1 saatlik nefessiz soru yağmuru ve cevaplama feslininin sonunda halamdan izin alıp Işıl'lara gittim. Yolda Cansu'yu da arayıp oraya gelmesini söyledim. Işıllar'a geldiğimde Cansu çoktan gelmişti. Evi bizden yakın olduğundan, her zaman Işıllar'a ilk önce o varırdı. İçeri girdiğimde hepsi merakla bana bakıyordu yolda"Size söylemem gereken bombeler var!" dediğimden olsa gerek. Oturduktan sonra konuşmaya başladım."Bugün eve Enes ile döndük. İşte sonra ben eve geldim halam da bize gelmiş bu arada. İşte halamla beraber içeri girdik sonra 1-2 saat bana birşeyler gösterdi. Sonra benim odamdan ses geldi bende baktım hiçbirşey yok. Sonra tekrar geldi tekrar gittim bu sefer camdan da baktım bilin bakalım kim?" dedim heyecanla. "Umut mu?" "Hayır Işıl!" dedim gözlerimi devirerek. "Yoksa Enes mi?" dedi Cansu. "Eveet!" dedim bağırarak. Cansu "Ee ne oldu?" dedi. "'Sana birşey sorucam' dedi bende 'tamam' dedim sonra dediki 'Neden bu kadar tatlısın?' dedi laan. Sonra bende 'Bilmem kendine sor' dedim sonra camı kapattım." dedim sevinçle. Cansu "Oha kızım yuuh ben hâla şoktayım lan" dedi gözlerini şaşı yaparak. "Ben demiştim kızım Işıl her zaman haklıdır." "Sen ne dedin Işıl? Çok merak ettim cidden. Artık her ne dediysen içinden falan dedinde o yüzden mi duymadık acaba?" dedim gözlerimi Işıl'ın üzerinden çekmeden cevabını bekliyordum. Ama Işıl'ın umrunda olduğunu bile sanmıyorum. "Melisacığım bak saf salak arkadaşım benim." dedikten sonra gözlerini telefondan çekip yüzüme bakarak devam etti. "Ben ilk başta bu çocuğun seni sevdiğini anladım ki imalı imalı sözler söyledim. Ondan sonra bu kararımın kesinleşmesi için doğruluk cesaretlilik oynarken ona bir soru sordum ve O da seni seçti ki üzerine sana Umut'u kıskandırmak için yaptırdığı şeyi sanki bilmiyorsun. Ayrıyetten bu sabah Umutla senin yüzünden kavga eden kişinin adı da Enesdi. Bu yüzden bu çocuğun seni sevdiği bariz bir şekilde ortadaydı yani ama sen gözlerine bir perde çekmiş sadece Umut'un yaptıklarını gördüğün için farkedemedin. Ha birde ben bu çocuğu bir yerden hatırlıyorum tipi bana tanıdık geliyor" dedi biz şaşkınlıkla onu izlerken "Ha şey şey bu çocuk 9. Sınıfta senin ödevini bozan sonra yapıp sana geri getiren çocuk değil mi?" dedi. Bende biraz düşününce evet evet bu o çocuktu. Siz en iyisi olayı o zaman ki Melisa'nın dilinden dinleyin.
İremle beraber proje ödevimizi yapmış eve dönüyordum. İrem ödevi benim okula götürmemin daha iyi olacağını onun sakar olduğundan belki bir şey yapabileceğini söyleyip ödevi bana kakalamıştı. Bende elimde koskocaman bir karton eseri ile yokuş aşağı koşmaya çalışıyordum. Saat biraz geçti ve böyle giderse okula gitmek için kalkamayacaktım.
Bende gözümü projemize dikmiş koşarken birden biriyle çarpışıp yere düştüm. "İnsan bir önüne bakar!" diye bağırdım kim olduğu bilinmeyen varlığa. "Sen niye bakmayı düşünmedin acaba?" dedi çocuk. "Ben ben ödevime bakıyordum" dedim bir yandan gözlerimle ödevimi ararken ama heryer bulanıktı. "Göremiyorum da görebildiysen gözlüğümü verir misin?" dedim yanımdaki gerizekalıya. O da elime gözlüğümü sıkıştırdı."İnsan biraz kibar olur!"diye mırıldandım sessizce. Gözlüğümü taktığımda 5 saat boyunca canımız çıkana kadar yaptığımız ödevin yamuk yumuk bir şekilde yerde durduğunu gördüm. "Ödevime ne olduu?! Yaptığını beğendin mi şimdi?! Biz bunun için kaç saat uğraştık! Canımız çıktı ya ama sen" dedim ve sesli bir şekilde nefes aldım. "Ama sen bizim ödevimize ne yaptın acaba?!" diye bağırdım. Açıkçası ödevi bozulduğu için kıyameti koparan yaygaracı kızlardan değilim ama o kadar uğraştığım bir şeyi hiç kimse bozamaz!
"Özür dilerim gerçekten isteyerek yaptığım bir şey değildi. İstersen ben ödevi alayım evde aynısını yaparım ha olur mu?" dedi küçük masum bir çocuk gibi. Aslında gözlerinden pişman olduğu görünüyordu ve denemekten zarar gelmezdi. Sonuçta bu saatten sonra ben evde yapamazdım değil mi? Bu yüzden bende tek şansımı denemeye karar verdim karamsar kalsamda. "Peki ama aynısını yap.!" dedim ve ayağa kalkmaya çalıştım. Ama sadece ÇALIŞTIM. Yükseliş denememle yere tekrar çakılmam bir oldu. Elini uzattı kalkmam için"Gerek yok!" diye tersledim hemen. Tekrar kalkamaya çalıştım bu seferde beceremeyince "Gerek varmış." dedim mahcuplukla. Elini uzattı bende tuttum. Eve kadar yürümeme yardım etti. Ben binaya girmeden önce "Ben Enes." dedi. "Bende Melisa" dedim uzattığı elini sıkarak. "Melisa ödevi saat kaçta getireyim sana?" dedi Enes. Bende"06:30 gibi gelsen olur" dedim o da başını tamam der gibi salladı. Daha sonra el salladı bende el salladıktan sonra eve girdim.
Annem ödevin nerede olduğunu sorunca "İrem ben götürürüm dedi." deyip geçiştirdim. Enes'in nasıl bir ödev yapacağı konusunda endişeliyken bir yandan da Işıl'a durum özeti geçiyordum. Işıl arada bir Ooo desede pek takmadım. "Melisa kanka varya sence kim bana çıkma teklifi etti?" dedi Işıl. Ben de Işıl da ona teklif gelmesine alışkın olduğumuzdan pek şaşırmadım. "Kim Işıl? Kesin ampüldür ışıl ışıl parlayan ışık kaynağım olur musun falan mı dedi?" dedim alayla. "Ya Melisa ayıp ediyorsun ama, aman neyse şimdi sen kim olduğunu bilemezsin söylüyorum" dedi heyecanla. "Hazırım Işıl hanım söyleyin!" dedim bende. "Sinan!" dedi ve çığlık attı. Bende Sinan'ın Işıl'a teklif ettiğini duyunca sandalyeden aşağıya düştüm. "Sinan yani bildiğimiz Sinan okulun popüleri olan Sinan eminsin dimi?" dedim şaşkınlıkla Işıl'a "Evet kanka ayy çok mutluyum." dedi sesinden de belli olduğu gibi çok mutluydu. "Kanka kabul ediceksin değil mi?" "Tabiki de aptal mısın kızım?" O anda saatin 00.23 olduğunu görünce "Kanka neyse ben kapatayım saat çok geç olmuş okulda görüşürüz." deyip telefonu kapattım. Daha sonra alarmı kurup sıcacık yatağımda ki güzel uykuma dalmak için gözlerimi kapatıp kendimi pembe rüyalarımın büyüsüne bıraktım.
Uyandığımda saat 06.20 idi artık alarmı erteliye erteliye ne kadarda geç olmuş. Bende hemen üzerimi giyip saçımı toplayıp çantamı da aldıktan sonra aşağıya indim. Bir yandan da Enes'in gelmiş olması için dua ediyordum. Apartman kapısını açtığım da Enes'i görünce yüzümü kocaman tebessüm kapladı. Elinde ki ödevi gördüğüm de ise şok olmakta haklıydım. Ödevi bizim yaptığımızdan daha güzel yapmıştı. "Teşekkür ederim çok güzel olmuş" dedim memnuniyetle."Önemli değil ben elimden geleni yaptım sadece" dedi. "Tekrar teşekkürler neyse ben gitmeliyim yoksa okula geç kalıcam da" dedikten sonra el salladım O da "Peki" deyip el salladıktan sonra ödeve dikkat ederek okula gittim. İrem ödevi görünce küçük bir şok geçirdi. Daha sonra olan herşeyi ona anlattım arada bir Işıl gibi Ooo'ladı ama ben alışmıştım artık. İlk ders sunum yapacaktık. Bizde ödevi alıp tahtanın önüne geçtik.
Öğretmen "Nasıl yaptınız?" diye sorunca başımdan aşağıya kaynar sular döküldü resmen. Ne diyecektik Elif hocaya? O arada elime bir kağıt geldi mukavvanın altına zımbalanmış bir kağıt bulunca onu kopartıp elime aldım. Kağıtta projeyi nasıl yaptığı adım adım yazıyordu. İçimden Enes'e birkez daha teşekkür edip kağıttakileri okudum. Son sayfaya geldiğimde kağıdın altında küçük bir not vardı. "Hoca sorar diye bunları da yazdım umarım bulabilirsin. İyi dersler :) -Enes" Bu notu görünce sebepsizce yüzüm gülümsedi. Elif Hoca "Aferin Melisa ve İrem iyi bir çalışma yapmışsınız 100 aldınız oturun." dediğinde sevinçle yerimize oturduk. Okul çıkışı kapıda Enes'i gördük bizim kızlarla. "Ee kaç aldınız?" dedi heyecanla. "100 aldık gerçekten çok saol" dedim bende. "Ha bu arada not ve aşamalarını yazdığın için de saol" dedim."Önemli değil sonuçta işine yaradı değil mi?" "Evet saol neyse ben gitmeliyim görüşürüz" deyip el salladım. Yolda bizim kızların soru yağmuruna mağruz kalsam da 100 almanın mutluluğuyla hâla gülümsüyordum.
"Aa evet bu Enes o Enes değil mi?" dedim şaşkınlıkla Işıl'a
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beni Bırakma
Humor©Kopyalar aslını yüceltir. Gülmek için her daim mutlu olmanıza gerek yoktur. Eğer Beni Bırakma'da yaşıyorsanız, gülmüyorsanız; ayıp ediyorsunuz. 🎬 Unutmayın, hayatınızda kim olursa olsun günün sonunda yalnız olursunuz. Hep beraber gülersiniz, ama...