Şeyma, diğer misafirler gibi arabaya binmiş ve ardında köyün topraklı yollarında kalan ayak izlerini bırakmıştı. En azından Nurullah böyle düşünmüştü Sadece ayak izlerini bırakmamıştı oysa ki. Bir de çalınmayı bekleyen tertemiz ve güzeller güzeli bir kalp bırakmıştı. Bu kalp, Nurullah için atacaktı artık. Bir gün Nurullah’ın gelip o kalbi çalması için atacaktı. Şeyma o gün bir kalbi beraberinde götürürken bir kalbi de orada bırakmıştı. Giden Nurullah’ın kalbi kalan ise kendi kalbiydi. Nurullah’ın yüzüne son bir kez baktığında onun anlatmak istediklerini anlamıştı ve o da sanki tekrar geleceğim der gibi bakmıştı ona.
“Tekrar geleceğim. Bu kez bu kadar kısa sürede bırakmak için değil, sonsuza dek yanında olmak için geleceğim. Sadece şimdi gitmem gerekiyor. Geldiğimde kalbimi vermek için geleceğim.” der gibi bir bakışla gitmişti Şeyma. İkisi de olanların farkındaydı, aşık olmuşlardı.
Olayların farkında olan sadece bu iki aşık değildi. Nurullah misafirleri ve tabi Şeyma’yı yolcu edip yukarı çıktığında ona bakan kuzeni Sedanur da durumu anlamıştı. Nurullah’ı yanına çağırmış ve ona:
“Galiba aşık oldun. Ne düşünüyorsun?” demişti.
“Onu düşünüyorum, evet aşık oldum. Onun peşinden gideceğim!” demişti Nurullah cesaretle. Bu tavrı karşısında kuzeni Sedanur neye uğradığını şaşırmıştı çünkü Nurullah’ı ilk kez böyle görüyordu. Aslında Nurullah içine kapanık, az konuşup öz konuşan biriydi. Böyle bir tepki vermesi olacak iş değildi ama karar kesindi; Nurullah aşkının peşinden gidecekti.Kuzeni Sedanur ağzı açık bir vaziyette son kez sordu:
“Ciddi misin?”
“Evet ciddiyim. Onu bulmaya çalışacağım.”
“İyi ama nasıl bulacaksın? O senin hiç bir yerini bilmediğin, tatilden tatile geldiğin, farklı bir yerde. O Kayseri’de. Kaldı ki buldun diyelim, Ankara'ya gittiğinde ne olacak? Onu göremeyeceksin, belki de konuşamayacaksınız bile. Bütün bunları göz önünde bulundurdun mu?”
“Evet, bulundurdum elbette. Onu bulup konuşmalıyım. Facebook, İnstagram, Twitter, Snapchat ve daha aklına neresi gelirse onu arayacağım. Bulana dek çabalayacağım.”
“Peki, sen bilirsin. Yolun açık olsun.”Nurullah şimdi zor ama umut dolu bir yolu tercih ediyordu. Aşkının peşinden koşup Şeyma’yı arayacaktı. Kalbinde bir umut vardı, ufakta olsa o umut onu Şeyma’yı aramaya teşvik ediyordu. Yola koyulmalıydı. Belki sonunda bir hüsran ile onu aramaktan vazgeçecekti, yada onu ararken eriyip gidecekti. Bulabilir miydi onu bilmiyordu ama her ne olursa olsun ona ulaşmak istiyordu. Eğer ona ulaşamazsa ne olacaktı? Üzülecek miydi? Onu kalbinin derinliklerinde bırakıp gidecek miydi? Belki de üzülecekti ama kaderinde Şeyma yoksa yapabilecek bir şeyi de yoktu.
Aramaya başlamıştı. Her profile girip arıyordu. Her yerde, her an onu arayıp duruyordu. Sanki Kayseri’ye tatil için, ziyaret için değilde onun için gelmiş gibi arıyordu. Nereye bakmışsa onu bir türlü bulamamıştı. Şeyma hiç bir yerde yoktu. Nurullah çaresiz, yorgun ve umutsuz kalakalmıştı. Siyah ve beyazdan ibaret olan sıradan hayatı ölünceye dek öylece sürüp gidecekti. Unutması gerekiyordu ama nereye baksa Şeyma’yı görüyor ve unutamıyordu. O gitmeden önce telefonunu kuzenleri ile ona vermiş ve
“İsterseniz hatıra fotoğrafı çekinebilirsiniz.” demişti. O fotoğraflardan arta kalanlara bakıyor ve Şeyma’yı hatırlıyordu. O ana dönüp ona “Seni seviyorum.” demeyi çok istiyordu ancak geçmiş mazide kalmıştı.Nurullah’ın bu soluk suratı herkes tarafından fark edilmeye başlanmıştı. Kuzenleri bir sorun olup olmadığını soruyor, Nurullah sorununun olduğunu bilse de geçiştiriyordu. Bu durumunun fark edilmemesi için ailesi ile aynı yerde kalmamaya karar vermiş ve Belma Teyzesinin de daveti ile onlara gitmişti. Şimdi ailesi Nuray Teyzesinde, kendisi kuzeni Şuayip ile Belma Teyzesindeydi. Burada vaktini geçirmek için sık sık AVM’ye gidiyor ve bir şeyler arıyordu, vakit geçirebilecek bir şeyler.
17 Temmuz ve 18 Temmuz böylesine boş, hissiz ve karanlık geçmişti. 19 Temmuza gelindiğinde ise sadece Ramazan Bayramı’nın bir günü değil aynı zamanda o karanlığın, hissizliğin ve yalnızlığın yerini mutluluğa bıraktığı bir gün olacaktı. Her şey sıradan giderken o gece Nurullah mesaj kutusunu kontrol ediyordu. Bir de baktı ki bir mesaj. Arkadaşlarından birisi göndermiştir hissi ile açtı ama bu farklı bir mesajdı. Gönderen Şeyma’ydı, evet yalnış duymadınız bu mesajı gönderen Şeyma’ydı! Mesajda sadece
“Nurullah” demiş ve beklemeye başlamıştı. Şeyma’da Nurullah gibi ilk kez aşık oluyordu. İlk kez gerçekten bir aşka adım atıyorlardı. İlk ve son kez…Bu mesajı gören Nurullah, o an odada onunla beraber karşı koltukta oturan kuzeni Şuayip’e koşup heyecandan onu kucakladı. Şuayip bir anlık şaşkınlığın ardından
“Ne oldu” dedi.
“Ağabey, Şeyma… Şeyma…”
“Ne oldu oğlum Şeyma evet?”
“Şeyma abi evet Şeyma…”
“Nurullah iyi misin oğlum ne Şeyması ne oldu yahu?”
“Abi Şeyma bana mesaj attı! Şeyma bana mesaj attı!” demişti Nurullah. Şuayip durumu anlamış, Nurullah pot kırmış ve ilk kez birine Şeymaya aşık olduğunu söylemişti. Bu, çok sevdiği ve her yaz yanından ayrılmadığı Şuayip Abisi olmuştu.Şuayip’te tıpkı Nurullah gibi birini seviyordu. O, yaklaşık 1.5 yıldır Fatma ile sevgiliydi. Fatma, Şuayip’e gerçekten sevmeyi öğretmiş; Şuayip’in buhran dolu kötü günlerinden onu çekip almıştı. Eski Şuayip, Fatma’nın aşkı ile sevmeyi öğrenmişti. Güzel Sanatlar Fakültesi öğrencisi olan bu çift, birbirlerini adeta bütünlüyorlardı.
Hayatta ne olacağı belli değildi. Nurullah, aşkı ararken bulamamış ancak aşk onu bulmuştu. Şimdi o aşkı ilan etmeli ve bir ömrü onunla tamamlamak için her şeyinden vazgeçmeliydi. Böyle de yapmıştı. Bütün bir hayatını yazan kalemi Şeyma’nın eline vermiş, Şeyma’da onu baştan yazmaya başlamıştı. Nurullah ilk başta ne yapacağını bilmiyordu. Hayatında ilk kez sevmeyi ve aşık olmayı öğrenmeye başlamıştı. Artık yalnız olmadığının farkındaydı ve buna göre davranması gerektiğini biliyordu. Her zaman tek başına hareket eden Nurullah, şimdi attığı adımlarda Şeyma ile hareket edecekti. Şeyma ile adım atacak, verdiği kararlarda onu da düşünecekti. Bu onun için bir sorumluluktan öteydi. Bunu yapmayı çok istemişti. Her zaman yalnız ve sıradan olan hayatında aşkı istemiş ve aşkı hiç beklemediği bir yerde, hiç beklemediği bir zamanda ve hiç beklemediği bir mekanda bulmuştu. Bunların bir önemi yoktu. Önemli olan aşkı bulmuş olmasıydı, hatta bundan da öte aşkı Şeyma ile bulmuş olmasıydı. Hepsini geçmişti, şimdi ne yapacaktı? Hiç bir zaman topluluk karşısında hitap etmekten çekinmeyen, insanlara karşı her sözünü kırmadan ve güzelce söyleyebilen Nurullah; bu kez sözün neresinden başlayacağını hiç bilmiyordu. Konuşmaya gelince konuşurdu ama bu kez o da olmuyordu. Yanlış bir şey söyleme korkusu ile karşı karşıyaydı. Heyecandan elleri titriyordu. Bu kez her zaman yaptığı gibi sahneye çıkıp sunuculuk yapmıyordu, şiir okumuyordu veya bir tiyatro oyununda rol almıyordu. Bu kez aşık oluyor ve aşkını itiraf etmekten korkuyordu.
Her aşık olan insanın korkuları Nurullah’ı sarmıştı. Sadece Nurullah değildi heyecanlı olan. Bir de Şeyma vardı aşkın diğer ucunda. İlk adımı atıp Nurullah ile konuşmak için facebook hesabı açmış daha sonra da ona mesaj atmıştı. Şimdi meraklı gözlerle Nurullah’ın ona vereceği cevabı bekliyor ve bir an önce cevap bekliyordu. Her ikisi de aslında sabırlı insanlardı ancak birbirleri ile konuşurken “Hadi cevap versin.” diyerek sabırsızlanıyorlardı. Gelen bir cevapla dünya ters düz oluyor, birbirlerine söyledikleri her söz bir tutam mutluluk veriyordu.
"Bazende aşk, onu ararken onun tarafından bulunulmaktı. Ansızın, beklenmedik bir anda ve beklenmedik bir yerde. Ne olacağı belli değildir aşkta. Sen ümidini yitirme. Belki kalbinin derinliklerinde o kalbi seven birileri vardır. Yeter ki iste, aşk seni bulur."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bizim Hikâyemiz
Romance"Bizim bir hikayemiz var. 21 Temmuz 2015'ten beri süregelen bir hikaye. Kimi zaman hüzünlü kimi zaman mutlu bir hikaye. Hüzünlü de olsa sıcacık bir hikaye... Hikâyemiz hikayeniz olsun!" Bir insanın sevgilisine vereceği en güzel hediye ona açtığı kal...