Media: Kaan ve Teoman Bana Öyle Bakma
(Lütfen okurken dinleyin çünkü ben öyle yazdım :))Kaan'dan devam
Kapıyı çalıp içeri girdiğimde hoca ve bütün öğrenciler sohbet ediyorlardı. Benim geldiğimi ilk hoca fark etti ama o da 5 veya 10 dakika sonraydı. Hemen yanıma geldi ve kendini tanıttı "Merhaba ben Furkan, sizin sınıf hocanızım" dedi. Bende elimi uzatıp kısaca kendimi tanıttıktan sonra sınıfa göz gezdirdim ve sadece Hilal'in yanının boş olduğunu fark ettim. Boş olduğu için doğal olarak oraya doğru yürüdüm ama bana sanki hiç doğru bir iş yapmıyormuşum gibi baktılar. Bende kimseyi umursamama kararı alarak Hilal'e doğru yürüdüm. Hilal benim geldiğimi farketmemiş gibi gözüküyordu çünkü hala elindeki kırmızı defterin içini karalıyordu. Hayır karalama değil resim çiziyordu ama bildiğin başka bir dünyadaymış gibi çiziyordu. O öyle çizerken bende biraz onu inceledim. Gerçekten çok güzeldi kulağında kırmızı kulaklığı vardı.Saçı bir kulağının arkasındaydı ve böylelikle boynundaki dövmede belli oluyordu. Boynundaki dövmede bir insan kalbinde hilal vardı ve elinde kırmızı bir kalp ve o kalbide bir ok sağlam tutuyordu. O ok ise kuzeye bakıyordu.Başta merak etmem bana ne demedim değil ama içim içimi yemedide değil!! Bende yüzüne bakmaya başladım. Koyu kahve yani baya koyu bir kahverengi saçı vardı. Minik bir burnu, normal kaşları- ki ben hiç anlamam-, yeşil gözleri ve ciddi bakışları vardı. Arada yumuşuyordu o bakışlar. Bana eski günlerimi hatırlatıyordu bu halleri. Bende eskiden bu ciddiyetlikle ve tutkuyla şiir yazardım. Yüzme takımı kaptanı olmasaydım belkide şuanda çok iyi şiirlerim olurdu ama olmadı ve bende bıraktım o işleri. Tekrar Hilal'i süzmeye başladım beyaz bir tişört ve siyah bir pantolon giydiğini gördüm. Gerçekten hoş giyiniyordu. Deri ceketini sandalyesinin arkasına asmıştı ve o da sandalyesi gibi kırmızıydı. Sağ elinde bir *yin yang dövmesi vardı. Bu dövmeyide görünce aklıma gene boynundaki dövme gelmişti neydi o ama sanki ben onu bir yerlerden hatırlıyorum ama nereden emin değilim. Ben bunları düşünürken aniden Hilal'in sesini duymamla irkildim."Çok mu süper geldim ben sanada da gözünü benden hiç ayırmadan bakıyorsun" dedi ama bunu bana hiç bakmadan söylemişti ve sesi bıkkın gibiydi. Hala ona baktığımdan bakışlarındaki ciddiyeti gördüm. Bende onu izlermiş gibi görünmemek için" Yok, sana öyle gelmiş ben sadece herkes tepki verdi bir sen sessiz kaldın onu düşünüyordum. Müdürün odasında daha bir serttin de."dedim. "Süpersin Kaan bravo. Senin gibi salaktan bir bu çıkar zaten." dedi iç sesim. Hemen önüme dönüp masayı incelemeye başladım. Bir 5 dakika sonra göz ucuyla Hilal'e baktım bana 'çok salaksın' bakışı atıyordu. Sonra önüne dönüp defterine birşeyler çizmeye devam etti. Masayı incelerken aklıma sorular takılıyordu. Mesela bu masalar öbür masalar gibi değildi hem siyah hemde kırmızıydı. Masanın üstüne birşeyler yazılmıştı birde. Daha dikkatli bakınca fark etmiştim onu. O aslında bir kazımaydı üstünde 'kuzey hilal'i' yazıyordu. Bunu iki kişi ayrı ayrı kazımıştı belliydi. Boşuna gitmedik 3 sene heykelcilik kursuna yani birşeyler öğrenelim lütfen. Hemen aklıma bir soru takıldı valla Hilal müdürün odasında daha cesurdu ne oldu acaba?dedim içimden ve dayanamayıp sordum" Valla ben senin beni 2 dakika sonra buradan atmanı bekliyordum yani müdürün odasında öyle bir imaj vermiştin."dedim. Dememle bir kahkaha koptu yanımda hemde Hilal'den. Ben şok ben vefat bu defa ne dedim de güldü? Hemen ciddileşti sınıfa döndüğümde ise herkes Hilal ciddileşince önüne döndü. Hilal'de konuşmaya başladı. "Sen benim iznim olmasa burada oturamazdın yeni. Yani buraya oturmana ben izin verdim. Sen elini kolunu sallayarak oturmadın. Anladigos. Ha bu arada sana 2 uyarım var. 1. Benle konuşurken ne sesini yükselt, ne de çok bilmişlik tasla. Mümkünse hiç konuşma. 2. Olarak ise fazla havalanma alırım havanı ayağımın altına."dedi ve önüne döndü sanki ben çok meraklıyım ona. Ay duyanda onun için ölüp ölüp diriliyorum sanır. Kimsin kızım sende bana atar güder yapıyorsun? Duyanda okulun sahibi sanır. Olsa kaç yazar lan senin karşında Kaan KORKMAZ var. "Kaan canım tatlım fazla goftasın sakin :)"dedi iç sesim. Hakılı fazla gaza geldim. Önüme döndüm bende ve ne kadara da büyük bir kısmının dinlememiş olsamda hocayı dinlemeye ve dediklerini anlamaya çalıştım. Basitçe özet geçersek bu sene ne yapacağız falan filan. Derken dersin ortalarına doğru bana döndü ve sordu " müziğe yeteneğin var mı Kaan?yani sever misin müzikle uğraşmayı?". Hemen konuya girmeden kafamda tarttım ne söyleyeceğimi " Evet müzikle ilgileniyorum hatta bizim İstanbul'da bir grubumuz var. Tüm yüzme takımı o gruptaydık neredeyse."dedim. Bunu üzerine bir oğlanla bir kız tak diye bizim masaya döndü ve oğlan " Yoksa sen şu okyanus balıkları grubunun solisti Kaan KORKMAZ mısın?!!!"dedi ve ben tabiki şok, vefat ve iptaldim. Demek ki İzmir'de tanınıyoruz. Ben bunları düşünürken onlar bana soran gözlerle bakarken bende başımı onaylar anlamda başımı sallayı 'siz ne ayak' bakışımı attım. Oğlanda anlamış olacak ki " İzmir'de sizi bir barda duyduk. Ondan sonra tüm müzik sınıfı olarak sizin konsere İstanbul'a gittik."dedi. İkiside bana bakıp sırıtırken birden Hilal'e bakıp önlerine döndüler. Bunun üzerine hocada yanıma gelip" Demek şu meşhur Kaan KORKMAZ sensin. Çok duydum sesini ama ben gelememiştim konsere. Anlattıklarına göre baya iyiymişsin."dedi ve ve kocaman gülümsedi. O gülümseyince bende gülümsedim. Çok sevdim ben bu hocayı. Valla kral adam. Ben gene düşüncelerimle vakit geçirirken bu sefer beni düşüncelerimden Furkan hocanın sesi çıkardı." Gel hadi sahne senin o zaman. Duyalım şu grubun solisti olmayı hakeden sesi. Hadi Hilal sende piyanoya."dedi ve bende hemen Hilal'e döndüm hiç ikiletmeden sessizce piyanoya doğru yürüyordu ve elinde hala kırmızı defteri vardı. Bende kalkıp onunla birlikte sahneye yürüdüm kenarda siyah, eski ama cilalı ve üstünde beyaz bir işaret olan gitarı elime aldım. Bunu yaparken sınıfa baktım herkes şoklar içinde Hilal'e bakıyordu bende ona baktım kırmızı kocaman sahnenin ortasında duran piyanonun başında bana bakıyordu. Sonra bana başıyla onay verdi. Bende gitarla birlikte mikrofonun başına geçtim. Hilal'in şarkının adını soracağını sezince bende hemen söyledim." Bana öyle bakma, Teoman."dedim. O ise sadece başını onaylar gibi sallamakla yetindi. Sonra elini tuş arar gibi piyanoda gezdirip çalmaya başladı. Çalarken sanki ruhunu katıyordu şarkıya tıpkı resim çizerkenki gibiydi. Şarkı ilk bayanla başladığı için Hilal'in gireceğini biliyordum bende onu bekledim.
Teoman Bana Öyle Bakma
"Bana öyle bakma,
Anlayacaklar.
İkimize karşı bu dünya,
Bizi anlamıyacaklar.
Bana öyle yaklaşma,
Bana öyle dokunma.
İkimize karşı bu dünya,
Bizi anlamıyacaklar."
Sesi adeta bir melek gibiydi. Piyanoya aşk sözcükleri söyletir gibiydi ve sözlerde adeta kendini bulmaya çalışıyordu. Adeta kanatları kesilmiş bir kuş gibi.
"Bu hayatta bizi böyle yakamızdan tutacaksa,
Hadi böyle yaşa derken kalbimize sormuş mu?"
Bana bir an baktı sanki sözler yüzümde yazılıymış gibi baktı ve gözlerini benden tam tamına 1 dakika hiç çekmeden gözlerimin içine baktı. Sonra sıra düetimize geldi.
"Bu hayatta bizi böyle yakamızdan tutacaksa,
Hadi böyle yaşa derken kalbimize sormuş mu?"
Sesimiz sanki iki aşık beden gibi uyum içinde idi. Düetimiz boyunca gözlerimiz hiç ayrılmadı. Sanki inat için yapıyorduk. İlk o çekti gözlerini gözlerimden bende biraz daha baktıktan sonra önüme dönüp kendi kısmımı söylemeye başladım.
"Bana böyle konuşma,
Kapılarını kapatma.
İkimize karşı bu dünya,
Bizi anlamıyacaklar"
Hilal'e dönüp vaktım sıram bitince. Gözlerini kapatmıştı. Hayal kurarmış gibi gözüküyordu o an. Sonra şarkıya girdi.
"Beni aşkla aldatma,
Gerçeklere kapatma.
Böyle kırık da bakma,
Beni daha da ağlatma."
Hemen önüme döndüm çünkü içimde bir his vardı. Utanç? Hayır çünkü bu zamana kadar söylediğim en güzel şarkı. Korku gibiydi bu his ama neden korktuğumu ben bile bilmiyorum. Bunu üzerine kendimi müziğin kollarına bırakmaya karar verip Hilal gibi gözlerimi kapattım.
"Bu hayatta bizi böyle yakamızdan tutacaksa,
Hadi böyle yaşa derken kalbimize sormuş mu?"
"Bu hayatta bizi böyle yakamızdan tutacaksa,
Hadi böyle yaşa derken kalbimize sormuş mu?"
"Bana böyle bakma,
Anlayacaklar.
İkimize karşı bu dünya,
Bizi anlamıyacaklar."
Şarkı bitince bende mantığımı ruhumu herşeyimi geri çağırdım. Hilal'e döndüğümde gözlerinin hala kaplı olduğunu ve piyanoyla solo yaptığını gördüm. Gözlerini yavaş yavaş açarken bende hemen önüme döndüm. O solosunu bitirince derin bir nefes alıp gitarı eski yerine bıraktım. Hilal'de ayağa kalktı ve aniden alkışlar kopmaya başladı. Bence bu şarkı bugüne kadar söylediğimin en iyisiydi. Hoca onları susturmak yerine yanımıza geldi ve beni teprik etti. Hilal başını sallayıp yerine geçerken herkes susup yerine oturdu. Hoca konuşmaya balayınca onu pür dikkat dinledim." Bildiğin üzere bir yarışma var. Adı vodafone freezone. Bizim okul ona her sene katılır ve hep 1. gelir seninde bizim grupta olmanı isteriz" dedi. Tabi ben vodafone freezone'u duydukta sonrasını hiç düşünmeden kabul ettim. O ise gülümsemekle yetindi. Sonuçta bu benim için iyi değil harika birşey. Yerime geçerken Hilal'e döndüm ama o gene kafasını kırmızı defterine gömmüştü. Tam ona bir soru soracakken zil çaldı. O da deri ceketini alıp kırmızı defterini çantasına atıp çıktı. Bende tam gidecekken 4 kol beni bir yere sürükledi noluyor lan?Yin yang:evrendeki karşıt kutupları ve bu kutupların birbiriyle olabilecek her türlü ilişkisini simgeleyen simge.
Çok merak ettirdim değil mi sonunda, işte bu da benim. Merak etmeyin yakın zaman da yeni bölümü atmayı planlıyorum umarım beğenmişsinizdir arkadaşlar. Birde sizden bir rica istiyorum. Arkadaşlar ilk bölümde söylediğim gibi ben yeniyim bu işlerde ve ben merak ediyorum siz beğendiniz mi falan diye nolursunuz biraz vote ve yorum desteği yoksa bende diğer arkadaşlar gibi size limit vermek zorunda kalıcam ve ben cidden siz değerli okuyucularımı sıkıştırmak istemiyorum. Bu arada okuyanlara teşekkür ederim beni yalnız bırakmadığınız için inşallah beğenmişsinizdir.
Çok çok öptüm.
Kutup yıldızı
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Resimdeki Kız (Durduruldu)
ActionO yalanların içindeki tek gerçekti ve hala da tek gerçek. Yalan dostlukları olmayan hayalimdeki kişi. O siyah ve beyaz diye ayrılmış dünyanın tek kırmızısı. O asıl gerçek. O Hilal Akkaya... Onu tanıdığımda sadece 19 yaşındaydım ama yalanların için...