İflah olmaz bir iyimser, sevgiyi sanatın ve yaşamın odağına yerleştirmiş, kökleri ve gelenekleriyle bir Yahudi olan Marc Changall'ın "The Birthday" tablosunun karşısında kahvemi yudumlarken, tablonun ayrıntıların da daha farklı birşeyler sezdim.
Tablo da, elinde bir demet çiçeği tutan genç kadının bedeni sanki odanın dışında bir yerde bir rüya da süzülüyormuş gibi ve ayakları yerden kesilmişti. Bedeni odanın içinde, genç kadının üstünde duran genç adam ise fizik kurallarını yıkarak, kendinden geçmiş şekilde kadına öpücük veriyordu. Aşk ve fantezi birleşmişti.. İmkansız doğasından aykırı imkanlı kılınmış gibi olsa da, aynı zamanda bütününe kavuşmuştu. Ama sanki sanatçı başka birşeyler daha ifade etmeye çalışıyordu. Bir şifre var gibiydi.
Başka birşeyler.. ?Bunları düşünürken bir an da aklıma Pera Saygın'ın masum yüzü geldi. Arkadaşı için akşam ki davete katılacağından emindim. Fakat zarfı başkasına götürmesi için nasıl ikna edeceğim konusunda hala bir fikrim yoktu. Ondan başkasına bunu yaptırmak da bu işe birini daha dahil etmek anlamına geleceği için, zaten bu riski almazdım.
Geldiğim günden beri hiç birşey planlarım dahil de ilerlemiyordu. Bunun sebebi ise kendini bilmez bir kızın işlerime burnunu sokmasıydı değil miydi?
Bunu düşünmek beni ona karşı daha sert davranmaya itiyordu fakat içimde ki ses ( hatta bazen mantığımla birleşip ) suçsuz olduğunu ve onu hemen bu işten uzaklaştırmam gerektiğini söylese
de, artık sadece onu nedensizce yanımda istediğimi fark ettim. Saçmalama Bulut!
Kendini birşey sanan kızlarla oyun oynamayı severdim. Onlardan biriydi o kadar işte.. Düşünmem gereken o kadar çok şey varken, şımarık, sıradan bir kızın masum kızın yüzünü düşünecek zaman değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KASIT
Romance" Ve şimdi git, kavmi sana söylediğim yere götür; işte meleğim senin önünde yürüyecek." [ Tevrat Çıkış, Bap:32; 15-34 ] - Neden .. ? - Çünkü önümde yürüyen tek melek sendin. - Kimsin sen ? - Gerçekten öğrenmek mi istiyorsun ? Hayat; Tanrı...