2 . Bölüm | Kan bağı

63 7 1
                                    

- Beyfendi, havaalanına geldik.

- Teşekkür ederim. Size iyi günler.

- Size de iyi yolculuklar Bulut bey

Hızla arabadan indim ve saatime baktım. Check-in kapanmış olmalıydı. Yine de şansımı demek için THY danışma bürosuna gittim.

- Pardon sanırım 12.30 Varşova Check-in'i kapanmıştır. Biletimi iptal etmek istiyorum.

- Pasaportunuzu alabilir miyim ?

- Tabi

Görevli pasaportuma baktı.

- Bulut bey, üstlerimden talimat aldım. Bizde sizi bekliyorduk. Ben işlemlerinizi hızlıca hallediyorum.
Siz lütfen, rahatınıza bakın.

İşte Moşe Levi'nin her yerde farkı buydu.

Uçağı tam yarım saat benim için bekletmişlerdi. Yerimi bulup oturduğumda yanımda ki kızın bana kötü kötü baktığını fark ettim. Ama umurumda bile değildi.

Hala kötü bakışlarıyla beni süzüyor mu diye yan gözle baktığımda, kafasını benim yönüme doğru koltuğa yaslı şekilde uyuya kaldığını fark ettim. Hastalanacak kadar solgun görünüyordu fakat meleksi bir ışıltıyla birleşen havası çekiciydi. Orantılı yüz hatları ve insanın elini uzatıp gerçek mi diye dokunmak isteyeceği türden uzun siyah dalgalı saçları vardı. Yine de yüzünde en dikkat çekici yer, dudaklarıydı. Dolgun, kırmızı ve kurumuş.. Enfes bir görüntüydü.

Bir anda sayıklamaya başladı. Ne diyordu öyle ?Anlamamıştım.
Muhtemelen kabus görüyordu ve nefes almakta zorlanıyordu. Lavaboya gitmek bahanesiyle uyandırabilirdim. Eh sonuçta ihtiyaç haliydi değil mi?

- Pardon küçük hanım geçebilir miyim?

Hemen uyandı. Uykulu ve şaşkın bir şekilde ilk önce etrafa sonra yüzüme, sanki beni gördüğüne sevinmiş gibi baktı. Gözleri iri ve koyu yeşildi, derinliklerinde siyah gölgeler vardı.

- Lütfen, buyrun

Koridora geçmem için ayağı kalktı. Tam kenara çekilmeye çalışıyordu ki uçak hafifçe sallandı. Dengesini sağlayamadığı için bana doğru iki adım savruldu. Tam kollarımı arasına düşecekti ( ki bunu o dudaklara yapışmak için hoş bir bahane olarak kullabilirdim ) toparlandı.

Refleks olarak iyi mi diye yüzüne baktığımda, o da yüzünü tiksinir gibi buruşturmuş bana bakıyordu. Kollarımın arasına düşme ihtimalinden tiksinmişti.
Aptal kız!

Hızlıca yanından geçip koridorda ilerledim. Geldiğimde kendi kendine kıkırdıyordu. Beni fark edince, hemen ayağa fırladı. Geçip yerime oturdum. Uçakta ki yemek ikramından sonra zaman hızla geçti.

Varşova'ya indikten sonra merkez de adıma rezerve yapılmış olan Marriott otel gidip yerleştim.

Otel Varşova'nın en ünlü sembolü olan Bilim ve Kültür Sarayı'nın karşısındaydı. Saray, Sovyetler Birliği'nin Polonya halkına hediyesiydi (!) Fakat komünizmden nefret eden ve simgelerini görmekten rahatsız olan Polonyalılar için Varşova'nın en güzel yeri bu sarayın tepesi olduğunu duymuştum çünkü o tepe noktası şehir içinde Kültür ve Bilim Sarayı'nın görülmediği tek yermiş.

Marriott'un 33. katında ki suitimin camından Varşova'yı izleyip, bunları düşürken telefonun çaldı.

Tabi ki arayan Moşe Leviydi.

- Merhaba Moşe bey, bir gün içinde beni bu kadar sık aramanızı neye yormalıyım?

- Merhaba Bulutcuğum. Varmış ve yerleşmişsin. Haberlerini aldım. Bu hafta sonu iyice dinlenmelisin. Sonrasında sana verdiğim zarf da ki ilk numaraya ulaş o sana yardımcı olacaktır.

- Teşekkür ederim Sayın Moşe Levi ama ne yapacağıma ve ne zaman yapmam gerektiğine kendim karar veririm. Şu ana kadar ki yardımlarınızı kabul etmem bile büyük bir hata..

Bu tavırlarım artık onu son noktasına kadar getirmiş olacak ki benimle bağırarak konuşmaya başladı.

- Bulut ben senin öz dayınım! Ve sen bana annenin emanetisin.
Her ne kadar red etmiş olsanda, damarlarında hala asil Levi kanı dolaşıyor! Ona yakışır davran, kendine gel! Artık çocuk değilsin.

Alaycı bir tavırla güldüm. Derin bir nefes aldıktan sonra mesafeli bir tavır takındım.

- Ama o asil ve güçlü Levi ailesi annemi koruyamadı!

Az önce ki sinirli sesi yerini herzaman güven veren güçlü ses tonuna bıraktı.

- Çok küçük yaşta anneni kaybetmenin seni ne kadar derinden etkilediğini görüyorum Bulut fakat unutma Aliza benim tek kız kardeşimdi.

- Bunları şuan tartışmanın ne sırası, ne de yeri Moşe Dayı! Tamam. Eğer bir sorun çıkarsa sizi haberdar edeceğim. İyi akşamlar dedikten sonra konuşmayı kendi açımdan bitirdim ve telefonu kapattım.

Anılar beynime hücum edip, uykumu kaçırmadan dinlemem daha doğru olacaktı. Yoksa uykusuz kaldığım her gece de olduğu gibi annenin son sözlerinde bana ne demek istediğini düşünecektim.. 

KASITHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin