AYDIN'IN DİLİNDEN

204 10 0
                                    

Taksim meydanında gittikçe büyüyen direniş hükümeti oldukça rahatsız ediyordu. Polisin saat sabah 10′da başlayan biber gazı saldırıları cuma gecesini cumartesi sabahına bağlayana kadar devam etti. Anadolu yakasından kalabalık bir topluluk olarak hareket ettik, Boğaziçi Köprüsü'ne çıkarak Avrupa yakasına çıkmaya çalıştık, köprünün Avrupa ayağında Çevik Kuvvetlerce geri püskürtüldük. Çok sayıda hafif ve ağır yaralının olduğu olaylarda gün boyunca Toma'lardan gaz ve polislerin kullandığı silahlardan rekor sayıda biber gazı kapsülü ateşlendi.

Biber gazının etkisiyle adeta buğulanan gözlerim, etrafı görmekte zorlanıyordu. Herkes bir tarafa dağılmış, gazların yakıcı etkisinden kaçmak isterken endişeyle sağa sola koşuşturuyordu. Tam arkamda kendi kendine homurdanıp ne olduğu belirsiz bir şeyler söyleyen sese kulak verdim. Maskesini açıp su şişesindeki suyun bir kısmıyla yüzünü yıkadı, gerisini içti. Bu Koray'dı. Beni fark ettiğinde kaşlarını çatarak yanıma geldi,

"Nerdesin oğlum sen, sabahtan beri seni arıyorum?!"

"Bir anda ortadan kayboldun" diye yanıt verdim.

"Neyse," dedi "Yağmur'u bulmamız lazım, bu kargaşada onu yalnız bırakamam"

Koray kız arkadaşı için endişeleniyordu. Telefonunu eline aldı ve birkaç tuşa basıp kulağına götürdü. Devamlı çevresini kontrol ederken ayrıca telefonda kız arkadaşıyla konuşuyordu.

"Alo.. nerdesin Yağmur? İyi misin?... Yanındaki Deniz mi?.. Tamam.... Efendim?.. Tahminen kaç kişi? Tamam geliyoruz, yerinizden kıpırdamayın."

Telefonu kapattı.

Meraklı gözlerle ona baktım.

Deniz ismi tanıdık gelmişti. Koray'ın kız arkadaşı Yağmur'un en yakın arkadaşı. Aynı zamanda Gezi'de nöbet sırasında sabaha kadar Can Yücel'i tartıştığım kız.

"Bulundukları yerde çok sayıda yaralı varmış, oradakilere yardımcı olmaya çalışıyorlar. Yağmur yanımızda su ve talcid karışımı götürmemizi istedi." diye açıkladı Koray.

Sırt çantasını karıştırmaya başladı,

"Bende talcid karışımı var ama yolda su almamız gerekecek."

Başımı salladım. Yolumuzun üzerindeki bir bakkala geçip fazla sayıda su ve süt aldık. Aldıklarımızı çantalarımızda bulduğumuz her boş yere sıkıştırdık.

Sırtımızdaki ağırlığı hissederek yürümeye devam ederken, çevik kuvvetin olmadığı taraflardan yürümeye çalıştık. Aksi takdirde bu ağırlıklara koşmamız çok zordu.

Biber gazlarının yakıcı etkisini bir süre sonra tenimizde hissettiğimizde gaz maskelerimizi takıp koşmaya başladık.

Koray kargaşanın ortasında tekrar Yağmur'u aradığında bağıra bağıra konuşuyor, beni sağa sola çekiştirerek yönünü bulmaya çalışıyordu. Koray'a doğru öfkeli bir bakış salladığımda, "Oradalar!" dedi, yaklaşık 15 m uzakta bize doğru el sallayan iki kişiyi göstererek.

KALBİMDEKİ DEVRİM (THIS IS TURKEY)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin