Media: Beyza. Berk, Azra, Kaan, Cenk, Yağmur ve Deniz'in söylediği şarkı.
Kaan'ın ağzından
Sabah gözlerimi Berk'in bangır bangır çaldığı müzik yüzünden açtım. Dün gece bizimkiler ile baya bir içtiğimiz için başım çatlıyordu. Asla sarhoş olmamamın yanı sıra bu baş ağrıları asla gitmezdi. İstanbul'dayken bizimkiler ile çok içerdik.O yüzden alışkındım fakat her zaman bir baş ağrısı yapardı bende. Bunu çok normal buluyordum artık fakat yinede başımda tepişen filler ile anlaşamıyordum. Bazen neden bunu tek ben çekiyorum diye sorgulasam da artık çok umursamamaya karar vermiştim.
Bugün okul vardı ve ben bu baş ağrısı ile hayatta gidemezdim. Ne yazık ki gitmezsem de evde kendimi yiyecektim. Yavaş adımlar ile kalkıp önce banyoya gittim.
Banyoda günlük işlerimi hallettikten sonra üstümü giyinmek için gardırobuma doğru yürüdü. Tabi bu arada ayağımın serçe parmağı dün çıkardığım ayakkabılarıma çarpmış ve dünyanın en kötü acısını yaşatmıştı.
Benim attığım çığlık ile Berk odaya elinde tava ile daldı. Ona sen ne yaşıyorsun der gibi bakınca "kanka odaya biri girdi sandım sonra düşündüm kesin Alev gelmiştir dedim. Fırsat bu fırsat diyerek de tavayı alıp geldim."dedi.
O da Alev'i sevmiyordu. Bundan artık emindim. Yani insan sevdiği insana tava ile saldırır mı? 'Evet' dedi iç sesim. Sen nerelerdesin iç ses? 'Ay Kaan! Dün seni yalnız bırakayım dedim. Ondan'dedi. Tamam neyse sen ne diyordun?
'Ha!O mu? Berk yine bir defa daha senin kafana tava geçirmeye çalışmıştı fakat o sefer başarmıştı. Yani bu demek oluyor ki Berk sevdiklerine de tava geçiriyor.'dedi. Mantıklıydı. Ne saçmalıyorum ben ya. Berk'e döndüm ve "Siktir git Berk" dedim. O da çıktı. Hemen üzerime her zamanki kot pantolon ve tişörtümü giydim.
Hemen yukarı çıkarak Berk'in kurduğu sofraya kuruldum. Masada ne ararsan vardı. Bal, domates, salatalık, menemen ve daha neler neler. Bizim Berk yine kendini aşmıştı.
Hemen yemeklere yumulup yedik. Yemek bittikten sonra etrafı toplayıp odalara dağıldık. Berk daha giyinmemişti ve bende daha dişlerimi fırçalayıp hazırlanmamıştım.
Bu seferde evden ayakkabısız çıkmamak için önce ayakkabılarımı giydim. Hemen tuvalete gidip dişlerimi fırçaladım. Dişlerimi fırçalarken aklıma hep Hilal'in dün gece orada ne işi olduğu geliyordu.
Beni izlemek için gelmediği belliydi ve orası halka açık bir yer olmasından dolayı gelmesi için bin bir tane neden vardı. Ne bileyim ben yinede merak ediyordum. Onun gerçekte kim olduğunu merak ettiğim gibi? Çok karanlıktı siyah gibi fakat dahada farklıydı. Sanki hep üzerinde taşıdığı renk gibi KIRMIZI!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Resimdeki Kız (Durduruldu)
ActionO yalanların içindeki tek gerçekti ve hala da tek gerçek. Yalan dostlukları olmayan hayalimdeki kişi. O siyah ve beyaz diye ayrılmış dünyanın tek kırmızısı. O asıl gerçek. O Hilal Akkaya... Onu tanıdığımda sadece 19 yaşındaydım ama yalanların için...