Sır

34 1 2
                                    

 Kocaman Mâlikhane'nin kapısını tekmelercesine çalıyordu biri... 

 Nisa'nın evde yaptığı planlar çarşıya uymamıştı. Oğlunun herşeyi ortaya çıkmıştı..

" Bu ne rezalet bu ne ha benim oğluma böyle mi sahip çıkıyorsun sen? Zaten hiç bir zaman anne olamadın ki para, pul, mal, mülk senin için çocuklarından bile önemli sen nasıl bir annesin be nasıl bir annesin sen rezalet benim oğlumun düştüğü duruma bak.."
" Yeter anladım tamam sonra konuşalım, kızım söyle Ferit beyi evine bıraksınlar.."

" Hemen Nisa Hanım.."

"Bu yaptığını ödeyeceksin Nisa, sana ve  o kendini çok beğenmiş kocana gününüzü göstereceğim. Poyraz efendiye söyle bir daha bana baba demesin, rezil hayatlarınızda harcadınız onuda artık ne haliniz varsa görün..."

" Yeter Ferit bu saçmalıkları duymak dahi istemiyorum derhal git seni evine bıraksınlar derhal yoksa.."

" Yoksa ne Nisa öldürür müsün? beni adamlarına ha ne yaparsın söyle bana, bir daha asla ama asla benim yanıma yaklaşmayın o Yusuf denen hayvanla sana bir ömür kocaman ahırınızda mutluluklar dilerim.."

" Çetin al şunu götür sinirlerim bozuldu"

     Diyerek hızlı adımlarla yukarı çıktı Nisa hanım yukarıya doğru hızlı ve kendinden emin adımlarla ilerlemeye başladı. Kapıya vurup altın renkli tokmağı çevirdi ve kapıyı açtı.

" Poyraz seninle"

" Dinlemek istemiyorum anne"

" Demek dinlemek istemiyorsun o halde valizlerin hazır Londra biletinde masanın üzerinde valizlerin hazır aşağıda ve gidiyorsun, bitti söyleyeceklerim araba seni aşağıda bekliyor vahit bey seni hava alanına bırakacak ve her ay okul masrafın ile beraber para gönderilecek sana, İyi yolculuklar."

Tam Nisa Hanım kapıdan çıkarken...

" Anne ben gitmek istemiyorum, eğer beni gönderirsen ben biterim orada mahfolurum yapmayın..!" 

" Gideceksin Poyraz bey yoksa burada kalırsan Yusuf canına okur..."

" Kendi oğuluna gitsin babalık yapsın o bana karışamaz..!"

" Öylemi o zaman parayıda ALLAH versin o zaman, hala konuşuyor ne diyorsam yap dedim sana gerisini ben hallederim."

Nisa hanımın gözünden tek damla yaş aktı, Poyraz ağlamaklı bir sesle

" Allah kahretsin, tamam"

" Ben gidiyorum hazırlanınca gel aşağıya"

Nisa yavaş yavaş merdivenlerden inerken kapı açıldı birden bire gelen tabii ki kayın validesi Firdevs hanımlardı.

" Hoşgeldiniz efendim"

" Hoş bulmadım ama Nisa hanım da"

"Hoşgeldin anne gel kahve içelim, hadi bize iki kahve lütfen salonda olacağız"

Güzel, ferah ve varaklı salonda otururlarken kayın valide Firdevs hanım

" Nisa bu ne demek? Neler oluyor."

Nisa her şeyi tek tek anlatırken Poyraz odasından indi ve Nisa hanıma dönüp

" Anne ben gidiyorum" dedi ve vedalaşmadan çıktı gitti Nisa bu duruma her ne kadar üzülmemiş gibi yapsa da o bir anneydi ve gece yatarken çok ağlamıştı. 

Yusuf bey " Neyin var karıcım" dedi ellerini yavaşça saçlarına götürerek..

" Poyraz gitti hemde düşman gibi veda etmeden ona çok üzüldüm, ben onun annesiyim hep yanında durdum ve bu onun iyiliği için anlamıyor işte." dedi ve Yusuf a sarıldı. 

Hayatta bazen ne kaybettiğimiz değilde ne kazandığımız önemlidir belki para belki akıl, ben Deniz Güven  ve hayatın öğrettiği en iyi şey tek başıma olabilmekti...

Merhaba arkadaşlar sağlık sorunları sebebiyle kitabımla ilgilenemedim ve bundan böyle hep ilgilenmeyi planlıyorum ilerleyen bölümler çok daha atraksiyonlu olacak ve deniz artık tamamen ipleri eline alacak  yorum ve vote yaparsanız çok iyi olur şimdiden teşekkür ederim hepinize :) 

İNTİKAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin