Sessiz sokaklardan geçerken bıraktığım sessiz izleri takip et. Soğuk bir odada camı kırık birazda küflenmiş eski bir aynaya bak orda bir yerde eskimiş hayallerimi görebilirsin. Eğer, beni gerçekten görmek istiyorsan ve bana uzun uzun bakmak istiyorsan gökyüzüne bak, işte şimdi göremeyeceğin kadar uzaktayım.
Hikayenin aranılan kahramanı bendim. Onun kelimelere sığdıramadığı, anlatırken yüreğini coşturan kahramandım ben. Bazen düşünüyorum onu, ellerimi ellerinde gözlerimi gözlerinde hissediyorum. Şizofrenik bir aşk yaşıyorum kendi içimde. Gitmek istememiştim, elimde değildi lakin bazı şeyler. Ne benim elimdeydi ki zaten nefes almak mı sadece. Hayatta en kötü şeylerden biride insanın kendine olan uzaklığıymış. Kendi iç sesine kulak vermekten korkmak ve bu yüzden ne istediğini bilmemek. Niyetim sizi ağlatmak ya da duygulandırmak değil. Sadece Ela'yı anlamanızı umut ediyorum. Kendi güzel, bahtı çirkin Ela'ydım ben.
Çocukluğumu çok hatırlamam. Annemle babam ben küçükken trafik kazasında ölmüşler. İzmir'de büyük bir evimiz vardı. Zaman zaman evimizin bahçesinde koşturduğumu hatırlıyorum. Annem bahçemize çiçek diker, bende hevesle sulardım çiçekleri. Babam genelde akşamları gelirdi eve. Hergün saatlerce onu beklerdim kapıda. Beni kucağına alır, saçımı okşardı güzel kızım diye. Bir gün ikisinide beklemeye başladım kapıda ama gelmediler. Onların yerine amcam geldi, alıp götürdü beni Alaçatıya. Bembeyaz evlerin,mis gibi denizin, rengarenk çiçeklerin arasında büyüdüm ben. Amcam annemle babamın yokluğunu hissettirmemeye çalışırdı. Maddi açıdan çoğu zaman eve ekmek zor getirebilen amcam, yengemin onu terk etmesiyle birlikte üç çocukla ortada kalmıştı. Biri erkek biri kız, benden beş yaş küçük ikiz kuzenlerim vardı. Zorlu yaşam şartlarına daha fazla dayanamayan amcamın kalbi bir gün durdu. Geriye ise üç çocuk kaldık. Daha 18'imdeyken okulu bırakmak zorunda kaldım. 23 yaşında ise büyük bir otelin temizlik şefi olmuştum iki kuzenim ve kendime bakabilmek için. Yepyeni bir hikaye başlamıştı o zaman. Ben alışık değildim güzel hikayelere, inanmak isterdim ama hiç başımdan geçmemişti.
Temizlik görevlisi Fatma'yla birlikte anlaşır, işimiz az olduğu zamanlarda boş otel odalarında duş alırdık. Ben duş aldığım zamanlar Fatma, etrafı gözetlerdi. Bir gün yine duşa girip, sınırsız akan sıcak suyun keyfini sürerken o girdi kapıdan. Hikaye mi? Çoktan başlamıştı. Bana kimsenin bakmadığı gibi bakan yakışıklı adam, saniyeler içinde nerede olduğumu, ne yaptığımı unutturmuştu bana. Onun gülümsemesi beni, çocukluğumdaki evimizin bahçesine götürmüştü. Ynei dikilen çiçeğe cansuyunu vermek gibiydi onun bana bakması. Hikayeyi uzun uzun anlatacağım sizlere ama kısaca anlatmam gerekirse;
Adam bulut gibiydi, kadın deniz.
Adam her gece, bir yağmur damlası gibi yağardı kadının üzerine.
Kadın çoğalırdı ve çoğaldıkça daha çok severdi adamı.
Bulut kaybolunca ortalıktan, kadın dalgalanır geri getirirdi adamı.
Bir gün geldi, ne adam kadını geri getirebildi ne de kadın adamı.
Bir gün geldi ,bulut günlerce ağlamadı ve deniz hiç birzaman çoğalamadı.
Ve kadın vazgeçti adamdan.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELA
General Fiction-Konuş benimle Vural Çelik, zamanı geldi anlat artık olanları. Vural, kafasını yerden kaldırıp gözlerime baktı. Az önce ağlayan adamın yüzünde gözyaşlarıyla karışmış garip bir tebessüm vardı. -Hissediyor musun Melis? -Neyi hissediyor muyum? -Ela'nı...