Media: Erk'in bir fotoğrafı ve Hilal'in çaldığı şarkı. Show Up- Catey Shaw
Kaan'dan
Gözlerim Hilal'likileri bulunca şaşırdım. Onu burada beklemiyordum. Büyük ihtimalle Azra için gelmiştir dedim içimden. Kafamı sallamakla yetinip önüme döndüm. Aniden üzerime bir şey atladı.Bunun Alev olduğunu biliyordum. Ondan ayrılıp bizim kızlara baktım. Onlarda Alev'i sevmiyorlardı. Hemen beni kucakladılar. Azra bir garipti bu gün. İkide bir şarkıyı kime yazdığımı soruyordu. Bunu duyan Murat Amca'da benden her hafta yeni bir şarkı istedi. Gazamız mübarek olsun.
Hilal'den
Arabada ölüm sessizliği vardı. Hani biri ölse ve bir nefes alsa sanki bağırmış gibi olacaktı. Barış Murat Amca'nın bizi çağırmasını Selin'e bir şey olduğuna bağladığını biliyordum ama ses etmedim.Beyza ise yanımda düşünceli bir şekilde duruyordu. Ben mi? Bende rüzgarın yüzümü yalayabileceği bir hızla arabayı sürüyordum. Arabanın üstünü açmıştık çünkü ben öyle istemiştim.
Beyza sonunda düşüncelerinden ayrılıp boğazını temizledi. Bunu konuşacağı ciddi bir mesele olduğu zaman yapardı. Ona dönmedim. Bu onu kasıyordu. Ne söylemek istiyorsa rahatça söyleyemiyordu. "Hilal"dedi ve yine boğazını temizledi. "Sana bir mektup geldi."dedi sonunda bir çırpıda.
Başımı çevirmeden "Eve yolla."dedim. O ise başını sallayıp önüne döndü. Ne olabilirdiki o mektuptada bu kadar gerildi bu şimdi. Neyse şimdi başımda daha büyük dertler vardı. "Bir şey olacağını düşünmüyorum ama depoyu hazırlayım mı Hilal?"diye sordu Barış.
Dikiz aynasından Barış'a baktım. O da bana bakıyordu. Sanki vereceğim cevap dünyayı değiştirecekmiş gibi. Yüzüne dikkatle baktığımda yüzündeki gerginliği gördüm. Başımı sallamakla yetindim.
O an yüzünde o rahatlamayı gördüm. Bu çocuk ne zaman bu kadar adam dövmeye meraklı olmuştu? Ben yola konsantre olmuşken Barış arkada telefonla konuyordu. Adamlara her şeyin hazır olması gerektiğini ve benimde geleceğimi uzun uzadıya anlattı.
Bu arada bizde kafeye gelmiştik. Koyu Kahve... Benim geçmişim olan kafeydi. Murat Amca - Selin'in babasıydı- bu mekanın yöneticisi. Beyza ile özel bir şey konuşacağımız zaman geldiğimiz ise kafe burasıydı.
Murat Amca ne kadar istemesede Selin burada çalışıyordu. Bu konu yüzünden çok kavga etmişlerdi ve sonunda işi ben halletmiştim. Notları düştüğü an işten ayrılacaktı.
Bu onu daha çok derslerine sarılmaya itiyordu ve böylecelikle Selin'de bizimle daha az takılıyordu. Bende sözümü yerine getiriyordum. Arabadan indikten sonra anahtarı bir tur döndürüp, arabayı kilitleyip, anahtarı cebime attım.
Telefonumuda öbür cebime koyup içeri geçtim. Arkamdan Barış ve Beyza'nında geldiğini biliyordum. Kafeden gelen sesle bir an duraksadım. Şarkıyı dinlemeye başladım. Benim ile birlikte Barış ve Beyza'da durmuşlardı.
Kaşlarım çatılırken şarkıyı dinlemeye devam ettim. Şarkıyı daha önce duymadığımdan bunun şarkıcı tarafından yazıldığına emindim. Fakat benim aklıma takılan şey bu sesin sahibiydi. Şarkı bitmeden içeri girdim.
Beyza ile Barış'da beni takip etmişlerdi. Her zamanki yerimize oturduk ve şarkının bitmesini bekledik. Şarkıyı Kaan denen çocuk söylüyordu. Yanımıza Selin geldi ve bize içeceklerimizi verdi. Gözüm Barış'a takıldı. Yüzünde bir rahatlama vardı.
Bunu nedenini bilsemde hiç bir şey demedim. İçeceğimi içtikten sonra sahneye baktım. Kaan sonunda şarkısını bitirip gözlerini açmıştı. Gözler benimkilerle buluştuktan sonra yüzünde bir şaşkınlık ifadesi belirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Resimdeki Kız (Durduruldu)
ActionO yalanların içindeki tek gerçekti ve hala da tek gerçek. Yalan dostlukları olmayan hayalimdeki kişi. O siyah ve beyaz diye ayrılmış dünyanın tek kırmızısı. O asıl gerçek. O Hilal Akkaya... Onu tanıdığımda sadece 19 yaşındaydım ama yalanların için...