Korkuyordum...
Bu normal bir korku değildi. Bu çıldırmışlığın ağzında eriyen o yapış yapış iğrenç tadıyla aynıydı.
Dipsiz bir karanlıktaydım,çırpınıyordum. Korkum karanlıktan degildi, o karanlığa beni hapseden iğrenç ayyaştandı.
Üvey babamdandı.
Sahi,o ölmemişmiydi?Bunları düşünecek halde değildim. Çünkü o pisliğin adımları yine bana doğru yaklaşıyor ve tüylerimin ürpermesine neden oluyordu.
Ondan birkez kurtulmuştum şimdide kurtulabilirdim, ama...Ondan uzaklaşıyor olduğumu zannederken arkamda hırlayan nefesini duyduğum anda bir çığlık daha koparmıştım. O bundan; acı çekmemden, benim korkumdan beslenir gibi kahkaha atıp omzumdan tutarak beni kendine yapıştırdı. Her nekadar çırpınsamda onun hayvan pençesi misali iğrenç elleri beni zorluyordu.
Çığlık çığlığa beni bırakmasını söylüyordum, o yalvarmamı arzuluyor itaat etmemi istiyordu ama ben asla kabul etmiyordum. Onun oyuncağı olmaya hiç niyetim yoktu,ölürdüm daha iyiydi..
Ölürmüydüm ?
Hayır öldürürdüm daha iyi..
Tam elinden kurtulup kendimi ileri atacağım vakit yumuşak birşeye bastım ve dizlerimin üstüne düştüm. Kulaklarımda onun sesiyle birlikte başka seslerde yankılanıyordu.
"Bunu kimseye söylemeyeceksin. duydunmu beni? Eğer tek kişiye bile söylersen herkeze bana kur yaptığını söyler seni rezil ederim!"Tüm vücudum kasılmıştı duyduğum sözlerle çünkü bu sözler onun son sözleriydi, hayatta ki son sözleri..
Ben onu öldürmüştüm...
Ben onu öldürmüştüm...
Öldürmüştüm!!!