ten.

2K 195 72
                                    

Ten.

Kalp kırık, dünya hüzün, göz yaş dolu.

Ben ôyle birini sevdim ki, ayaklarıma batan kırıkların bile acısını savuruyordu rüzgar. Kirpiklerime düşüyordu yaşlar ve ben, öyle delicesine sarhoş oluyordum ki, içimde dolaşan alkol gibi oluyordu o, bir anda. Bu bir nevi intihardı, onun kollarına sığındığım an ölümüm başlamış, kader âğlarını örmüştü. Ama bu bitkin düşen kalbi kırık bedeni kimse duymuyordu, sahi, boğuluyor gibi hissediyordum; bir çaresi var mıydı ki? Bal ve zehri aynı anda içiyordum, yaralarım berelerimi sarar mıydı? Ne manzara ilhamdı artık, ne yakamoz yeterli. Mürekkep yazar mıydı gönül kalemine? Gücenmişlik hissi ile taşarak öğütüldüm, zincirlere vurularak tabuta konuldum. Ve ben, bir yalanla sevildim.

Şimdi anlıyorum da, hiçbir zaman çıkışa ulaşmamıştı tercihlerim. Eksik kalmıştı, hatrı sayılmaz sözcüklerim. Dile vurulmamış kırgınlıklarım geliyor şimdi aklıma, ney peyda hayallerdi.

İlk kez on altı yaşlarımın sonuna doğru bir kaç kez, arkadaşlarımın zoruyla sigara içmiştim. Tadı hiçbir şeye benzemiyordu, duman ciğerlerimi yakıyordu ama yılmak, pes etmek istemeden arkadaşlarıma uyum sağlamak istiyordum. İçlerinden biri Baekhyun olsa da, beni bu işe giriştiren o değildi. O benim için her zaman iyisini düşünürdü ve bu olayda da, kötü alışkanlıklar kazanmamam için öğütler sarfetmişti. Ama nafile olduğu açıktı, bir kaç gün sonra babam, sokağın başında, elinde poşetlerle işten eve erken döndüğünde farketmişti sigara kullandığımı. Hiç unutamazdım o günü, şafak sökene kadar babamdan bir ton dayak yemiş, ardından bana verilen bir çok öğüt eşliğinde ağlamaya başlamıştım. Belki de bu, birilerine hayal kırıklığı yaşattığım ilk seferdi.

Üniversite sınavlarından birkaç hafta sonra, istediğim özel okulun bursunu kaçırdığımı öğrendiğim zaman, okumayacağımı söylerek evden kaçmaya yeltenmiştim. O da en fazla iki sokak ötede oturan Baekhyun'un eviydi. Bunu ailemde ki herkes bilmesine rağmen, annem iki hafta boyunca benimle konuşmamış ve önüme bir tabak yemek konulmamıştı. Onları suçlayamıyordum belki ama, annemi hayal kırıklığına uğratmıştım. İşletme okumaya karar verme sebebim de belki de buydu. Annem daha fazla üzülmesin diye.

Ama bu sefer, her şey daha farklı işliyordu hayatta benim için. Ne babamı, ne de annemi hayal kırıklığına uğratmıştım bu sefer. Büyükbabam bana ilk harçlığımı verdiği zaman ki gibi hissediyordum, küçük bir çocuk gibi. Ve bu olay, geçen yaz olmuştu. Ergenliğim çoktan kapı dışarı edilmiş, büyük bir şirkette yönetici olmuş olmama rağmen harçlık almıştım. Korkunç derecede utandırıcı bir hadise olsa da, dedemin kafayı sıyırdığını düşündüğümüzden, üvey teyzem Alsśy ve annem bu konuyu bana karşı alay konusuna dönüştürmemişti. O günü asla unutamayacaktım, şimdi ki gibi.

Tanımadığım ama bir aptal gibi aşık olduğum adam, karşımda durmuş bana gerçek ismini söylüyordu. "En azından ismini biliyorum" diyerek kendimi avuttuğum geceler bile sahte geliyordu şimdi gözüme. İlk defa birini hayal kırıklığı yaşatmıyordum belki ama, ilk defa bu duyguyu bizzat yaşıyordum.

Büyük okyanusa açılan sığ denize doğru gülümsedim o gece. Sahi, bu gün sevgililer günüydü değil mi? Yoksa çoktan gece yarısı vurmuş muydu? Bilmiyordum, sanırım zaman kavramımı yitirmiştim ve şu, karşımda oturmuş beyaz gömleğinin kollarını büyük bir ciddiyetlikle sıyırıp yorgun bir nefes veren adam benimle konuşmuyordu. Adı neydi ki bu adamın? Kai? Ah, doğru ya. Çoktan bu ismin sahte olduğunu açıklamıştı bana.

"Jongin." dedim, gülen yüzüme inat çıkan sert sesimle. Sanırım elimde ki kırmızı şarabın dibini görüyordum ama üstünde durmadım. Bana bakan adamın, saatler sonra ona seslenişimle yüzünde oluşan şaşkın ifadeyi izliyordum.

Love Wars || SekaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin