One.
Renkli vitrinler bana kesinlikle hayatımı ve içinde ki bir çok hatayı hatırlatıyordu.
Çünkü hayatımın büyük bir kısmı yaptığım hataları düzeltmekle geçti. Hayat beni oradan oraya savururken yaptığım seçimler yanlış oluyor, ben onun sonuçlarıyla baş etmeye çalışırken hayat bana başka bir sorun daha çıkarıyordu. Ve ben , tekrardan, seçim yapmak zorunda kalıyordum. Bu döngü o kadar sık tekrar ediyordu ki, hayatımda yapmaktan, seçmekten asla pişmanlık duymadığım iki şey vardı. Bu ikisinden biri kesinlikle Baekhyun ile arkadaş olmak değildi. Hele hele en yakın arkadaşım olması hiç değildi. Yaptığım en büyük hata olduğunu söyleyebilirdim. İyi anlaşıyor gibi görünüyor olabilirdik dışarıdan ama birbirimize nefret bakışları atmadığımız gün yoktu. Belki de, Baekhyun ile fikir ayrılığına girmediğimiz tek konu, kedi-köpek gibi olduğumuzdu. Gerçi orada da Baekhyun'un kedi olduğunu savunuyordum ama, Baekhyun iri bir köpek gibi cesur olduğunu, benim tırsak bir kedi olduğumu söylüyordu. Tamam, demek ki hiçbir konuda anlaşamıyormuşuz.
Onun hakkında böyle konuşsam bile değişik bir şekilde onu seviyordum. Onu sevmemek imkansız gibi bir şeydi zaten. Herkese kendini sevdirmek gibi tuhaf bir takıntısı vardı ve, o yüzüne yakışan sevimli gülümsemesiyle bunu başarıyordu. Etrafımızdaki herkes Baekhyun'un büyüsüne kapılırken, aslında ne kadar büyük bir bela aldıklarının farkında değillerdi. Baekhyun gerçekten ama gerçekten tanışmak istemeyeceğiniz bir ayaklı sorun çıkarandı. Onu tanıdığım üç yılda, buna kanaat getirdiğim yüzlerce an olmuştu ve o gerçekten, Tanrım. Onun yüzünden kokuşmuş bir çöp kovasında uyandığım günü asla unutmayacağım. Bunun için onu affetmek tam bir saçmalıktı işte. Baekhyun asla akıllanmıyor, değişmek ve kötü huylarından vazgeçmek gibi bir çabaya girmiyordu.
Byun Baekhyun adında biri varsa etrafınızda , tabanları yağlayarak kaçmanız için bir saniyeniz var. Kutlarım, kaçamadınız. Byun Baekhyun ile arkadaş olmazsanız ayaklı sorundan çok, o çirkef tarafı iş görmeye başlardı ve siz, her gün keşke'lerle güne başlamak zorunda kalırdınız.
Kendimden çok Baekhyun'u anlattığımı biliyorum. Ama ben demek eşittir, ayaklı sorun Byun demekti. Onu bu kadar kötülediğime bakmayın, benim de ondan pek bir farkım yoktu. Baekhyun ile birbirimizi tamamladığımız ve kesinlikle bir atom bombasından daha çok iş gördüğümüz hakkında sôylentiler duyuyorsanız, kesinlikle doğrudur. O Ayaklı Sorun ise, bende gevezelik ederek başınızı ağrıtan biriydim. Yaptığımız haylazlıkların, kurguladığımız yüzlerce planın ana unsuru ve gevezelikte sınır tanımayan ben, Oh Sehun. Baekhyun ve ben bir takımdık, çevremizdeki insanlar bizden şikayet edip nefret ettiklerini sayıklasalar bile öyle bir şey yoktu, kimse bizden vazgeçecek kadar eğlenceli bir kişiliğe sahip değildi.
Tamam, Baekhyun'dan önce parlak bir zekaya sahip olup övgü dolu tebrikler aldığım falan yoktu ama, en azından insanlar bir baş belası olduğumu ya da Baekhyun'a benzemeye başladığımı söylemiyordu. Çünkü içimdeki gerçek Sehun'u tanıyacak kadar benimle takılan biri yoktu. Omuz silkip vitrinlerde yanıp sönen ışıklara ve ayıcıkların içinde kaybolmuş kırmızı kalplere , içlerindeki seni seviyorum yazılarına göz devirdim. Ama önümde sekerek ilerlen küçük Byun benimle aynı fikri paylaşıyor gibi değildi. Gene.
14 Şubat Sevgililer gününe en az bir ay kadar daha vardı ve sıkıcı bir yılbaşı gecesinden sonra aniden vitrinlerin kırmızı neonlarla süslenmesi beklenmedik değildi. Benim açımdan bu çok sıkıcı, depresif ve herhangi bir gündü işte. Ama Baekhyun'un uzun boylu sevgilisi için hediye alması ve her hafta en az iki gece gerçekleşen inleme dolu seansı gerçekleştirmeleri gerekti. Yani en azından Baekhyun'un planı buydu. Ve şimdi de bu aptalca gün için uzun sevgilisine hediye almamız gerekiyordu ve kurban olarak ben seçilmiştim. Hayır anlamıyorum, Baekhyun'un yüzlerce arkadaşı vardı ama şansa bakın ki, o kadar arkadaşının içinden sevgilisi olmayan Sehun, hediye alma işi için seçilmişti. Lanet olası sevgililer günü.
