve toplu katliamlar yapılmıştı(Suruç, Dağlıca, Ankara).
Dağlıca ilçesinde bir askeri araç patlatılmış ve onlarca Mehmetçiği toprağın altına uğurlamıştık. Bu olayla birlikte Türk Milletinin sabrı tükenme derecesine gelmiş ve onlar da çözümü yakıp yıkmakta bulmaya başlamışlardı. Birçok ilde HDP binaları yakılıp yıkılmaya başlanmıştı. Türk Milleti öfkesini kusarken PKK kravatlıları(HDP) bu durumdan yararlanmış ve parti binalarının yakılması gerekçesiyle mağdur ve masum rolüne bürünmüşlerdi. Fakat şehit haberleri her geçen gün artıyor, ülkede insanlar, çocuklar ölüyordu.

Türkiye'de siyasi durum ise daha karışıktı. 2015 Haziranı'nın ardından AKP'nin büyük bir farkla kazanmasıyla hüsrana uğramış, erken seçimi iple çekmeye başlamıştık. Erken seçimin gelmesiyle AKP, Haziran seçimlerinden yola çıkarak çıtasını daha da yükseltmiş Türkiye'nin yaklaşık %50'lik bir kesimini kendine çekmeyi başarmış, tek başına hükümet olacak dereceye gelebilmiş fakat yine de mecliste istediği vekil sayısına ulaşamamıştı. Seçim sonuçlarıyla şoka uğrayan muhalif partiler birbirlerini suçlamaya, halk dilinde birbirlerine bok atmaya başlamışlardı. MHP'nin gülen yüzü Tuğrul Türkeş bir süre önce AKP saflarında yer alacağını duyurmuştu. Bununla birlikte parti kurucusunun oğlunun bile dikkate almadığı bir partiyi bu seçimde elbette seçmenler de dikkate almamıştı. MHP, oylarının büyük bir kısmının AKP'ye kayması ve komik denebilecek bir yüzde ile seçimden sıyrılıp küçük de olsa meclisteki yerini korumayı başarmıştı. CHP'nin ise uzun zaman önce kendini, geçmişini ve kurucusunu hiçe sayması ile başlayıp oylarını HDP'ye kaydırmaya kadar gittiği bu süreçte durum oldukça vahimdi. İki seçimde de barajı aşmanın mutluluğunu yaşarken "barış istiyoruz" deyip aslında içlerinden "biji kürdani" diye halay çektiklerini bildiğimiz PKK kravatlıları (HDP), seçimden önce AKP'ye ithafen "başkan yaptırmayacağız" diye milleti kandırıp, seçimden hemen sonra "başkanlığı konuşabiliriz" demeye başlamışlardı bile.
Kısaca muhalefet partileri safdışı kalmış ve çözüm bulmak yerine birbirlerini suçlamayı tercih etmişlerdi. Fakat kimse muhalefet partilerine itiraz etmemiş, onların izlediği aptal politikalar ve pastadan pay kapma çabalarına laf etmemişti.
Ülke resmen AKP'ye mecbur edilmişti.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Dec 03, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

KALBİMDEKİ DEVRİM (THIS IS TURKEY)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin