Selam :D
Baya uzun bir bölümdü :D
Yanımda olan okuyucularıma çok teşekkür ediyor ve bölüme geçmenize izin veriyorum :D
------------------------------------------
"Abi lütfen ameliyat olmama izin verme, ben korkuyorum."
Kollarını birleştirdi ve arkasındaki beyaz duvara sırtını yasladı. Buraya geleli bugün ikinci gündü ve ben iki gündür doktor her ameliyat hakkında yanımıza geldiğinde hastaneyi ayağa kaldırıp ameliyatı geçiştiriyordum. Fakat bugün bu olmayacak gibi duruyordu. Abim fazlasıyla kararlıydı ve bu ameliyata girmemi istiyordu. Zaten doktor da beklemenin yanlış bir davranış olduğunu bastıra bastıra vurgulamıştı.
"Milena, bu senin iyiliğin için."
Çığlık atıp ağlamaya başladığımda içeriye annem ve babam girdi.
"Kızım, yeter artık. Korkacak bir şey yok, iyi olacaksın."
Annemde babamı onaylamak adına "Hem iki gündür sancıdan uyuyamıyorsun." diye devam etti.
Hıçkırıklar boğazımda takılı kalırken neden beni anlamadıklarını düşündüm.
"Çıkın odadan!"
Bağırmam üzerine babam ters ters bakıp tepki vermek için ağzını açmak istese de annem onu kolundan tuttu ve dışarı çıkardı.
İyiliğimi düşündüklerini biliyordum ama umurumda olan şey bu değildi. Gerçekten korkuyordum ben.
Hala içeride duran abime sertçe "Sende!" diye söylendim. Yaslandığı duvardan ayrıldı ve yanıma doğru geldi. Aslında hareket etsem geriye çekilirdim ama omzum cidden fazla ağrı yaptığından alnımı öpmesine izin verdim. Yavaş adımlarla odadan çıkmak için kapıya ulaştığında durdu ve arkasını bana dönüp sordu.
"Dulcie'nin gelmesini ister misin?"
Kafamı 'Hayır' anlamında sallayıp odadan çıkışını izledim. Zaten Dulcie'ye fazla kızgındım aileme haber verdiği için üzerine bunlarda tuz biber olmuştu. Şimdi onu görürsem kalbini kıracağım kesindi ve buna hiç gerek yoktu.
Moralim fazlasıyla alt üst olurken omzumun sancısı yüzünden ameliyatın olup bitmesini istemekte ayrı bir ironiydi. Ailem kolumun nasıl bu hale geldiğini sorunca onlara da kütüphane kapısından dolayı olduğunu söylemiştim ama içimde bir yerlerde cirit atan şeytan o şerefsizi aileme anlatıp üzerine bir de mahkemeye vermek istiyordu. Şey bilirsiniz şeytanlar genelde kötülük düşünürler ama benim içimdeki şeytan da iyiliğimi düşünüyordu şu sıralar sanırım. Kapım çalınıp üzerinde doktor önlüğü olan bir adam, benim doktorum ile birlikte içeri girdiğinde kaşlarımı çattım. Annem, babam, abim ve Dulcie' de neler olduğunu anlamamış ve şaşkın şaşkın iki adama bakıyorlardı. Benim doktorum, yanındaki yaşça kendinden büyük adamın yanında saygı ile iki büklüm olurken hasta dosyama bakıp gözlerini bana diken adama baktım. Evet şuan bende şaşkındım.
Bu gerçek olmazdı çünkü şuan karşımda olan doktor dünyaca tanınan ve sadece bir dakikalık muayenesi bile milyon dolarlara mal olan Marco Black idi. Gözlerim yuvalarından adeta çıkıyorken onun burada ne işi olabileceğini düşündüm. Burası küçük bir hastaneydi ve çoğu ilaç burada bulunmazdı bile. Ayrıca hastanede de bir doktor için yeterli materyallerin bulunduğunu düşünmüyordum ki.
"Melina Hyra, doğru muyum hanım efendi?"
Kafamı olumlu anlamda sallarken hala neler olduğunu çözebilmiş değildim. Adama tekrar dikkatle baktım belki bir başkasına benzettim diye ama hayır tam olarak Marco Black idi karşımda duran kişi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
COVENANT OF LOVE(LOUİS TOMLİNSON)
Fanfictionİki yıllık aradan dönen One Direction ve onları -özellikle Louis'i- deli gibi görmek isteyen bir kız düşünün; Milena... Peki ya çocuklar çalışmak için stüdyoya gelseler ve Directioner'lar onları fazla özlediklerinden buna izin vermeseler! Sizce nele...