Bunun için şikayetçi olan bir tek ben gibiydim çünkü, diğer tüm müşteriler büyük alışveriş merkezinde mutlulukla vitrinleri geziyor , ellerinde poşetler ve kalp fışkıran gözlerle hayallere dalıyorlardı. Çok ama çok vıcık vıcıktı. Sevgilim yok diye demiyorum, çok aptalcaydı bu gün. Tanrı bugünü icat edeni cehennemin en dibine gönderdirdi umarım. Çünkü Baekhyun'un kız gibi çığlıklarını çeken bendim. O aptal, romantik sevgililer günü değildi. Lanet olası.
"Ya, Hun! Şuna bak, benim geçen sene üçüncü kez aldattığım Daehyun'a aldığım hediye değil mi bu ? Yoksa bu hediyeyi Taeyeon'a mı almıştım? " İki vitrinin arasında sıkışmış minik bir aksasuar dükkanının önünde zıplayan kısa boylu arkadaşımın sesiyle yüzümü buruşturdum. Baekhyun hakkında bilmeniz gereken çok önemli bir ayrıntıyı unutmuş olmalıyım.
Baekhyun birinden hoşlanırdı, o kişiyi elde ederdi ve 14 Şubata kadar onunla sevgili olurdu. Sevgilisiyle geçen tüm romantik günün ardından ertesi gün onunla hiçbir şey yaşanmamış gibi başka biriyle takılmaya başlardı. Sanırım halk arasında böyle kişilere Sürtük deniyordu. Evet. Baekhyun'a yakışan bir tabir.
Sarsak adımlarla yanına ulaştığımda Baekhyun'un odağı çoktan başka bir şeye kaymış, aldattığı sevgililerinin çetelesini hatırlamaya çalışmaktan vazgeçmiş olmalıydı. Alışveriş merkezinin çoğunu kaplayan renkli, kırmızı kalpler yerine bu vitrin sade ve temasızdı. Sevgililer gününü anlatan tek şey kapının üstünde duran kırık bir kalp ve dükkanda çalan romantik bir şarkıydı. Bu dükkan daha çok sevgilisi olmayanlar için düzenlenmiş görünüyordu. Yani benim çıkarımım buydu, Baekhyun'u da böyle olmalıydı ki çoktan başka dükkanları turlamaya başlamıştı. Onu takip etmek ve etmemek arasında kaldıktan sonra boşvererek dükkanın iç tarafında parıldayan farklı dillerdeki yazıları anlamdırmaya çalıştım. Pek bir şey ifade etmiyordu bana. Gene de etrafını çevrilemiş bir sonsuzluk işareti, çok şey anlam ifade ediyor olmalıydı.
"Yalnızlığım, sonsuzluktur aşkımda. " Arkamdan gelen bir ses duyduğumda, irkilerek bakışlarımı vitrine asılmış parlak yazıdan çektim. Dükkanın kapısında, kolları önüne bağlanmış bir adam -benimle yaşıt gibi görünüyordu - benimle konuşuyor gibiydi ama sözlerinden pek bir anlam çıkaramıyordum. Bunu o da farketmiş olacak sırıtıp tam anlamıyla bana döndü.
"Okumaya çalıştığınız yazıyı diyorum..." Gözleriyle vitrindeki yazıyı gösterdi. "Cümle Fransızca, Yalnızlığım, sonsuzluktur aşkımda... demek. Çok beğendiğim bir sözdür, hoşunuza gider umarım. " Adam gülümsediğinde hafifçe başımı eğip gülüşüne tebessüm ettim.
"Evet, hoş bir söz. Fakat...sevgililer günü yaklaşıyor, neden vitrininiz temaya uygun değil ? " dedim , gözlerim dükkanın içinde bir tura çıkarken. Adamın da benimle beraber dükkana baktığını hissediyordum. Ya da bana.
" Aşka inanmıyorum.Yalnış kişiyle tamamlanmaktansa, yarım kalmayı tercih ederim. Bu yüzden, kırık kalpler dükkanıdır burası. Söyleyin, hangi kırık kalp sevgililer gününü kutlar ? "
···
Y/N: Erken atılan bir giriş bölümüdür. Sadece senin için PercyJacksonswife ★.★
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love Wars || Sekai
FanfictionBu yağmur dinmez bu gece. Sen başını omzuma yasla, uyu istersen. Elimi tut. Ben seni her gece olduğu gibi bu gecede seveceğim. "Seni seviyorum" Exotryaoi | Tüm Hakları Saklıdır. Sekai.