9.bölüm

192 15 10
                                    

Herkesin şaşkın bakışları altında
-Evet evet yemek yiyebiliriz. Ama sadece bir kere.
- Tamam fıstık. Sadece bir kez çıkta.
Emre ye baktığımda sinirliydi. Madem sinir olucaksın niye yemeyi kabul ettiriyosun! Erkekleri anlamıyorum. Ben hiçbi şey demeden yukarı çıktım. Siyah bi elbise çıkardım. Saçımı kalın maşayla kalın bukleler yapıp çok sade bi makyaj yaptım. Yavaş yavaş aşağı indim.
-Çok güzel olmuşsun fıstık. Bence bu yemeye deyicek.
- Hı hı ne demezsin.
Aylalara el sallayıp arabaya bindim.
- Ay ben telefonumu unuttum gidip alayım. Sen git istersen ben sonra arkadan gelirim.
- Tamam madem. Zaten benim restoranda ufak tefek işlerim var. Anlarsın ya süpriz,diyip göz kırptı. Bu çocuktan midem bulanıyo. Yukarıya çıkarken Emre bana bakarak
- Hayırdır vaz mı geçtin? O yemeye gidicektin.
- Vaz geçmedim telefonumu unutmuşum. Onu almaya geldim. Ben aşağı indiğim de o da arkamdan gelmiş.
-Ben seni bırakayım.
- Hayır gerek yok.
- Yürü,diyip bileğimden tutu ve arabaya bindirdi. Neyin sinirini yapıyo acaba?
- Seni bu halinde yalnız gönderemem.
Ufak bi şekilde gözlerimi devirdim.
- Bora neyiniz oluyo?
- Eski bi arkadaş.
- Neden gıcık oluyosunuz ona?
- Haraketlerinden anlaşılmıyo mu? Ve ayrıca o benim eski bi arkadaşım yani dı. Biz Tuğçe yle birlikteyken Tuğçe'ye sarkıntılık yapıyodu. Onunla baya bi kavga ettik. Ama sanırım onun umrunda deyil.
- Yani hepsi Tuğçe için. Onu unutman lazım. Artık ondan konuşma.
Git gide sesim artmıştı. Aslında kıskandığım için böyle konuşmuştum. Bu konuşmadan sonra hiç bi şey demedi. Yol boyunca da hiç konuşmadık. Arabayı uçurum gibi bi yerin yanında durdurup öylece yola bakıyodu.
- Emre beni Bora'nın yanına götürmiycek miydin? Bizim ne işimiz var burda?
Kapıyı açmak için zorladım ama kapıyı kilitlemiş.
- Aç şunu Emre!
- Beni dinliyceksin.
Dedi çok sakince.
- Emre Bora'nın yemeyine geç kalıcam. Götür beni.
- Dinliyeceğine söz verirsen açarım.
Dedi ve başını yavaşça bana çevirdi.
- Peki,dedim çok yavaş bi şekilde.
Kapıyı açtı ve
- Bora Tuğçe'ye...
- Emre yeter artık yeter!
Diyip dışarı çıktım. Arabanın önüne geçtim. Elimi saçlarımın arasına götürdüm. O da arkamdan çıktı.
- Ecem bi dinle. Ve ayrıca o yemeye gitmiyceksin!
- Ya sen nediyosun? Bi git bi gitme. Ben senin kuklan filan deyilim!
- Gitmiyceksin.
Çok net ve sert bir şekilde dedi.
-Emre ben zaten gitmiycektim sen beni zorladın gitmek için.
- Ama şimdi gitmiyceksin.
- Gidicem. Zaten Kaan'ı unutmam için gidiyorum.
- O adamla gitme!
- Sen Tuğçe'yi unutabildin mi ha!
- Sen unuturdun bana sen!
Elini cebine koyup bi kaç tane fotoğraf çıkardı. Tuğçe'yle olan fotoğrafları. Bana fotoğrafları uzatıp
- Bak gördün mü!
Diyip fotoğrafları salladı. Sonra fotoğrafları yırtıp uçurumdan aşağı savurdu.
- Napıyosun Emre!
- Ben onu unuttum. Anladın mı?
- Bana niye karışıyosun o zaman? Sen unuttun işte benim unutmama niye izin vermiyosun?
- Çünkü sen unuturdun bana! Ben seni seviyorum. O beni etkiliyodu bende çeken bi şey vardı. Ama seni görünce gülüşün bakışın beni etkiledi. Tuğçe benim için hiçbi şeymiş.
- O zaman niye söylemedin bana sevdiğini?
Sesim titrek çıkmıştı. Çünkü ağlamaya başlamışım.
- Korktum. Evet korktum. Sen zaten acı çektin. Bi kere daha çekersin üzülürsün diye korktum! Seni mutsuz etmekten korktum. Seni acıtmaktan canını yakmaktan korktum. Seni incitmekten sana layık olamamaktan korktum. Sana bağlanmaktan korktum.
Bunları söyleyince daha da ağlamaya başladım. Benim dilim de tutulmuştu. Bi şey diyemedim. Ama gözlerimizin içine kilitlenmiştik.
- Ben de seni seviyorum Emre,diyip dudağına bi öpücük kondurdum. Sonra koşarak arabaya bindim. Arkamdan baka kalmıştı. Gülümseyip arabaya bindi.
- Beni Bora'nın yanına götür.
- Hala mı gitmek istiyosun?
- Evet.
-Tamam madem seni kısa yoldan götürücem,diyip bana yan bi bakış attı ve sırıttı. Neden sırıtıyodu ki? Yol boyunca hiç konuşmadık ve karanlık bi yoldaydık.
- Burası neresi böyle. Çok karanlık. Otaban da olmamız gerekmiyo mu?
- Ya ben sana otabandan gidicez demedim. Kısa yoldan gidicez dedim.
- Ayy Emre.
Araba duraksamaya başladı.
- Noluyo!
- Hassstroloji. Benzin bitti.
- Bu karanlık yolda benzin mi bitti! Başka biticek yer yokmuymuş?
- Allah kahretsin!
- Napıcaz şimdi?
- Arabadan inip yürüyerek birinin bizi almasını beklicez.
- Gökhanları arasan?
- Telefon çektiği zaman bana da söyle ararım.
Üşümeye başladığım için avcuma üfleyip ellerimi ovuşturdum.
- Çok üşüdüm.
- Kısacık elbise giymeyeydin.
- Uyuz.
- Ya çok karanlık ben korkuyorum. Ve yoruldum azcık otursak.
- Boyun kadar nefesin olduğu için hemen yorulmuşsundur. Ve bu kaslı kollar seni koruyabilir.
- Ego yığını.
Yarım saat orda oturduk. Gitmek için ayağa kalkınca otur diye elimle işaret yaptım. Derin bi nefes alıp oturdu.
-Ya bize burda bi şey olmaz demi?
- Eğer ki sen böyle oturmaya devam edersen ya açlıktan ölürüz ya da aç olan hayvanlar bizi öldürür.
- Ay doğru ama ne yapayım yürüyünce daha çok korkuyorum. Yani hayvanlar bizi yiyebilir.
- Yada burda bi adamlar alup seni tecavüz edip otuziki yerinden bıçaklayıp gelinlik giydirip çalılıklara atabilirler.
- Sen ve o kaslı kolların o ara ne yapıyo olucak? Beni kurtarmaları gerekmiyo mu?
- Ben o ara çetenin başını dövüyo olucağım için o ara yapabilirler.
- Yani yine beni koruyamıycaksın!
- İllaha korunmak mı istiyosun?
- Ayy bıkkınlık bastı.
- Tamam tamam o kaslı kollarımla sana sarılıp ısındırırım ve korurum.
Dedi ve gözlerimin içine baktı ve kolunu omzuma attı.
- Isındın mı?
- Evet.
Hala gözlerimin içine bakıyodu. Bana pis pis bakarak
- Bizim seninle yarım kalan bi işimiz vardı.
- Ben hatırlamıyorum ama.
- Hatırlatayım.
Diyip sırıttı. Gözlerini dudaklarıma indirip beni öptü. Ayla'nın dediği gibi burası uğurlu.
-----------------------------------------------
Artık yürümeye başladık. Yolun kenarından gitmeye başladık.
- Burdan araba geçer mi?
- Senin boyunun uzama ihtimali kadar burdan araba geçer.
- Yani kesinlikle geçer.
-Geçmediğine göre.
- Ama geçebilir. Hem ben otostop çekerim.
- Sen çekme bence. Seni görünce bu yolu karantina altına alırlar.
- Hayır alakası bile yok. Özellikle erkekler anında durur.
- Yav he he.
Oh be araba geçiyo. Ay Allahım sana şükürler olsun... Ben elimi sallayıp durması için bağırdım. Ama durmadı. Emre yanıma gelip kıs kıs gülerek
-Noldu durmadı mı?
- Senin yüzünden. Seni gördü ve durmadı. Azcık sen geride dur. Evet ikinci araba geçiyo. Tekrar durması için işaret yaptım. Durdu ama sanırım krolardı.
- Selam güzellik.
Ay sinir şeyler. Ama buna mecburum. Hayatım söz konusu.
- Şey... Bizim arabanın benzini bitti de bizi şehir merkezine götürebilir misiniz?
- Bizim ev daha rahat fıstık.
Arkadan Emre çıktı ve
- Basın gidin lan burdan!
- Tamam abi gidiyoz.
Sonra da basıp gittiler.
- Napıyosun Emre! Bizi bırakırlardı.
- Lan sana yavşadılar sen anlamıyo musun?
- Off Emre.
Tekrar bi saat filan geçti. Aaa evet araba geçiyo. Emre
-Bana bırak senin marifetlerini gördük.
Adamlarla bi şey konuştuktan sonra bana gel işareti yaptı. Oh kurtulmuştuk burdan! Ben arkaya bindim. İki koltuğun arasına kollarımı koydum. Beraber erkekçe konuşuyolar. Sonra bana bakıp
- Hayırdır ne işiniz vardı burda? Kaçamak mı!
Diyip pis pis sırıttı. Allahım bu adam kafasında nası bi fantazi yaşıyo!
- Yok yok. Benim yemeye gitmem gerekiyodu ama... Sende bi şey söylesene Emre!
Diyip dürtükledim.
- Evet evet öyledir canım.
Diyip bana sırıttı.
- Hı anladım ben sizi. Evlilik ne zaman?
Dayı dur daha çıktığımız bile belli değil.
- Belli deyil. Belki bu yaz belki bahar da. Bizim ki açık alanda istiyo da.
-Oha Emre oha!
- Utanma canım.
- Seninle evde görüşücez Emre bey!
Adam bize bakıp sırıtarak
- Çok geçe bırakmayın. Yaşınız geçmesin.
- Biz de öyle düşünüyoruz.
Bu çocuğun amacı ne! Dayıyla iş birliği filan mı yaptılar? Oh sonunda eve gelmiştik.
- Saol Dayııı!
- Ne bağırıyon be! Dayıyla baya bi... Biz yazın mı evlenicekmişiz. Benim haberim yok ama.
- Off tamam tamam. Sen ne zaman istersen. Mart ayında filan da olabilir. Sorun etme kendine.
- Emreeeee!
Eliyle ağzımı kapatıp
-Buralarda insanlar uyuyo. Biraz sessiz ol.
- Çok olono? (Çek elini)
-Çekiyom ama bağırmıyacaksın.
- Hadi iyi geceler!
- Atarlı bücür.
- Sırık!
Diyip içeri girdim. Ayla ya olanları mesaj atıp yatağa uzandım. Off bu gün çok yorulmuşum. Ama değerdi;)


Bir Şapka Hikayesi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin