Ela hep düşünürdü ve derdi ki; Şu denizin tuzu gibi hayat, yaşamayı bilene güzel ama bilmeyene bir o kadar tuzlu ve acı. Ela neyin kendisini mutlu edebileceğinin bilmiyordu. Güldüğü zamanlarda bile anlıktı hep sevinçleri. İçindeki boşluk onu günden güne yiyor ve yavaş yavaş Ela'yı bitiriyordu. Vural ile tanıştıktan sonra belki de her şey farklı olabilirdi Ela için. Birisine ihtiyacı vardı güvenebileceği, yanında huzuru bulduğu ve iç karmaşasından onu kurtaracak birine. Vural, Ela'yla anlaştığı gibi akşam olduğunda otelin önüne geldi.
Ela'yı ikna etmek tahminimden de kolay olmuştu. Zannediyorum, oda beni için aynı duygulara kapılmıştı. Lise yıllarımda bile bir kızla buluşacağım zaman bu kadar heyecanlı olmamıştım. Ela'yı beklerken sabırsızlanıyor ve onu göreceğim için heyecanlıydım.
-Çok beklettim mi?
-Hayır. Aslında zamanın geçmesini ve akşamın olmasını sabırsızlıkla bekledim.
-Kusura bakma çok hazırlanamadım. Biliyorsun iş çıkışı.
-Ben de senin bu halini beğendim sende bunu biliyorsun.
Söylediğim söz Ela'yı utandırmıştı. Başını eğdi ve yürümeye başladık. Gözlerime bakamıyordu. Bana her baktığında yüzü kızarıyordu. Ağzından çıkan kelimeleri büyük bir itinayla seçiyordu. Onun çok konuşkan biri olmadığını hemen anladım. İçine kapanık, çekingen bir yapısı vardı.
-Akşam yemeğini nerede yemek istersiniz Ela Hanım.
-Siz de benim kadar Alaçatı'yı iyi biliyorsunuz Vural Bey. Seçimi size bırakıyorum.
-Tamam o zaman. Bu konuda bana güvenebilirsin.
Yazın özellikle sevgililerin tercih ettiği Alaçatı'nın en meşhur yeri olan aşk yoluna, güzel bir mekana götürmeye karar verdim Ela'yı. Biraz yürüdükten sonra restauranta gelmiştik. Otele pek uzak sayılmazdı restaurant çabucak gelmişitik. Hava sıcak olduğu için dışarıda yemeğe karar verdik. Sokak lambalarının aydınlattığı dar sokaktaki küçük masamız, üzerindeki titreyen mumlarla ortama ayrı bir hoşluk katmıştı. Ela, halinden memnun görünüyordu. Menüye uzanarak garsona siparişini vermişti. Ben de Ela gibi balık yemeye karar verip, yanında da çok sevdiğim rakıyı istedim.
-Ela sen bir şeyler içmek ister misin?
-İçkiyle pek aram yok ama rakıda tek gitmez sanırım, size eşlik edebilirim.
-Memnun olurum. İyi düşündün haklısın.
Balığın gelmesini beklerken, Ela'yı sarı sokak lambasının altında izlemek bana bir şiiri anımsatmıştı. Ela ellerini çenesine koymuş, dirseklerini masaya dayamış, tebessüm ederek bana bakıyordu ki ağzımdan çıkıp gitti sözler.
-İlk kez seni böyle görüyorum sarı sokak lambasının altında. Hüzün var gözlerinde, dudakların kelimelere dökmek istiyor hüznünü ama engel oluyor yüreğin. Sen uyma sokak lambalarına, onlar ay ışığına özenir ve sadece geceleri gösterirler renklerini, sen uyma onlara ışığın kalsın hep yanımda.
-Vural Bey, bu söyledikleriniz bana ağır geldi biraz.
-Ela, doğrusu bende şaşırıyorum bu halime ama senin yanında kendim gibi olmak istiyorum. Engel olmak istemiyorum duygularıma. Hem istesem de olamıyorum zaten. Lütfen, bırak böyle olayım. Vural Çelik kimliğimi unutayım yanında.
-Siz iyi birisiniz Vural Bey, bu kadar güzel sözler söyleyen bir adam kötü olamaz.
-Her zaman böyle değilim Ela. Hatta ilk defa fark ettim şiir bildiğimi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELA
General Fiction-Konuş benimle Vural Çelik, zamanı geldi anlat artık olanları. Vural, kafasını yerden kaldırıp gözlerime baktı. Az önce ağlayan adamın yüzünde gözyaşlarıyla karışmış garip bir tebessüm vardı. -Hissediyor musun Melis? -Neyi hissediyor muyum? -Ela'nı...