eight.

2.1K 206 84
                                    

Eight.

Göğüs kafesimin içinde hiçbir zaman susmayan gürültülü bir ses, çığlıklarını bana duyurmak için kanatlarını çırpıyor, adeta içimden çıkmak için fırsat kolluyordu. Ne dediğini anlayamıyordum, öyle yoğun hissediyordum ki şimdi, kalbimin sesli vuruşları yalnızca arka planda çalan bir şarkı gibiydi. Dudaklarım birbirine sıkıca kenetlenmiş, göz bebeklerim titreşirken sadece ona bakabiliyordum. Çoktan içimde sevinç çığlıkları yankı buluyor, ne kadar suskun kalsam da gözlerimin içi kıpırdanıyordu. Kai, benim gün ışığı sızdıran
kalbime ansızın süzülmüş, bir yabancı olmasına rağmen usulca sunmuştu gülümsemesini, kucaklaşmasını.

Suskun kalmış dudaklarım, onun mührü kırmasıyla özgürlüğe kavuşmak için duruldu, ben de izin verdim.

"Ne diyorsun? Benimle bir akşam yemeğine gelmeyi kabul ediyor musun? " Kai dikkatle beni incelerken tekrar sorusunu yinelediğinde, gülümseyerek dışarıya doğru baktım.

"Sence, sadece adını bildiğim bir yabancıyla yemeğe çıkmak doğru mu? " diyerek ellerimi cebime koydum ve Kai'ye baktım. Yüzünde ilk defa gördüğüm alay dolu bir sırıtma, kendi beğenmişlik duygusunda gizliydi. Her şey gibi, bu gülümseyişinde ona yakıştığını düşününce, kalbim , daha fazla zorladı göğüs kafesimi. Benim kalbimde çoktan yerini bulmuş, güzellik saçıyordu aralanmaya devam eden yüreğimde. Sıkıca tutundu zihnim bu sıcak duyguya, düşünceye. Ama Kai, her şeyi ilginçleştiremeye devam edeceğini fısıldıyordu bana.

"Yani? Yabancı bir adama sarılmak için alışveriş merkezine kadar gelmen doğru muydu ki? " Kai kendini bilmişlikle bana bakarken, yüzümü kaplayan utanç hissi ile beraber başımı öne eğdim. Zorunlu bir nefes dökülen dudaklarımdan, hiçbir kelime firar etmemişti. Kai her şeyin farkındaydı, en başından. Onu görmek için yalan söylediğimi biliyordu? O an, ağlamaktan başka hiç bir şey düşünemedim. Kai'nin tanımadığım kişiliği beliriyordu şimdi.

"Haklı olabilirsin, bir insanın kalbi birçok kez kırılır bir insana. Lakin, bir kez kucak açabilir karşısındakine. Benim sana kollarımı açmam doğru muydu ki? "

Ve Kai, kelimelerimde ki itirafın estirdiklerini, sarılışımızdaki yoksunluğun parçalarını farkederek sustu. Konuşmadık, duyurmadık birbirimize olan ilgimizi. Durgun bir gülümseme yükselirken dudaklarımızda, akmadı okyanuslar, vurmadı dalgalar.

Orada kaldık. Kırmızı kalplerin kuşattığı can kırıklarının arasında, ufuktaki güneş batarken usulca, sustuk. Ama bu durdurmadı bizi. Kollarım onun için yükselirken doladı sıcaklığını bana. Ve ben, dönüşü olmayacak bir sevgi yumağına dolandım.

Akşam yemeği teklifini kabul ettim.

···

Akşam saatlerine vuran gün batımında, komidinin üstündeki rahatsız edici bir ses çınladı.

Yoğun iş günlerimin altında yorgunlukla gôzlerimi aralayabildiğim bir gün daha varıyor göz kapaklarıma, bedenim bir sıcak suya hasret çekercesine banyoya doğru çekiliyordu. Son dört ya da beş gündür bu durum böyle süregeliyor, gözlerim bulanıklaşana, başım masaya düşene kadar işten çıkmıyordum. Devletin en tepesine kondurduğu bir meslekte çalışmak harika görünüyor olabilirdi veyahut, maaşı benim gibi biri için çok iyi gözükebilirdi ama kesinlikle, mesailer benim harcım değildi. Böyle büyük bir şirketin uzmanlarından biri olmak demek, gece ya da gündüz farketmez, eğitimlere katılmayı gerektiriyordu. Asla şikayetçi değildim ama, benim de bedenimin bir sınırı vardı ve kesinlikle, çoktan bu limit aşılmıştı. Biraz kendime dinlenme hakkı verilemez miydi?

Yarın sabah işe gittiğimde, ilk işim patrondan birkaç günlüğüne izin istemek olacaktı. Belki de birkaç günlüğüne kaplıcaya giderdim? Bedenimin rahatlamaya ihtiyacı var gibi görünüyordu.

Love Wars || SekaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin