Gökyüzünde kaynayan bütün yıldızlar gibi yeryüzünde silik bir noktaydı ruhum. Umutsuzluğa koşan yolda bile yara içinde bacaklarım. Acıya yer kalmadı kalbimde. Dayanamıyorum. Artık mezarım nerede?
**
•BÖLÜM 3:
Ayın Karanlık Tarafındaki Adam
Eve vardığımda direk uyudum. Oda ne yaptı bilmiyorum. Daha ismini bilmediğim birini düşünemezdim o kadar sonuçta. Naparsa yapsın canım. Banane.
Akşam 8 sularında uyandım her zamanki gibi. İş, iş ve iş. Şu bikaç günde ruhum iki yıl yaşlanmıştı sanki. Yorgun hissediyordum. Dünde zaten ekmiştim işi. Ne salağım. O zaman aklıma gelmedi ama, Dolunay sıçıcaktı ağzıma. Hem bi hışımla çıkmıştım. Ciddi ciddi sıçıcaktı yani.
Dünkü soğuğun üstüne pantolonumu giydim bu sefer. Önüne bakmadığım bi dizinin tişörtü. Vazgeçilmez hırkam. Klasik şeyler işte.
Ağzıma lokma sürmedim herzamanki gibi. Yemek yemek, ten rengime uymuyordu.Elime telefonu alıp gezindim öylece. Asosyal kızların klişesi sosyal medya hesaplarının hepsini kullanıyor olmalarıydı. Her birinde teker teker umut arıyor, uzaktada olsa birinin onu kuyusundan kurtarıcak halatı sarkıtmalarını bekliyordu.Ben... Ben ise... Sanırım bende asosyalim.
Dolanırken öylece. resime takıldı gözlerim. Hiç düşünmeden paylaştım kendiminkini. Ama diğerine geçince nedense elim gitmedi tuşa. Dursun. Sadece benim olsun.
Farketmedim ama, 10 dakika diye oturduğum yerde yarım saat geçmişti. Puan tabloma bide geç kalmak eklenince bu ay maaş alabiliceğimden oldukça şüpheliydim.
Çantamı sırtıma atarak odaları dolaştım. Ne yalan söylim, merak ediyordum gidip gitmediğini. Ve... Gitmişti.
Yol boyunca hiç bişey düşünmedim. Her zamanki gibi, arabaların üstüne yürüdüm, küçük kızlara el salladım, ve küçük beylere. Sonunda ulaştım işyerime. Bir bar değilde, kafe işte.
Kapıdan içeri girer girmez Bora'nın bakışları buldu gözlerimi. Benim için hep bi abiydi, her zaman yol gösteren bir pusula gibi. Ve sanırım ben, o pusulayı kırmıştım.
Çantamı kenara atıp tezgahın arkasına geçerek bişeylerle uğraşıyormuş imajı vermeye çalıştım. Halbüki düzgün duran bardağı yamultuyordum.
"Nerdeydin dün gece?"
"İşim çıktı."
"Ne işiymiş bu?"
"İş işte ya. Haber vermediğim için özür dilerim."
Ve işte! Dünyanın en büyük aegayosu geliyor. Dolunay bakışlarıyla alt etmeye çalışıyor. Altediyor. Altettiii. Vee~ final.
Dolunay ikidebir boynunun üstünden çıkarttığım kafamı iterek "Çekil şurdan, salak." dediğinde anlamıştım zaten. Kızamaski zaten bana. .
Yine aynı müşterilerimiz, aynı insanlar, aynı simalar ve aynı kahveler.
Dün hamburger götürdüğüm kısa saçlı kızın önüne bu sefer çay bıraktım. Bakışları gözlerimi kaydı. Güzel göreceli bir kavram, kimseye bu güzel bi kız diyememde, kemik gözlükleri ve kahkülleriyle oldukça tatlıydı. Elinde bir roman, ela gözlerinden buram buram hayal fışkırıyordu.
Kitabına devam etsin diye başında beklemedim fazla. Diğer müşterilerle ilgilendim. Sonra oflayarak etrafına bakmaya başlayınca, usulca yanaştın yanıma.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYBOLAYIM GÖKYÜZÜNDE
Ficção AdolescenteOnlar... Birlikteyken yanlızlar Onlar... Yaşıyorken ölüler Onlar... Nefes yerine acı çekiyorlar içine Kan yerine ölüm dolanıyor damarlarında Onlar... Onlar bir çift siyah Kendi karanlığında boğulan. -- "Bir şey soracağım." "Sor." "Yıldızlar uzakta m...