"Yeminle bayılıcam şimdi."
Gölerimi sabır dilercesine kapadım ve bıkkınlığımın temsili olan nefesimi sertçe dışarı verdim. Bakışlarımı aynadan Alaz'ın gözlerine sabitledim.Sürekli konuşup salakça gülüyordu. Tanrım!
"Alaz, bir saattir tuvaletinin varlığından yakınıp duruyordun. Aşağı inip işini halledecek misin? Yoksa tekmeleyeyim mi?"
Kaşlarını yukarı kaldırmış bana o gevşek gülüşüyle bakmayı bir süre devam ettirdikten sonra sözlerim algısından geçti ve kapıyı açışını seyrettim. Pardon açışı mı dedim?
Direksiyondan ellerimi çekip kapıyı açmaya çalışan Alaz'ın işkencesine son verdim, bir izleyen olarak ben de bu durumdan müzdariptim ya,neyse.
Parmaklarımı yerlerini ezberledikleri direksiyona yerleştirdim. Ekinle konuşmalıydım, aklımda çığlığı basan o kadar çok soru vardı ki -yüzümü buruşturdum- gerçekten bu durumu düşünmem her defasında başımı ağrıtıyordu.
Ellerimi alnıma yerleştirip olabildiğince şakaklarımı ovaladım. Tarifi zor bir acıydı, ilk defa böyle ağrıyla karşılaşıyordum. Acıdan dolayı sımsıkı kapanan gözlerimi,şüpheyle sallandırdığım sağ bacağım takip ediyordu.
Ellerimi şakaklarıma daha acımasızca bastırdım. Koltukta dikliğini kaybeden bedenim, şimdi iki büklüm olmuştu.Lanet olsun bu nasıl acıydı böyle!
Hafif bir karaltının ardından gözlerimi hızla açtım.
Yanımdaki cama bir bedenin sertçe vurmasıyla olduğum yerde sıçradım ve dışarı çıktım.Alaz'ın bedenine vurdan adamı görmemle az önceki karaltının ardından gelen görüntünün şokunu unutmuştum bile.
Ellerimi Alaz'a tekmeler savuran adamın göğsüne yerleştirip dikkatini bana çekmesini sağladım ve serçte ,yani tabi olabildiği kadar serçte ittirdim. Adam maşallah kum torbası gibiydi.
"Hop hop hop! ,ne yapıyorsunuz?"
Bakışlarını onun göğüsünde kaybolan ellerime çevirdi."Sen karışma Küçük Hanım, bu adam sevgilime tacizde bulundu."
Adam cümleleri birleştirirken bile gözlerinden ateş çıkıyordu. Duyduğum şeye karşılık gözlerimi pörtlettim. Gözlerimi adamın söylediği şeyin doğruluğunu sorarcasına Alaz'a çevirdim.
Yerinde doğrulmaya çalıştı, hala gülüyordu gerizekalı."Hey adamım ufak bir söz söyledim,buna taciz demek bence mübalağa kaçar." diyerek kahkahasını bastı. Beyin hücrelerinin olmayışı sinirime dokunmaya başlamıştı.
Kaşlarımı çattım.Adam işaret parmağıyla Alaz'ı işaret ederek tehditler savuruyordu,açıkçası hiçbir şey duymuyordum. Bu adamın yanında kimin şansı vardır ki,Alaz neyine güveniyorsa.
Ellerimi havaya kaldırarak konuşmaya başladım."Affola beyefendi de, ne dedi acaba?" diye bir cümle kurma girişiminde bulundum, affola ne be?-yüzümü buruşturdum-
"O göt'e bu bülbül mü ötüyor? "dedi. Adamın arkasına sürten kadını görünce gerçekten de yüzüne bakmak yerine bakışlarım direk kalçalarına kaymıştı. Onlar nasıl bişeydi öyle.
Bunun üzerine kadını görmem dudaklarımı ısırıp gülememek için çaba sarfetmeme neden oldu. Tabi ki de her ne olursa olsun böyle sözleri hiçbir zaman mantıklı ve affedilir bulmamıştım. Her zaman karşı olmuştum çünkü bir erkeğin ne denli bir pislik olduğunu görmüş biriydim. Genlerinde var tabi.
Alaz'ın biraz da olsa özünü tanıdığımdan onun bu durumunu sarhoşluğuna veriyordum. "Ben onun adına sizden özür dilerim,siz de farkındasınız sarhoş işte,hareketlerini kendi yönetemiyor" dedim. Gerçekten kurduğum cümleler bende kusma isteği uyandırıyordu.