İlk Şehit Hanım SÜMMEYYE Validemiz

983 134 14
                                    

Selamun Aleykum Kardeşlerim
Bu bölümde İnşaAllah tesettürü uğruna canını feda eden sümeyye validemizden bahsedicem

Allah katında ne mevki-makam, ne güzellik ne de zenginlik ölçüdür. O'nun insanlardan istediği, ancak selim bir kalptir. Selim bir kalp; yani Rabbi'ne karşı son derece hassas, teslim olmuş ve itaat etmiş bir kalp. Böyle kalplerin sahipleri ne kadar boynu bükük gözükürlürse gözüksün, gerçekte Alemlerin Rabbi'nin el-Velî isminin tecellisiyle kuşanmışlardır. Yani O'nun dostudurlar. En çetin belalarda dahi asla yalnız ve dayanaksız değildirler.
İşte Hz. Sümeyye binti Hubbat da, boynu bükük bir hizmetçi olarak geçirdiği yılların ardından İslâm'la gerçek hürriyeti bulmuş meşhur bir sahabi hanımdır. Ne var ki müslüman olarak yaşadığı zamanlarda da ilk sahabilerin payına düşen acı ve mihnet imtihanından o da nasibini almıştır. Onun Allah'a dostluğu hiçbir şeye değişmediği azim ve sabır dolu hayatında, bugün de bizler için büyük dersler vardır.
Bir Ev İki Hizmetçi
Kaynaklar Hz. Sümeyye'nin macerasını Ebu Huzeyfe'nin hizmetine girdikten itibaren başlatırlar. İki Cihan Serveri'nin risalet vazifesinin henüz başlamadığı yıllardır. Sümeyye'nin hizmetinde bulunduğu Ebu Huzeyfe'nin evine yeni bir hizmetçi daha gelir. Bu kişi, Yemen'den Mekke'ye göçen Malik el-Ansî'nin oğlu Yasir'dir. O devirde fakir ve garip olanların bir efendinin himayesine girme adeti vardır. Yasir de bu sebeple Ebu Huzeyfe'nin emri altına girer. Efendisinin işlerini samimiyetle yerine getirmeye çalışmaktadır.
Bir süre sonra genç Yasir, efendisi Ebu Huzeyfe'ye çok beğendiği Sümeyye ile evlenme isteğini açar. Ebu Huzeyfe bu isteği hemen kabul eder ve Sümeyye ile evlendirir. Çünkü böyle evlilikler, kölelerin efendilerine olan bağlılığını arttıran bir sebep görülmekte, hizmetlerinin devamının garantisi sayılmaktadır.
Böyle bir ortamda bir araya gelen Sümeyye ve Yasir'in tek tesellisi, birbirlerine verdikleri destek ve sevgileriydi. Bütün gün süren hizmetlerinin yorgunluğunu Ebu Huzeyfe'nin evinin bitişiğindeki küçücük bir odada atıyorlardı.
'Bu Nasıl Bir Hayat?'
Birbirine çok bağlı olan Sümeyye ve Yasir'in mutluluğunu, çocukları Ammar'ın dünyaya gelmesi bir kat daha artırmıştı. Bu duruma Ebu Huzeyfe de çok sevinmişti. Bu sevinçle Sümeyye'yi azat etti ve ona hürriyetini verdi. Fakat Sümeyye buna sevinemedi. Zira temelde mülkiyet yine efendinindi. Sümeyye ve Yasir bu sebeple yine mahzundular.
Derken, zekâsıyla dikkat çeken Ammar gençlik çağına geldi. Artık herşeyi daha iyi anlıyordu. Anne ve babasının yaşadığı ikinci sınıf insan olma burukluğunu idrak edebiliyordu. Böylece, yaşadığı ortamı, sosyal kuralları sorguluyor, büyük yanlışlar olduğunu görebiliyordu.
Nihayet Kainatın Efendisi'nin İslâm'a daveti başlamıştı. Bu davet adalet, eşitlik ve hürriyet çağrısıydı. Aralarından bir peygamber, insanları kendi ürettikleri ilâhları terk etmeye, yalnızca Alemlerin Rabbi'ne teslim olmaya davet ediyordu.
Ammar'ın kulağına gelenler, aslında hep özlediği müjdeleri fısıldıyordu. Rasulullah'la karşılaşmak, O'nu dinlemek istiyordu. Bir gün Allah Rasulü A.S.'ın henüz az sayıdaki ashabıyla Erkâm'ın evinde gizlice toplandığını öğrendi.
Değişime Açılan Kapı
Ammar evin kapısına geldiğinde iki gençle karşılaştı. Bunlar Habeşli köle Bilal ile Süheyb b. Sinan idi. Üçü birlikte içeri girdiler. Rasulullah'ın okuduğu ayetler, gerçeğe susamış kalplerinde çoktan yer etmişti bile.
Hz. Peygamber'in yanından ayrılan Ammar, anne ve babasına Rasulullah A.S.'dan ve İslâm'a çağrısından söz etti. Ertesi gün Sümeyye ve Yasir de Peygamber'in huzundaydı. Onlar da Allah'ın birliğini ve Hz. Muhammed'in son elçi olduğunu tasdik ettiler.
Peygamberimiz ailesinin müslüman olmasına vesile olan Ammar'ı çok sever, huzuruna geldiği zaman: "Hoş geldin, güzel olan ve güzelleştiren kişi!" buyururdu.
Hz. Sümeyye ve ailesi müslüman olduklarını gizlemeye çalıştılarsa da, bu uzun sürmedi. Ebu Huzeyfe'nin kabilesi Mahzumoğulları, Yasir, Sümeyye ve Ammar'ın İslâmiyet'i kabul ettiklerini; atalarının dinini bıraktıklarını öğrendi. Bunun üzerine sorguya çekildiler. Onlar da imanlarını gizlemediler ve müslüman olduklarını açıkca söylediler. Kabile mensupları, onları Peygamber'i yalanlamaya ve İslâm'ı inkâr etmeye davet ettiler, fakat Hz. Sümeyye direndi.
Kin ve İşkence
Hz. Sümeyye ve ailesini önce karanlık, rutubetli bir mahzene kapattılar. Zincirle bağlayıp, aç ve susuz bıraktılar. Bu işkenceler onların İslâm'a bağlılıklarını, eksiltmiyor, aksine imanlarını kuvvetlendiriyordu. Tek dayanakları her şeyi bilen ve hesabı çok çetin olan Yüce Allah'tı. Hz. Sümeyye, bir taraftan da kocasını ve oğlunu teselli ediyordu.
Ne hapsetmenin ne de aç-susuz bırakmanın onları yıldırmadığını gören müşrikler, ne yapabilecekleri konusunda toplanıp müzakereler yaptılar. Aralarından birisi, onları herkesin gözü önünde çölde direklere bağlayıp, kavurucu güneşin altında aç-susuz bırakmayı teklif etti. Böyle de yaptılar. İşkence bununla da kalmıyordu. Öldüresiye dövüyorlardı. Kırbaçlar durmadan inip kalkıyor, her darbe vücutlarını kan içinde bırakıyordu.
Hz. Sümeyye ve ailesi bu işkencelere maruz kalırken, insanlar seyredip eğlenmek için akın akın geliyordu. İman abidesi Hz. Sümeyye'nin başı önüne düşmüştü. Hepsinin vücudunda derin yaralar vardı. Sıcağın altında kan ve ter birbirine karışıyordu. Müşrikler işkenceye zaman zaman ara veriyorlar, kendilerine gelmelerini bekliyorlardı. Sadece daha uzun süre işkence yapabilmek, daha çok eğlenebilmek için.
'Sabır, Ey Yasir Ailesi!'
Allah Rasulü A.S. işkence yapılan yere geldi. Gözü yaşlı, kalbi mahzundu. Üzgündü, çünkü onları korumaya, himaye etmeye gücü yetmiyordu. Onları hak ve hakikat üzere sabit kılması ve bu musibeti kaldırması için Allah'a dua ediyordu. Onlara doğru ilerledi.
Ne garip, Hz. Sümeyye, Hz. Yasir ve Hz. Ammar İki Cihanın Efendisi'ni görünce sanki bütün acılarını unutuverdiler. Sanki yakıcı güneş altında aç-susuz kırbaçlanan onlar değildi. Allah Rasulü'nün mübarek çehresinin ışıltısıyla ferahlıyorlar, O'nun nazarından destek alıyorlardı. Ve O'nun sözleri, o kutlu müjde: "Sabır ey Yasir ailesi! Hiç şüphesiz, mekânınız cennettir."
Bu müjde için nelere katlanılmaz, hangi can feda edilmezdi? Hz. Sümeyye'nin ve ailesinin tüm kalbi tatlı bir esintinin ferahlığıyla doldu. Gözlerinin önünde cennet canlanıverdi.
İslâm'ın İlk Şehitleri
Müşrik topluluğunun başında Ebu Cehil vardı. Atalarının dinini inkâr ederek İslâm'da ısrar eden bu aileye karşı öfkesi, bütün hücrelerini adeta kurutuyordu.
İşkencenin şiddetini gittikçe artırdılar. Hz. Sümeyye ve ailesinin artık tahammülü kalmamış gözüküyordu. Ebu Cehil ve çevresindekiler artık iş tamamdır zannederek Hz. Sümeyye'ye doğru ilerlediler. Ebu Cehil Hz. Peygamber'i ve Allah'ı inkâr etmesini istedi. Hz. Sümeyye tüm gücünü topladı, "şirkten ve şirkte ısrar edenlerden uzak olduğunu" söyledi ve ağzında kalan son damlalarla Ebu Cehil'in yüzüne tükürdü.
Tam anlamıyla çılgına dönmüş, adeta kudurmuştu Ebu Cehil. Elindeki mızrağı Hz. Sümeyye'ye fırlattı. Mızrak, o Rabbine teslim olmuş bedeni delip arkasından çıkıverdi. Hz. Sümeyye şehitti. Ölümsüzlüğe kanat açmıştı. Yerlerin ve göklerin, o gerçek sahibinin vuslatına uçuvermişti. İşte esaret şimdi bitmişti. Ebediyyetin uçsuz-bucaksız ummanında gerçek özgürlüğü kucaklamıştı Sümeyye...
Şimdi sıra Yasir'deydi. O da Hz. Sümeyye'nin, sevgili eşinin yanıbaşında onunla aynı iklime kanat açtı. Hz. Yasir, Allah'ın son dininin ikinci şehidi oldu.
Oğul Ammar, şimdiye kadar yapılanlara sabır göstermişti. Ancak anne ve babasının feci bir şekilde şehid edildiklerini görünce bir an durakladı. Hz. Peygamber A.S. aleyhinde birşeyler söyledi. Aslında, içinde volkan gibi fışkıran imanını gizliyordu. Kim bilir, belki asıl yiğitlik böyle bir volkanı gizleyebilmekti. Ve kim bilir, anne-babasını hunharca öldüren bu alçaklara karşı Hz. Ammar'ın kalbindeki hesap neydi.
Sonunda Ammar'ı bağlı olduğu yerden çözüp, serbest bıraktılar. Hz. Sümeyye'nin bu biricik evladı, serbest bırakılınca doğruca Hz. Peygamber A.S.'a gitti. İçler acısı vaziyette, yüzü gözü kana bulanmış, bitkinlikten ayaklarını sürüye sürüye huzura girdi. Ağlıyordu. Anne babasının acısından daha çok, Allah ve Rasulü'ne bağlılıkta kusur etme ihtimali için ağlıyordu.
Allah Rasulü, Ammar'ın gözyaşlarını sildi, mübarek eliyle kalbini ve başını sıvazladı. Onu dinledikten sonra buyurdu:
"Önemli olan kalbinin durumu. Kalbin ne diyor, sen kalbini nasıl buluyorsun?"
Ammar cevap verdi:
"İmanla dopdolu!"
* * *
İşte Hz. Sümeyye'yi şehid eden o kin, tarih boyunca hiç eksilmedi. Her devrin Ebu Cehilleri, çeşitli memleketlerde nice Sümeyyeleri, nice Yasirleri katlettiler. Evet, o kin taptaze. Ya bizim imanımız?

Allah a emanet Kardeşlerim

Müslüman Uyanık OlmalıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin