13-Kahve Faciası

52 5 0
                                    

    Merdivenlerden çıkarken Enes'i gördüm. Yüzü asıktı çoğu zaman ki gibi. "Günaydın." dedim sahte bir heves,yamuk bir gülümsemeyle. 'Kızım saat 6'ya geliyor ne günaydını?' İç ses haklıydı.

  Aklım karışmış olacak ki öyle demiştim. Hafif bir tebessüm eder gibi oldu sonra "Sana da" deyip merdivenleri üçer-beşer inip yarım dakikaya yakın bir süre içinde apartmandan çıktı. Bu neydi şimdi?
   
          Ne yani insan bir "Ne günaydını Melisa ya?!.." falan yapar. Yani ben öyle yapardım. Ya da telefondan saati gösterip "sana da" derdim. Ama bu "Sono do" deyip bildiğin kapıyı suratıma kapattı.

     'Melisa suratın iki kat aşağıda değil mi?' iç ses! Hadi ama kesin yarın bunun esprisini falan yapar ya. Yada yapmalı. Yada yapmamalı. Ve yapmayacakta... Hem bir haftadır tanıdığım bir kişinin esprisi benim için bu kadar önemli olmamalı. Hadi Melisa toparlan bakalım..

      Eve girecekken iç sesimin verdiği dürtülere dayanamadım. Ve aşağıya indim.'Aferin kız adam ol böyle ya da kadın yani... aman hadi kaybetmeden Enes'i koş'

      Ben Enes'i takip ederken hızlı adımlarla kulağımı saran rüzgarın uğultusunun verdiği gıdıklamayla biraz hoşnutsuz biraz komik bir tebessüm yerleşti yüzüme.

      "Taksi.." diye seslenen Enes'e gözükmemek için şapkamı kapatıp önümde konuşan kadınların arkasına saklandım.

    "Ayyy! Kızım ne yapıyorsun?!!" dedi en yaşlı olanı. "Dur bi teyze sessiz ol. Gizli görevdeyim." Ne gizli görevi?

  "Tövbe Yarabbim. Kızım ne gizli görevi. Polis misin sen?" Polis miyim ben? Gülmemek için kendimi zor tutarken ağzımdan çıkan "evet" kelimesi ile teyzeleri oyalarken bir yandan da gözlerimle Enes'i takip ediyordum. "Kız safiye, baksana küçücük çocukları bile polis yapıyorlar. Ben gidince almadılar ama.." dediğinde güldüğüm belli olmasın diye elimi götürdüm. Sonrasında Enes'i kaçıracağımı düşünüp ellerimi yüzümden çektim.
     
    Enes'in, taksinin kapısını açtığını gördüğüm de yanımızda ki taksi durağını farkettim. Hemen kendimi taksiye atıp "abi şu öndeki taksiyi takip et." dedim. Ve iyice öndeki taksiye odakladım gözlerimi.

  Yarım saat boyunca Enes'in bindiği taksiyi takip ettikten sonra, taksi durdu. Ve Enes elinde ki telefonda biriyle konuşurken aşağıya indi. Gözlerimi ondan ayırmadan taksiye para verip indim.

    Spor salonunun önüne gelmiştik. Ne yani bu kadar yolu onun nasıl spor yaptığını görmek için mi gelmiştim? Aslında fena da olmazdı yani ama..

    Enes içeri girmiyor,kapı da bekliyordu. Oturmaya mı geldik der gibi..  On dakika daha bekledikten sonra fazlasıyla üşüdüğümü telefonumun ekranından görünen kızarmış burnumdan anladım.

     Enes az önce marketten çıkmıştı. Ne? Ama Enes kapıda değil mi? Bir dakika Enes hem kapıda hem marketten çıktı. Hayır Melisa kafayı yemedin. Gözlerimi kapatıp açtığım da iki Enes vardı. Hey ben şaşı değilim!!

     'Aptal ikizi olmalı.' Tabi ya. Tabiki de ikizi olmalı. Ne ben şaşıyım, ne de kafayı yedim. Enes'in ikizi var. Bunu nasıl düşünemedin Melisa? Offf.

     Ama işte bir sorun var ki. İkisi de aynı giyinmişti ve çok benziyorlar. Hangisi Enes? İki Enes'ten biri telefonunu çıkartıp bir şey gösterdi. Bir dakika Enes'in telefonu siyahtı. O zaman bu ikizi olmalı. Diğeri de Enes.

     Enes telefonda gördüğü şeye kafasını tamam anlamında sallayarak karşılık verdi. Enes'in ikizine baktım. Sırıtıyordu. Ay çok komik. Acaba Enes'e ne göstermişti?

     'Ya ama Enes'in ikizine bir isim takalım ya. Sürekli olmuyor böyle. Mesela bir isim olsun. Ne olsun? Abdulrezzak, Fenasi Kerim, Sabahattin' Ay iç ses bunlar çok saçma.. Ama hadi Abdulrezzak olsun.

Beni BırakmaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin