nine.

1.9K 197 44
                                    

nine.

"Sehun, benimle bu değersiz geceyi, kırmızı kalplere boyanarak tüketilmiş günü, saf kalbinle kaplayabilir misin? Benimle gel. Seni sevmek için izin istiyorum senden. "

Ona uykuya dalar gibi aşık oldum; önce yavaş yavaş, sonra bir anda. Öyle güzeldi ki kolları, beni tekrar tekrar kucaklamasını istedim. Avuçlarıma bıraktığı kalp kırıklarından yeni bir can oluşturmayı diledim Tanrı'dan. Ve işte, o tam burada, karşımda tüm benliğiyle duruyordu, bir ilahtı. Tanrı kalplerimizi, birbirimizle karşılaşalım diye kırıklara ayırmıştı belki de. Bu zamana kadar yaşadığımız yol ayrımları, sadece ikimizin yolları kesişsin diyeydi. Tanrı, benim onu sevmem için yaratmıştı.

İlk defa, biri için değer görmek istedim. Rüzgar esti, elimdekilerin hepsi savruldu ama durulmadım. Daha şiddetli dalgalanarak kalktım ayağa. Ve işte, hayatımda aldığım en iyi karar karşımda dikiliyor, en güzel gülümsemesini benim için sergilemekten çekinmiyordu. Anlamıştım en başından, benim için öylesine biri değildi. Ben de bunun bilinciyle sığınmıştım kollarına, öyle bağışlamıştım kalbimi ellerine. Ve ona, beni sevmesi için izin verdim. Aynı benim onu sevdiğim gibi.

Ve sonunda, bu yabancıya aşık oldum.

Neden ona sarılmanın kırık bir kalbe iyi geldiğini söylediğimi, onu görebilmek için beynimin neden bu kadar çok bahane ürettiğini veyahut bu yabancıya karşı kalbimin neden bu kadar hızlı attığını bilmiyordum. Anlaşılan, hiçbir zaman da bilemeyecektim çünkü, bu konunun üstünde düşünürsem Kai' yi daha fazla sevebileceğimden korkuyordum. Ve bu yeni hisler beni korkutuyordu. Ama o an bunun düşündüğüm kadar kötü olmadığını farkettim. Kai, beni sevmek istiyordu.

Titreyen ellerime tutunan eller her şeyi açıklıyordu aslında. İki sokak öteden gelen romantik bir piyano sesi, gökyüzünü süsleyen basit ışıklardan daha iyi değildi ama öylesine melankoli bir güzellikte bakıyordu ki gözleri, her şeyi bir kenara bıraktım. Tişörtümün, onun giyindiği pahalı bir ceketin yanına hiç yakışmadığını, kirli saçlarım alnıma dökülmüşken onun kahverengi saçlarının özenle yapıldığını umursamadım. Bunların hepsi küçük birer ayrıntıydı.

Kai beni seveceğini söylemişti. Daha ne bekleyebilirdim Tanrı'dan?

“Tanrım, Tanrım.” diyerek mırıldanabildim sadece. Adı ve numarası dışında hiçbir şeyini bilmediğim bu adam, beni heyecanlandırıyordu.

“Tanrım Kai, seninle gelmek istiyorum, beni sevebileceğin her gökyüzüne, her zaman gelirim. Lütfen, sadece beni sev.  ” Yalvarıyor bile olabilirdim ama dediğim gibi, o an ne dediğimin ya da ne yaptığımın farkında değildim. Kai, soğuktan üşümüş ellerini çeneme çıkarırken hiçbir şeyi bilmiyordum. Dünya yansa, kıyamet kopsa umurumda bile olmazdı. Kai, Kai sadece bana bakıyordu şimdi.

“Seni seveceğim. Hem de öyle çok seveceğim ki, sana baktığım her anı yüzlerce kez tekrarlamak isteyeceksin. Ve evet, yalnızca seni seveceğim Oh Sehun. ” Ve o soğuk eller, çenemi sıkıca kavrarken söyledi Kai. Adım öylesine çok yakışmıştı ki dudaklarına, yeniden söylemesini isteyecek kadar utanmaz hissediyordum.

Ama bunu yapmadım. Daha doğrusu Kai, beni evin içerisine itip kapıyı kapattığından beri beynimin pelte haline geldiğini biliyordum. Her şeyi unutmuştum, o yabancı biri miydi? Umurumda değildi, kalbim onu yeterince tanıyordu şimdi. Kai ellerini enseme dolayıp dudaklarımızı kavuşturduğunda bunun, sarılmaktan daha farklı bir şey olduğunu o an anladım.

Kai ile sarılmayı seviyordum, gülüşünü izlemeyi ve onun bana ismimle hitap etmesini. Ama öpücüğü, kendimi yüksek bir yerden atıyormuşum gibi, kalbim yerinden çıkacak kadar şiddetle sallanıyordu. Ben uçuyordum ama bunu kimse görmüyordu. Bulutlardaydım sanki. Ele avuca sığmıyordum. Kanatlarım, kanatlarım vardı yeryüzünde. Bir melektim belki de.

Kai öpücüğümü çalarken benden, nefessiz kalmak istedim onda. Elleri ensemde ki saçlara dolanmış, bense ceketine asılarak karşılık vermeye başlamıştım dudaklarına. Üstümdekilerin bir önemi yoktu, şortum biraz daha yukarı kıvrılırken onun benimle ve dağınık halimle bir sorunu yok gibiydi. Sevinçten uğurlu yastığımı kafama bastırıp çığlık atmak istiyordum.

