Hayatımda ilk defa kendim bu kadar yalnız, güçsüz ve aciz hissediyorum. Yıllar önce annem, babama için ailesiyle bütün bağları koparmış. Bu yüzden cenazeye bile gelmediler.
Yetiştirme yurdundaki ilk günüm. Burada olmak istemiyorum! Gelen geçen alışırsın diyor. Alışmak mı? Peki geri getirecek mi annemi?
Eskilere dair hiçbir şey kalmadı. Ne bir ev, ne de arkadaşlarım. Okula gittiğim günler herkes bana acıyan gözlerle bakıyordu. Fark ettirmemeye çalışsalarda ben hissediyordum. Tek kişi hariç; İrem. okula geldiğinde onun farklı olduğunu anlamıştım. Ders Edebiyattı, hoca soru sormak için rastgele listeden numara söyledi. "303" ayağı kalktım.
-Sen miydin Furkan, otur."317 Berfin"
Bana ayrımcılık yapılması sanki daha çok canımı yakıyordu. Ders bitişinde İrem yanıma geldi.
-Bugün nasılsın?
Cevap vermedim. Çünkü soruyu gereksiz buldum. Yanımda yürümeye devam etti.
-İstersen şu ilerdeki, Cennet Bahçesinde bi çay içelim.
Başımı "olur" der gibi salladım.
Kafenin içerisi sıcacıktı. Montumu çıkarıp oturdum. İrem'in gözlerine baktığımda sanki bütün dertlerimi unutmuş gibiydim. Uzunca bir süre bakmışım. İrem'in "Çay içer misin?" Demesi ile irkildim. Tepemde garson bozuntusu dikiliyordu. "Demli olsun" dedim. Garson gittikten sonra ayağa kalktım.
-Nereye?
+Lavaboya gitmem gerek.
Lavaboya gittiğimde içeride kimse yoktu. Evet rahat davranabilirim. Aynaya baktım ve gözlerimin içine dikkatlice baktım. Duygularımdan eminim. İrem'den hoşlanıyorum. Ellerimi ıslatıp boynuma sürdüm. İçeri birisinin girmesi ile çıktım. İrem'in karşısına geçip, oturdum. Cesaretimi toplayıp tam konuşacaktım ki... İrem'in telefonu çaldı. Annesiymiş merak ettiğinden aramış.
-Furkan benim artık kalkmam gerekiyor.
+Ama daha çayları bile bitirmedik..
-Anneme haber vermeden geldik buraya annem çok merak etmiş. Tabi biraz da kızgın.
Hızlı adımlarla fırının önüne gittik. Tam karşıya geçerken hızlıca araba geliyordu. Sesimin çıktığı kadar bağırdım İrem'e "Dur!" Diye. Aklıma annem geldi. Bağıra bağıra ağlamaya başladım. İrem ise çoktan eve gitmişti bile. Gelen geçen bana bakıyordu. Binaya bakarak eski evimizin camlarına baktım. Başkaları taşınmış bile, anılarımız taşınmadan.
Fırından Osman amca çıktı ağlama seslerimi duymuş.
-Furkan, hayırdır oğlum niye ağlıyorsun? Su getireyim mi?
-İstemiyorum.
Biraz yanımda durduktan sonra o da gitti.
Yurtta kaldığımdan beri kurallarını ihlal ediyordum. Sokakta da kalamayacağıma göre yurda gitmek zorundaydım. Müdür yardımcısı beni söylenerek kapıda karşıladı. Duymamış gibi yapıp yatak odasına geçtim. Üstümü değiştirip yattım. Tabiki de uyumadım. Yaklaşık 1 saat kadar yatakta dönüp durdum, düşüncelerim, dertlerim sank boğazımı sıkıyordu. Dayanamadım daha fazla bahçeye çıkıp banklardan birine oturdum. Gözümün önünde annemi gördüm, gülümsüyordu sanki. Koştum ona doğru o da kaçıyordu benden. Bahçenin içerisnde yaklaşık 3 tur attık. Daha sonra durdu. "Dur! Yaklaşma bana, orası daha güzel. Sen her ağladığında benim içim yanıyo. Ben ölmedim sadece dünyamı değiştirdim. Ben hala hissedyorum ve hala seni görüp seviyorum. Allah'a emanet ol.." dedi. Söyledikleri beni o kadar çok etkiledi ki, birden hayata bakış açım değişti. Yatağa yattığım gibi uyudum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PLATONİK
Non-FictionHer şey 3 yıl önce başlamıştı. Ben de bilmezdim kendimi plotonik, çevremdekiler bunu söyledikçe ben de inanmaya başladım. Her yerde o vardı sanki..