Ertesi sabah 7'de Vural'ı telefonla arayarak uyandıran Melis, sabah saat 8:30'a çoktan bilet almıştı bile. Vural her zaman ki gibi Melis'e epeyce direnmiş sonunda bir şekilde Alaçatı'ya gitmeye karar vermişti. Bunun üzerine aşırı derecede sevinen Melis, Ela'yı ya da ondan bir iz bulabileceğini düşünüp sevindi. Vural'ın, Melis'e olayların tamamını anlatması için Alaçatı'ya gitmeleri son şanslarıydı. Eğer bu olay çözülürse ve Vural, yaşadıklarıyla en önemlisi de Ela'yla yüzleşebilirse Melis için meslek hayatında bir dönüm noktası olacaktı. Zamanı geldiğinde ikisi de anlaştıkları gibi havaalanında buluştular.
*****
Kendi içimde kendimle savaşıyordum. Bir psikoloğun peşine takılıp, Alaçatı'ya gitmekte nerden çıkmıştı. Ela'nın orada olmadığını düşünüyor hatta bundan emin oluyordum kendi kendime. İçimden umarın Haldun Bey'i orada görmem diye geçirdim. Aklıma, ikizler geldi birden. Ne olmuştu onlara. Vefasızlık mı etmiştim acaba. Onların Ela konusunda bir suçları olmamasına rağmen, Ela, ortadan kaybolduğundan beri ne görmüş ne de aramıştım. Sonuçta, Ela'nın tanığım tek akrabalarıydı ve bana Ela'yı hatırlatan hiçbir şeye tahammül edemiyordum. O yokken onu her dakika düşünmek yetmezmiş gibi onun yaşadığı yere gitmek, onun vakit geçirdiği insanları görmek benim için çekilmez olacaktı.
-Biraz daha susarsanız, kendimi kötü hissedeceğim Vural Bey. Ne düşünüyorsunuz bu kadar, saatlerdir camdan dışarıya öylece bakıyorsunuz.
-Pardon, Melis Hanım ben dalmışım sadece. Aslında ben hata yaptığımı düşünüyordum ama bunun için çok geç sanırım.
-Rahatlayın biraz dünyanın sonu değil ya. Ben inanıyorum Vural Bey, artık her şey netleşecek.
Keşke bende sizin kadar emin olabilsem Melis Hanım diye geçirdim içimden. Hem netleşse bile aklıma kötü şeyler geliyordu hep. Bozulan psikolojimle beraber, git gide artan nefes ve sinir problemleriyle yaşamaya başlamıştım. Melis, ne zaman nefes alamamaya, kendimi boğulacak gibi hissetmeye başlasam sayı saymamı isterdi. İçimden yavaş yavaş sayarım genelde 10'a geldiğimde bir rahatlama olur. Küçüklüğümde en sevdiğim oyunu oynarken; duvara dayanır, gözlerimi kapatıp, sayardım 10'a kadar. Herkes saklandığında aramaya başlardım onları. Arkadaşlarımı bulamadığım zaman sinirlenir, herkes olduğu yerden çıksın diye bağırırdım. Şimdi de nefes alamadığım zamanlarda Ela'yı düşünerek başlıyorum saymaya. Ela, hiçbir zaman çıkmıyor saklandığı yerden. Sayı saymam bittiğinde hiç ulaşamadım 'ona'.
İzmir Havaalanına geldiğimiz de rüzgar karşıladı bizi. Şiddetli rüzgar nedeniyle ayakta durabilmekte güçlük çektik. Melis'in yürüyebilmesi için onun koluna girdim. Hemen bir taksiye binip çok acelemiz varmış gibi Alaçatı'ya gitmek için yola koyulduk.
-Sonbaharda hiç Alaçatı'ya gitmiş miydiniz Melis Hanım.
-Hayır. Aslına bakarsınız, bir kere gittim Vural bey. Üniversite yıllarımda, arkadaşımla tatil yapmak için. Umarım Kasım ayında da çok güzeldir oralar.
Melis doğru söylemişti. Yazın olduğu kadar kışında güzeldi. Kendimi huzurlu hissettiğim yerlerden biriydi. Yolculuğumuz boyunca çok az sohbet edebilmiştik Melis'le. O da en az benim kadar gergin görünüyordu. Sanırım, boyundan büyük bir işi kalkıştığını düşünüyordu. Siyah çerçeveli gözlüklerinin ardındaki gözlerinde hep bir merak vardı bu kadının. İşinden mi, benden dolayımı bilmiyordum ama Melis, Vural ile Ela'yı çok benimsemişti ve bu olayı çözmek için her şeyini feda edebilirdi sanki. Her konuda temiz ve titiz olan bu kadın, sıradan ve gösterişten uzak görünmeyi seviyordu. Hiçbir zaman aşırıya kaçmaz, kendini belli edecek kıyafetler seçmezdi.
Alaçatı'ya yaklaştığımızda, Melis, taksiciye Haldun Bey'in otelinin ismini söylemişti.
-Ne yapmaya çalışıyorsun Melis, bu kadarı da fazla artık. Her şeye karar veremezsin. Sınırlarını bilmen gerektiğini ben mi öğreteceğim sana. Kuklan olmam için mi para veriyorum.
-Vural Bey ben çok özür dilerim, haklısınız tabi sormalıydım size hangi otel de kalmak istediğinizi ben çok özür dilerim.
Taksiyi durdurup aşağıya indim. İçimden sayı saymaya başlamıştım yine. Bu benim için çok ağırdı burada olmamalıydım. Melis arkamdan koşuyor, Vural Bey lütfen bekleyin diye bağırıyordu. Ellerimi, dizlerime koyarak başımı öne eğdim ve derin derin nefes almaya çalıştım. Melis'in yüzüne baktığımda, gözlerinden damlalar akıyordu. Küçük bir kız çocuğu gibiydi şimdi de kaşımda. Kendi sorunumu, ona çok fazla yansıtmış ve sinirimi ondan çıkarmaya çalışmıştım.
-Özür dileyecek bir şey yok Melis. Hadi yürü, gidelim Haldun Beyin oteline.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELA
General Fiction-Konuş benimle Vural Çelik, zamanı geldi anlat artık olanları. Vural, kafasını yerden kaldırıp gözlerime baktı. Az önce ağlayan adamın yüzünde gözyaşlarıyla karışmış garip bir tebessüm vardı. -Hissediyor musun Melis? -Neyi hissediyor muyum? -Ela'nı...