Dudakları sakince dolanıyordu aralık dudaklarımda, elleri rahat durmazken bu sakin öpücüğün devamını ister gibi sıkı sıkıya tutunmuştum ona. Öpüşüyorduk, dudaklarımız birbirini tanıyor, mırıltılar döküyordu. Başımın sertçe komidine yaslanması önemli değildi ama öpücüğün devamlılığı yoktu. Bu bir “sevgi” öpücüğüydü. Nefessiz kalana kadar öpüştükten sonra ciğerlerim iflas bayrağını sallıyordu ufukta. Geri çekildim ondan ve tüm kalbimi iyileştiren bu adama baktım.

Zaman hızla ilerliyordu. Onunla tanışalı neredeyse üç hafta oluyordu ama sanki yıllardır yanımdaymış gibiydi. Yanaklarım al al olurken soluklandık. O böyle çok daha yakışıklıydı.

“Bugün güzel bir gün–” Kai bir tutam saçımı arkaya attı. Göğsü inip kalkıyordu ve bu, göz alıcıydı. “Bizim için bir yer ayarladım bile, çabuk hazırlan. ” Kai söylediğinde, ikimizde kıyafetlerime baktık. Utancımdan ölmek istiyordum, dikkatleri üstüne çeken ama kimseyi cezbetmeyen bir tişörtüm olması iyi değildi. Uzun bir banyo sefasına ihtiyacım vardı, hatta beyaz gömleklerimin ütülenmesine ve saçımın yapılmasına. Ama “çabuk” demişti, değil mi?

Ayaklarımı yere vura vura ağlama isteğimle beraber, Kai'yi göğsünden ittim. Öpüşmüş olmamıza inanamamak bir yana, benim evimde olması ayrı bir durumdu. Utangaçca gülümseyip odama doğru koşturdum. Arkamdan bana olan bakışlarını hissediyordum ama yanaklarım daha fazla kızarmadan hazırlansam iyi olurdu. Beni nereye götürecekti ki? Nasıl giyinmem gerekiyordu?

Omuzlarımı düşürerek odamın kapısını açtım. Giyinmeden hemen önce Kai'ye baktığımda elleri cebinde, bana sırıtıyordu.

Tanrım, ben onunla öpüşmüştüm, hem de dudaktan. Kalbim hızlanmaya başlayınca, elimi kalbimin üstüne koydum. Kim Kai, kalp ritmimi değiştirebilen tek adamdı.

··

Emin değildim ama üç yıldır, okuldan mezun olduğum yıldan beridir, sevgililer gününde hiç dışarıya çıkmamıştım. Geniş caddeler, sokak kemancılarıyla süslenmiş yollar arasında, elele gezinen birçok çift vardı. Hiçbirinin yüzünden eksik olmayan gülüşler geceye karışıyor, ağaç diplerinde öpüşenleri izlemek yüz kızartıcı olabiliyordu. Arabanın camından seyrettiğim yol uzarken, kalpler süslenmiş birçok iş yeri parıldıyordu gece de.

Temiz hissediyordum artık, o utanç verici tişörtüm yerine güzel bir kazak ve dar, dolabımda bir düzine bulunan siyah pantolonlarımdan birini giymiştim. Kai'nin yanına yakışıyordum şimdi.

Evimden uzak bir yere gittiğimizi, şehrin dışına yakın bir yerde durduğumuz da anlayabilmiştim. Ağaçların sıklaştığı bir yolda, sağ sapaktaki bir yere arabayı park ettiğimizde aklımdaki kötü düşünceleri def ediyordum. Kai kötü biri değildi,  bana bir şey yapmazdı böyle bir yerde, değil mi?

Tedirgin bir ifadeyle Kai'nin emniyet kemerini çıkarışını ve sonradan bana bakıp gülümseyişini seyrettim. O gerçekten yakışıklı bir adamdı. Beni kandırabilirdi, üstelik kimseye haber vermediğimi hesaba katarsak bu yer, kimsenin aklına gelmeyecek bir yerdi. Gene de Kai, düşündüklerimi haksız çıkarırcasına yanağımı okşadı. Gözlerinde ki ışıltı o kadar büyüktü ki, tekrardan ona kapıldığımı iliklerime kadar hissettim. Kai gerçekten beni etkisi altına çoktan almıştı.

“Buraya benimle geldiğin için teşekkür ederim. Burası, hem kalbimin kırıldığı hem de seninle birlikte kalbimin tekrar attığı yer. Teşekkür ederim Sehun. ” Kai fısıldadığında boğazımdaki yumrunun geçmesini diliyordum. Beni dağıtıyordu, neden bu kadar güzel görünüyordu?

“ İleride taş bir yol var, o yolun sonunda gizli bir restaurant var, herkes bilmiyor. Şehirdeki her restaurantın dolu olduğunu bildiğimden seni buraya getirdim. Umarım sorun olmaz. ” Gülümseyip elimi tuttuğunda onu durdurdum. Ona ben de güzel şeyler sôylemek istiyordum, onun beni bu kadar mutlu ettiği gibi ben de onu mutlu etmek istiyordum.

“K-kai...” Diyerek söylediğimde, gözlerinin buğulandığını farkettim. Saçlarımı okşayıp beni susturdu.

“Özür dilerim ama...sana yalan söyledim. Gerçek adım Kai değil, Kim Jongin. ”

Ve, sadece adını bilip aşık olduğum adamın, aslında adını bile bilmediğimi farkettim.

···

Love Wars || SekaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin