12.Bölüm

135 4 0
                                    


Ayağımdaki sıcak tutan bir o kadar da sevimli pofidik terliklerimle mutfağa yöneldim. Hava birden serinleşmişti ,garip. Kupamın ölçüsünde termosa su koyup kaynamasını bekledim. Sıcak çikolata bu havada en iyisiydi.

 Bedenimi tezgaha ters çevirdim ve bileklerimden güç alarak tezgahın üzerine zıplayarak oturdum. Bacaklarımı dalgın dalgın sallandırmaya başladım. Ekin'in beni parkta o sözle tek başıma bırakmasının üzerinden bir hafta geçmişti. Bu bir haftada yolunu unuttuğum evimde kalıyordum. Her şey iyiydi de ,kötü ola-

"Neden bu kadar çok uzatıyorsun inan anlamıyorum."

Kötü olan da buydu ya, Alazın kapımda olması. Bir haftadır bıkmadan ve usanmadan sürekli geliyordu. Yalnız kalmak istememe saygı duyması gerekirdi,bu havada gelip kapımda beklesin diyen ben değildim ya sonuçta. 

Defalarca gitmesini söyledim,hatta bir ara kapıyı açıp bana anlatmadığı şeyleri anlatmasını ve bunun karşılığında güvenimi tekrar kazanabileceğini de söyledim,ama o ısrarla söyleyemeyeceğin de diretti. Derin bir nefes aldım. Güven denen şu saf duygu gerçekten de tek kullanımlıktı.

Ona karşı olan bu saf duygumu sakladıklarıyla adeta deprem gibi sarsmıştı.Aslında burda pek bir şey kaybetmemiştim ,sadece ufak bir şüphe, iç sesimle bile konuşmadığım minik bir şüphe bırakmıştı , fakat son sarsılmada yıkım oluşturmuştu bedenimde. Bu sefer iç sesim değil,dış dünyam konuşmuştu benimle.

Ekinle aralarındaki o saf nefreti ikisinin de gözlerinde görmüştüm. Bir tarafta hiç tanımadığım insan,bir diğer tarafımda ise tanıdığım sandığım ama aslında tanımadığım adam vardı. Kime inanmalı,kime güvenmeliydim ki? Artık kimse gerçekçi gelmiyordu. Yine kendimi kaybetmekten korkuyordum,daha yeni bulmuşken olmazdı.

Neden sorguladıkça böylesine çıkmaza gidiyordum.Sorgulamadığım günler gülüyordum,ama birine körü körüne güvenmek doğru muydu? işte onun cevabı bende yoktu. Alaz'a körü körüne güvenmek istemiyordum. Benden birsürü şey saklayan insana sahte gülücüklerimi atamazdım.O bundan mutlu olabilirdi belki.

Siktir! Ufak termostan fokurdayan su damlacığının elime çarpmasıyla sıçramam bir oldu. Düşüncelerimde boğulucam derken kendimi yakacaktım. Tezgahın üzerinden atlayarak kupamın içindeki çikolatayı dumanı tüten suyla buluşturdum. Harika bir kokuydu. Eğer gülümsemek istiyorsam buna gülümseyebilirdim. İllaki büyük bir şey olması mı gerekirdi.

Sıcak çikolatamın sonlarına doğru gelmişken kapıdan Utkunun sesi yükseldi."Alaz yok Aren,aç şu kapıyı"

Şu ev hapis günümden sonra Utkuyu hiç görmemiştim,aslında Çağları da hiç görmemiştim , o da zaten dün Alazın emirleri üzerine beni kumsaldan almaya gelmişti. Yani ikisiylede düzenli görüşmüşlüğüm yoktu. Herhalde Alaz bu seferde Utku yoluyla aklıma girmeye çalışacaktı. Eğer çağlar olsaydı burdan gitmesini söyleyebilirdim fakat Utku farklıydı. Doğruyu bilen ve karşısındakini anlayandı o. Sakin ve sessiz.

Kapıyı açar açmaz içeriye girdi. Soğuğun Utkunun beyaz teninde bıraktığı kırmızılıklar onu sevimli göstermişti. "Ohhh bee" gülümsedim, kalçasını kalorifere dayayıp gözlerinide bu sıcaklığın verdiği rahatlıkla yummuştu. Sarı bukleleri nemliydi. Kaşlarımı çatıp camdan dışarıya baktım.Sanırım dışarıda yağmur çileştiriyordu.

Karşısındaki koltuğa yerleşip onun ısınmasını bekledim. Onun konuşmasını bekleyecektim. Zaten bu da çok uzun sürmemişti.

"Nasılsın?"

Başını bana doğru eğmiş,okyanus mavisi gözlerini de benim çimenlerime sabitlemişti.Omuz silktim,cevap verebilecek cesaretim yok gibiydi. Birilerine bir şeyler anlattıkça onlarla çıkmaza giriyordum. Poposunu kaloriferden nihayetinde uzaklaştırıp yanıma oturdu.Gözlerimin önüne gelen bir saç tutamı kulağımın ardına sıkıştırdı.

Karanlığın SesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin