# Tefekkür

1K 108 8
                                    

Selamun Aleykum Kardeşlerim
Sözlerime hadisle başlamadan önce medyaya koyduğum hadisi şiddetle okumanızı ve hayatınıza geçirmenizi tavsiye ederim sahih hadistir tirmiziden rivayet edilmiştir.

Gelelim hadisimize

Ebu Hureyre den naklolunmuştur (yani iletmiştir)Peygamber efendimiz (sallallahu Aleyhi vessellem) buyurmuştur:

Bir anlık tefekkür (düşünmek) etmek atmış yıllık ibadetten daha hayırlıdır.

Peki kardeşlerim tefekkür ne demektir

. Tefekkürün zıddı, fikirsizlik ve düşüncesizlik demektir. 
    Tefekkür, insana mahsus bir özelliktir. İnsan, tefekkür sayesinde diğer varlıklardan ayrılır ve üstün olur. Tefekkür ancak kalpte tasavvuru mümkün olan şeyler hakkında yapılabilir. Onun için, ALLAH’ın yarattığı varlıklar hakkında tefekkür mümkündür. Fakat ALLAH’ın zatı hakkındaki tefekkür mümkün değildir. Çünkü ALLAH hiç bir şekilde suret olarak vasıflandırılamaz ve şekil olarak hayal edilemez (el-İsfahânî, el-Müfredât, İstanbul 1986, 578). 
        Hz. Muhammed (s.a.s)’e en çok etki eden ayetlerden biri, tefekkürle ilgilidir. İki kişi Hz. Âîşe (r.a)’ı ziyaret etmişler. Onlardan biri, “Hz. Muhammed (s.a.s)’de gördüğünüz etkileyici bir şeyi bize anlatır mısınız?” deyince, Hz. Âîşe (r.an) şöyle demiştir: 
     “Resulullah (s.a.s) bir gece kalktı, abdest alıp namaz kıldı. Namazda çok ağladı. Gözlerinden
akan yaşlar sakallarını ve secde esnasında yerleri ıslattı. Sabah ezanı için gelen 
Hz. Bilâl (r.a): 
“Ya Resulullah (s.a.s)! Geçmiş ve gelecek bütün günahlarınız affedildiği halde, sizi ağlatan nedir?” deyince, o: “Bu gece Yüce ALLAH bir ayet indirdi. Beni bu ayet ağlatmaktadır” dedi ve ayeti okudu: 

“Göklerin ve yerin yaratılışında, gecenin ve gündüzün gidip gelişinde elbette aklıselim sahipleri için ibret verici deliller vardır” (Âl-i İmrân, 3/190). 

Ondan sonra Resulullah (s.a.s): “Bu ayeti okuyup da üzerinde tefekkürde bulunmayan, düşünmeyen kişilere yazıklar olsun” dedi. 

Bu ayette, tefekküre davet edilen akıl sahiplerinin durumunu açıklayan bir sonraki ayetin meâli de şöyledir: 

“Onlar ayakta, oturarak ve yanları üzerine yatarken ALLAH’ı anarlar, gözlerin ve yerin yaratılışı üzerinde tefekkür ederler (düşünürler). Rabbimiz (derler), bunu boş yere yaratmadın, sen yücesin, bizi ateş azabından koru!..” (Âl-i İmrân, 3/191). 

İbn Abbas (r.a)’ın naklettiğine göre, bazı insanlar ALLAH’ın zatı hakkında düşünmek istediler. Bunun üzerine Hz. Muhammed (s.a.s) bu hususta şu açıklamada bulundu: 

“ALLAH’ın yarattıkları hakkında düşünün. ALLAH’ın zatını düşünmeyin. ALLAH’ın şahsı hakkında düşünmeye güç yetiremezsiniz” 

Lokman (a.s) yalnız başına tenha bir yerde oturup tefekkürde bulunurdu. Kendisine: “Niye yalnız oturuyorsun? İnsanlarla oturup sohbette bulunsan, daha iyi olmaz mı?” diye sormuşlar. Lokman (a.s) şu cevabı vermiştir: “Uzun süre yalnız kalmak, tefekküre daha müsaittir. Uzun süre tefekkürde bulunmak da, insanı cennetin yoluna sevkeder” 

Ömer b. Abdülaziz tefekkür hakkında şöyle demiştir: “Yüce ALLAH’ın nimetlerini düşünmek, en faziletli ibâdetlerdendir”. 

İmâm Şafiî de: “Herhangi bir konuda hüküm çıkarırken, tefekkürden faydalanın” diyerek, tefekkürün usûl ilmindeki önemine işâret buyurmuştur (Gazzâli, İhya, Beyrut, t.y. IV, 423 vd.) 

Tefekkürün neticesinde insan geniş bir ilme sahip olur. İnsanın ilmi artınca da, kalbinin hali değişir. Onun neticesinde de, insanın hali ve hareketleri değişir. Görülüyor ki insanın bilgisinin artması ve davranışlarının düzelmesi, tefekkürle başlar. Onun için Yüce ALLAH Kur’an’da çeşitli hususları dile getirdikten sonra “… Şüphesiz bunda tefekkür eden (düşünen) insanlar için ibretler vardır” (en-Nahl, 16/11) demektedir. İnsanları tefekküre davet eden bu ifade Kur’an’da beş yerde daha geçmektedir (er-Ra’d, 13/3; en-Nahl, 16/69; er-Rûm, 30/21; ez-Zumer, 39/42; el-Casiye, 45/13). 

Tefekkürle aynı kökten meydana gelen kelimeler, Kur’an’da onsekiz yerde geçmektedir. 

Kur’an’da birçok ayette, akıl erdiren, düşünen, bilen insanlar için ibretler vardır denmekte ve tefekkür anlamını ifâde eden pek çok kelime kullanılmaktadır. 

Olumlu tefekkür olduğu gibi, olumsuz tefekkür de vardır. Doğru olmayan tefekkürün neticesi de doğru olmaz. Ancak salim kalbe sahip olan insanların tefekkürü sağlıklı olabilir. İslam dininin istediği tefekkür, hiç şüphesiz sağlıklı olanıdır. İnsanları bu olumlu tefekküre davet eden bazı ayetlerin meâli şöyledir: 

“O’dur ki arzı uzattı, orada sabit dağlar ve ırmaklar var etti. Orada bütün meyvelerden iki çift yarattı. Geceyi gündüzün üzerine örtüyor. Şüphesiz bunda tefekkür eden (düşünen) bir toplum için ayetler vardır” (er-Ra’d, 13/3) 

Âlimler buyuruyor ki:
Tefekkür, insanı bilgili eder. Bilgili olan da amel eder. (Vehb bin Münebbih)

Tefekkür, iyilik ve kötülüğünü gösteren bir aynadır. (Fudayl bin Iyad)

Allahü teâlânın azametini düşünen insan, Ona isyan edemez. (Bişr-i Hafi)

Tefekkür zekâyı açar. (İmam-ı Şafii)

Dünyayı düşünmek, ahirete perdedir. Ahireti düşünmek, gafletten kurtarıp hikmet konuşturur. (Ebu Süleyman Darani)

Her fırsatta Allahü teâlânın yarattıklarını tefekkür etmelidir. Mesela eline bakmalı. Parmakları olmasaydı, bir şeyi tutup alması ne kadar zor olurdu. Yahut parmakları hiç kıvrılmasaydı, eller hiç olmasaydı, gözümüz olmasaydı, gözümüz başka yerde olsaydı, halimiz nasıl olurdu? Tırnağın devamlı büyüdüğü gibi, dişlerimiz de büyüseydi ne olurdu? Dişlerimiz kemikle beraber olsaydı, çürüyünce nasıl çekilecekti? Saç uzadığı halde, kaşın ve kirpiğin uzamadığını düşünmeli. İnsan kavak gibi büyüyüp gitseydi, ne olurdu? Bitkilerin, meyvelerin yaratılışını, yıldızların, gezegenlerin bir ahenk içinde oluşunu düşünmeli. Bunları ne kadar mükemmel yarattığı için Allahü teâlâya hamd etmeli! Böylece insanın imanı da kuvvetlenir. Fakat devamlı bunlarla uğraşıp da kendine gereken fıkıh bilgisini ihmal etmek ise çok tehlikelidir.

Tefekkür, dört türlü olur:
1- Allahü teâlânın mahlûklarındaki güzellik ve faydaları düşünmek, Ona inanıp Onu sevmeye sebep olur.

2- Onun vaat ettiği sevapları düşünmek, ibadet yapmaya sebep olur.

3- Onun bildirdiği azapları düşünmek, Ondan korkmaya, kötülük etmemeye, günahtan kaçmaya sebep olur.

4- Onun nimetlerine, ihsanlarına karşılık, nefsine uyarak günah işlediğini, gaflet içinde yaşadığını düşünmek, Allah’tan utanmaya sebep olur. Allahü teâlâ, yerlerde ve göklerde bulunan mahlûkları düşünerek ibret alanları sever.

Hazret-i Musa’nın ümmetinden biri, 30 sene ibadet eder, bir bulut kendisini gölgeler. Bir gün bulut gelmez, güneşte kalır. Annesi, (Bir günah işlemişsindir) der. Çocuk, (Hayır, günah işlemedim) der. Annesi, (Göklere, çiçeklere bakıp da Yaratanın azametini düşünmediysen, bundan büyük hata olur mu?) der.
Evet kardeşlerim
şimdi sizinle bir tefekkür yolculuğuna çıkalım okurken sanki o anı yaşıyomuş gibi hissedelim
Bir toprak düşünelim bu toprağın içine tohumu ektik ve suladık zamanla o sert topraktan narin mi narin bir filiz cıktı, halbuki o filizi elimizle alıp buksek hemen bükülür ama o sert topraktan hiç birşey olmamış gibi çıkıyor.sonra zamanla filizleniyor bir dal parçası haline geliyor, ve dahada büyüyor kocaman bir ağaç oluyor, gövdesi ise bir odundan, halbuki o ilk ektiğimizde minnacık bir filizdi...
İlk bahar geliyor ektiğimiz ağacımız yemyeşil yapraklarla ve çiçekle dolu ve zamanla yerini tatlımı tatlı kiraz alıyor. Maddesi odun olan gövdeden tatlı ve faydalı bir meyve ortaya çıkıyor...
Ve kısaca başka bir misal daha eklemek isterim ellerimize bakalım hatta daha da ayrıntıya inelim parmaklarımıza bakalım her insanın ayrı bir parmak izi var ve Dünya'da yedi milyona yakın insan var hepsinin parmak izlerini Rabbim ayrı ayrı yaratmış hiç birinin kisi birine benzemiyor.
İşte böyle kardeşlerim suan bu yazilanları okurken düşündüysek 60 yıllık nafile ibadetten daha hayırlı birşey yapmış bulunuyoruz. 
  Yaptığımız şeyleri  tefekkur ederek yaparsak ve hayvanlarin,bitkilerin vb.şeylerin yaratılış amaçlarını düşünürsek sevap hanemize ne kadar sevap yazılacağını siz düşünün...

Allah a emanet olunKardeşlerim











Müslüman Uyanık OlmalıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin