Kaan'dan
Gözlerimi açtığımda içimdeki duygular karmaşıktı. Önce biraz durgunluk hissettim ve sonra bu durgunluğun yerini hayal kırıklığı aldı. İnsan nasıl gerçek olmasını istediği bir şeyin rüya olduğunu anlayınca hayal kırıklığına uğramazdı ki?
Sıkıntıyla iç çektikten sonra başımı kaldırıp etrafa bakmaya başladım. Burası herhalde uyumadan önce geldiğim ormandı. Ağaçların farklı tonlarındaki yeşillerinde gözümü gezdirirken arkadan bir araba sesi geldi.
Oraya döndüğümde karşımda simsiyah bir Range Rover vardı. "Bu bir şaka olmalı."dedim kendime. Ayağa kalktım ve gerinirken her yerimin tutulduğunu fark ettim. İçimden kendime küfürler yağdırdım. Sonra araba benim olduğum yerin önünde durdu.
Bende gerinmeyi bırakıp arabaya baktım. Aniden arabanın kapısı açıldı ve içerden bir ses geldi. "Seni bütün gün bekleyemem kayıp çocuk!" dedi. Bu sesi nerede olsa tanırdım. Zaten onu bilmesem sesindeki o katı tonlamadan anlardım.
Yinede işimi garantiye almak için içeri odaklandım ve içeride simsiyah gözlüğü, kırmızı deri ceketi ve siyah pantolonu ile onu gördüm. Sonunda sıkılmış gibi yapınca gözlerimi zar zor ondan aldım.
Yaptığım bu gözlem sırasında kıyafetlerinin rüyamdakilerle aynı olduğunu anladım. Sonunda ağzımı açıp "Burada ne işin var?" diye sorduğumda aldığım cevap tam onluktu. "Asıl senin burada ne işin var? Hadi atla." dedi. Onu ikiletmeden arabaya atladım. Nedenini Tanrı bilir.
Anca arabaya bindiğimde ne kadar üşüdüğümü anlayabilmiştim ve hemen klimaya uzandım. O da aynı anda aynı şeyi yaptığı için elimiz bir birine değdi. Kafasını bana çevirmeden elini çekmişti fakat benim gözlerim ona odaklanmıştı.
Sonunda başımı sallayıp saçmalamaya başladığımı kendime tekrarlayıp klimayı açtım. O da arabayı çalıştırıp sürmeye başladı. Bu arada arabada hiç ses yoktu ve sıkıntıdan patlıyordum.
Daha demin uyumama rağmen vücudumda acayip bir ağırlık vardı. Bende sıkılmaktansa uyumanın daha iyi bir şey olduğuna karar verdim ve gözlerimi kapatıp kendimi karanlığa teslim ettim.
Gözlerim bedenimin sarsılmasıyla aniden açıldı. Hilal aniden arabayı yolun ortasında durdurmuştu. Hemen arkasına yaslanıp gözlüklerini çıkardı. Gözlüklerini çıkardığında insan oranında koyu olmasını bekliyordu fakat orada dünyanın en güzel yeşilleri saklıydı.
Hemen arabayı sola kırıp yönümüzün tam tersi yöne doğru son hız gitmeye başladı. Kafam karışmıştı ve içimde daha önce hiç yaşamadığım bir his oluşmuştu. Deli gibi bir merak hissiydi bu oluşan.
Bu gizemli kızı anlamaya çalışan ve anlayamadığı için rahatsız olan bir his. Ona bakan bakışlarım dudaklarına odaklandı. Dudakları sanki bir şeyi unutmamak için tekrarlıyordu aklındakileri.
Sonunda bir yere gelmiştik. Daha önce görmediğim bir yerdi. Aslında açıkça söylemek gerekirse İzmir'i çok iyi bilmediğim için bu beni şaşırtmamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Resimdeki Kız (Durduruldu)
AcciónO yalanların içindeki tek gerçekti ve hala da tek gerçek. Yalan dostlukları olmayan hayalimdeki kişi. O siyah ve beyaz diye ayrılmış dünyanın tek kırmızısı. O asıl gerçek. O Hilal Akkaya... Onu tanıdığımda sadece 19 yaşındaydım ama yalanların için...