Saldırı

5 3 0
                                    

Yaratığın bundan önce attığı her adımda olduğu gibi bir defa daha birkaç gün boyunca endişe verici herhangi bir olay yaşanmadı. Biz de bu boşluktan faydalanarak, adamlarımızın üzerindeki stresi de biraz olsun azaltacağı umuduyla, yaşlı ihtiyarın tarif ettiği çayı aramaya koyulduk. Bir iki günlük kısa bir uğraşın sonundaysa o tarifsiz güzellikteki suya kaynaklık eden çayı bulmayı başardık. Bu buluş tüm ekip için doyumsuz bir mutluluk kaynağı olmuştu. Köylüler, bizim tarifimiz sayesinde buldukları bu su kaynağının halk arasında bir efsane olarak söylenegelen abu hayat çeşmesi dışında bir şey olamayacağı üzerine ısrar ediyor, kendilerine böyle bir güzellik sunduğumuz için içten teşekkürlerini sunuyorlardı. Biz ise bu durumdan oldukça şaşırmış, bir yandan da halk arasında efsaneye dönüşmüş böylesi bir suyun ziyan edilmemesi için ne yapmamız gerektiğini düşünmeye başlamıştık. Nihayetinde, köylüleri eve döndüklerinde bu konudan kimselere bahsetmemeleri, aksi takdirde bu efsanevi mekanın kutsallığına zarar geleceği yönünde ikna etmeye karar verdik. Böylece bu içimi hoş su kaynağı tamamiyle bizim insiyatifimize kalmış, ilerleyen günlerde de hem tatlı sudan kana kana içme hem de daha sonra kullanmak üzere tüm kaplarımızı bol bol doldurma fırsatı bulmuştuk. Bu tatlı anılar hepimizi ferahlatmıştı. Ancak bu kez epey uzun süren sükun ortamının fırtına öncesi sessizlik olduğunu bilemezdik.

Aradan yirmi günlük bir zaman geçmiş, olanları unutan zihinlerimize tatlı bir rehavet çökmüştü. Öğleden sonra üç civarıydı. Hepimiz ormanın bir köşesine dağılmış, pek de beklenti içine girmeksizin, yaratığa ait herhangi bir iz bulabilmek ümidiyle sık bitki örtüsü arasında dolanıyorduk. Yine de temkini elden bırakmayarak aradaki mesafeyi bir koşu mesafesinde tutmak konusunda anlaşmıştık. Böylelikle herhangibirimiz seslendiğinde diğerleri koşup yetişebilecekti. Fakat, aldığımız bu tedbirin bile yetersiz olduğunu, insanın kulaklarını tırmalayan çığlıklar eşliğinde rastgele ateşler eden bir insanın yakarışlarıyla anladık. Anlaşılmaz çığlıkları arasında yerli halktan olduğunu çıkartabildiğim ses birkaç saniye sonunda zor duyulur iniltiler eşliğinde son buldu. Hepimiz, hemen hemen aynı olay mahalline varmıştık. Ancak hiçbirimiz karşılaşacağımız manzara karşısında hazırlıklı olmadığımızı acı bir biçimde anladık. Hepimiz için gözümüzün önünde duran şeyi idrak etmek bir hayli zor olmuştu. Lakin, en ağır tepkiyi iki adamımız vermişti. Beklemedikleri bir görüntüyle karşılaşan zavallı yerliler fazla dayanamayarak öğle yemeğinde yedikleri birkaç parça şeyi oracıkta çıkartıvermişlerdi. Kabul edilmesi zor manzara karşısında öylesine büyük bir şok yaşamıştık ki karşımızda duran şeyin ekibimizden birine ait geri kalan parçalar olduğunu kavramak bir hayli zamanımızı aldı. Zavallı adamın göğüs kafesi parçalanmış ve bütün iç organları dışarıya saçılarak çimenlerin üzerine serilmişti. Biz ise yaşadığımız şokun etkisiyle ne yapacağımızı bilemez haldeydik. Bir süre öylece arkadaşımızdan geriye kalanlara baktıktan sonra Murat'ın aklına ölen adamın silahını kontrol etmek ve etrafı kolaçan etmek geldi. Silahtaki şarjör tamamen boşaltılmıştı. Ancak hiçbir yerde yaralanarak kaçan bir hayvanın bırakacağı türden kan izleri yoktu. Biraz sakinleşip ne yapacağımıza karar vermek üzere cesedi çarşafa sarıp kampa geri döndük. Artık işler kontrolümüzden çıkmıştı. Bir insan bizim yüzümüzden canından olmuş, bir eve bizim yüzümüzden kor ateşler düşmüştü. Kolluk kuvvetlerine haber vermemiz gereken ciddi bir meseleyle karşı karşıyaydık ki bu hiç de kolay bir şey değildi. Böylesi bir haberle polisin karşısına çıkmak hem araştırmalarımızı riske atacak hem de olanlara makul bir açıklama getiremeyeceğimiz için kendimizi hapishanede bulacağımız bir dizi istenmeyen sonuç doğuracaktı. Cesedi denize atarak kurtulmayı düşündük. Fakat ölünün bedeni kıyıya vurduğunda ailesi en son bizim yanımıza gelmek üzere yola çıktığını ve ölümünün ardında bizim olduğumuzu öne sürecek, böylece başımız daha büyük belaya girecekti. En sonunda işi daha fazla karmaşıklaştırmadan yasal yoldan bu meseleyi halletmenin uygun olduğunda karar kıldık. Tabi her şeyin öncesinde sorguda ağız birliği yapacağımız konusunda anlaştık. Kimse orada ne yaptığımız ya da neyi aradığımızı asla söylemeyecekti. Herkes daha önce de söylediğimiz gibi doğal yaşamı gözlemlemek amacıyla orada olduğumuzu düşünmeliydi. Gerisini Murat kendine özgü yöntemleriyle halledecekti. Bağlantıda olduğu birkaç yetkili vasıtasıyla konu sümenaltı edilecek, yetkililerin adamın herhangi bir hayvan tarafından öldürülmüş olabileceğinde hemfikir olmaları sağlanacaktı. Ne de olsa bu tür doğal yaşam araştırmaları sırasında bu gibi elim kazalar sık rastlanan olaylardı. Bu yüzden de kilit altında tutulmamız özlük haklarımız açısından doğru olmazdı. Hazırladığımız planı uygulamak üzere anlaştıktan sonra yanımızdaki köylülerden birini olayı haber vermek üzere gönderdik. Yaklaşık iki saatin ardından gönderdiğimiz adam yanında bir grup polisle geri döndü. Ayaküstü yapılan kısa bir inceleme ve sorgudan sonra cesedi yetkililere teslim ederek karakola çekildik. Neyse ki her şey planladığımız gibi gitmiş, birkaç saatlik sorgunun ardından olayda herhangi bir müdahale veya kastımızın olmadığına hükmedilerek salıverilmiştik. Serbest kalır kalmaz silahlarını teslim eden adamlarımızsa can güvenliklerinin kalmadığı gerekçesiyle bizle yollarını ayırdılar.

Bir kez daha yalnız kalmıştık. Üstelik bu defa bizi bekleyen tehlikeyi de net biçimde görme imkanı bulmuştuk. Ne yapacağımızı bilemez biçimde kampa döndük. Tası tarağı toplayıp kaçmalı mıydık? Yoksa bizi neyin beklediğini görmek üzere devam mı edecektik? Onca ikaza rağmen araştırmalarımıza devam ederek öldürülmesine sebep olduğumuz adamın pişmanlığı da içimizi kemiriyordu. Ölen insanın ailesine karşı boyun borcumuzu ödeyebilmemiz için yaratığı bulup öldürmeliydik. Diğer yandan olayın gerçekleştiği an ve bizim olay yerine intikal ettiğimiz an arasındaki o kısacık zaman aralığının aylardır peşinde olduğumuz canavar için ne kadar geniş bir zaman dilimi olduğunu görmek bizi dehşete düşürmüştü. Yaratık, o kısacık zamanda tam donanımlı bir insanı parçalara ayırabilmişti. Böyle bir canavarın karşısında ne kadar şansımız olabilirdi? İşte bu düşünceler arasında gidip gelerek gün boyu tartışıp durduk. Nihayetinde de aylardır tehlikelerini bildiği halde bizi terk etmeyerek ölüme giden köylünün ailesine bir can borcumuz olduğu düşüncesi ağır basarak devam etmeye karar verdik. Fakat araştırmalarımızın bundan sonraki kısmı hiç de kolay olmayacaktı. Yaşanan olay bir şekilde halk arasında duyulmuş, cinayetin ardındaki gerçek neden kollektif bilinçle idrak edilerek, bir kez daha insanların bizden adeta vebalıymışızcasına kaçmasına neden olmuştu. Zaten bizim de yeniden böylesi bir vebalin altına girmeye niyetimiz yoktu. Bundan böyle araştırmalarımızı baş başa sürdürmeyi kararlaştırdık.

Kabus dolu günler bizi bekliyordu. Araştırmalarımızı sürdürmesine sürdürüyorduk, ama, nereden çıkacağını bilemediğimiz yaratığın korkusuyla yaşar olmuştuk. Ölen adamın hali gözlerimizin önünden gitmiyor, bizim de aynı sonu paylaşacağımız korkusuyla geceleri bile aynı çadırın içerisinde, silahlarımız ateş almaya hazır halde üstelik de nöbetleşe uyuyor, birbirimizin yanından bir an olsun ayrılmıyorduk. Diğer çadırları özellikle sökmemiş, yaratık için birer aldatmaca olarak bırakmıştık. Böylece bir gece yeniden kampa gelip çadırlarda bizi arayacak olursa erkenden farkınavararak arkadan bir saldırı düzenleyebileceğimizi düşünüyorduk. Ancak bu hiç yaşanmadı. Zeki yaratık tüm planlarımızdan haberdar, pusuya yatmış bekliyordu. En zayıf düştüğümüz anda da canlarımızı almak üzere son defa gelecekti. Korku dolu günler ve geceler sonunda psikolojimiz bozulmuş, en ufak bir çıtırtıda irkilerek, saatlerce sesin geldiği yönde bir kıpırtı var mı diye bakar olmuştuk. Böylesine derin korkular içerisinde geçen bir haftanın sonunda bir akşam, tuvalet ihtiyacını gidermek amacıyla ağaçların ardına çekilen Murat'sa bir daha dönmedi.

GÖLGEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin