Ilk Kan

25 2 0
                                    

Camdan akan kani izliyorlardi.

Ofisin guzel manzarasindan geriye sadece kirmizilik kalmisken, Richard'in koltuguna oturdu, zavalli Richard diz cökerek ölmüstü. Bu kadarini hak ediyor muydu? Diye dusundu ve sacmaladigini anladi. Köhm buraya kadar geldiyse, olaylar büyümüstür anlamina geldigine karar verdi. Oturdugu yerde kibritin alev alisini dinledi ve o essiz koku Marshall'in da burnuna uzandi. Koltuk kanli cama bakiyordu. Koltugun siluetinin arkasindan ise dalga dalga duman süzülüyordu.

Ikisi de konusmuyordu.
Marshall bunu bozdu.

-Sana haber vermedigim icin üzgünüm.

Köhm derin bir nefes cektikten sonra konustu.

-Siktir et gitsin. Ben yapmasam sen yapacaktin.

Bu konuda kesinlikle hakliydi. Sendeleyerek onun yanina gitti ve yere bagdas kurup oturdu, oda cami izliyordu. Köhm gözlerini camdan ayirmadan elini ceketinin cebine atti ve ona bir sigara uzatti. Ardindan yanan sigarasini da uzatti, Marshall sigarasini közledikten sonra sigarasini geri verdi ve ikisi de derinden güzel bir manzara esliginde kendilerini zehirlemeye konuldular. Polis, ambulans yada her ne geliyorsa yolda olmaliydi. Bu durumda kim kalirsa kalsin, hic istenmeyecek olan o zaman dilimi yaklasmisti. Marshall öksürürken güldü ve belirtti.

-Öfke pek iyi degil, ha?..

Köhm sanki hiçbir şey olmamış gibi otururken, sakince anlattı.

-Bir zamanlar genç bir adam kız arkadaşını öldürmüştü. Yüzünde en ufak bir pişmanlık yoktu, kimse ona bunu neden yaptığını da sormadi. Sonra o adam mahkemeye kendi gitti. Yargıçın karşısında dikilip ne dedi biliyor musun?

Marshall sadece bakıyordu.

-"Biri size ihanet ediyorsa, onu öldürdüğünüzde bunu tekrarlayamaz."

-Fazla acımasızca.

Köhm, Marshall bunu söyledikten sonra sigarasindan kalana bir fiske vurdu ve camdaki kana yapışmasını sağladı. Ve tıpkı Richard'ı vururkenki yüz ifadesini takınıp cevapladı.

-Ne kadar öyle olsa da sonuna kadar haklı.

Marshall da sigarasından kalanı yere bastırarak söndürdü. Ve Köhm, koltuğu ona çevirip aklındakinden bahsetti.

-Şimdi ben gideceğim, polis seni alacak. Seni hapse atacaklar ve birkaç gün sonra bırakacaklar. Çünkü her şeyde benim parmak izim bulunuyor. Sadece sabırlı ol ve bekle. Senin için geleceğimi biliyorsun, değil mi?

-Bilmiyorum ama inanıyorum dostum.

Köhm gülümsedi ve elini tekrar takımının cebine sokup birer birer sardığı sigaraları koyduğu çelik kutuyu ona verdi. Marshall kutuyu aldığı an Köhm asansörün sağından devam etti. Ne olduğunu anlam veremedi, aşağı inmesi gerekmiyor muydu diye düşünürken pencereleri titreten bir gürültü, kalın camların ardından uğulduyordu. Bu ses gittikçe yaklaştı ve çok geçmeden bunun bir helikopter olduğunu gördü. Köhm gerçekten bir kanser hücresi gibiydi. Çok çabuk yayılıyor ve kontrolü ele alıyordu. Kontrolü ele aldığı vucüt ise insanlığın tamamıydı, ne olduğunu anlamadan yaşayıp giderken birden nefes alamayacak ve gözlerini yummak zorunda kalacaktı.

Helikopter bir martı gibi tam güneşi kapatarak gidiyorken siren sesleri daha yakından gelmeye başladı. Polisler kapı olması gereken yerden girip binanın etrafını sarmışlardı. Marshall yavaşça kalkıp Richard'ın koltuğuna iyice yayıldı. Köhm'ün verdigi çelik kutuyu çorabına sokarken helikopterin gözden kayboluşunu saniye saniye izledi.

Kan lekesinin üstünde gezinen bir sineği andırıyordu. Cama yapışan sigaraya bir kez daha baktı.

-Sikerler ya.

Aynı anda asansörün kapısı açıldı ve hafif makinelileri koltuğa tutan beş tim görevlisi Marshall'ın etrafını çevirdi. Ve Marshall o an aklına ilk geleni söyledi, alnından akan kanın donduğunu hissedebiliyordu, gözüne dolmuyordu.

-Hoşgeldiniz beyler.

Biraz daha arkada kalan bir ses ona karşılık verdi. Tok ve tonunda bir sesti.

-Üzgünüm bay Marshall.

Arkasına dönmek zorunda kaldı, baktığı şey onu şaşırttı. Beyaz şapkalı lacivert takım elbiseli ve kahverengi sakallı bir adamı görmeyi kesinlikle ummamıştı. Ve bir erkek için en onur kırıcı şeyi söyledi.

-Alınmayın ancak, bunlar bey değil. Köhm Wecthz gibi bir parazitin şeytan tarafından seçilmesi tanrının oldukça komiğine gitti ve bizzat kendi kızlarını gönderdi.

Hatta kalın, tanrıya bağlıyorum.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin