BÖLÜM 2

27 3 0
                                    

Son bir defa aynada şapkamı düzeltip dışarı çıktım. Annemin almam için elime verdiği alışveriş listesini cebime tıkıştırdım. Bu işe neden her defasında benim seçildiğimi anlamıyorum. Oysa annem çıkıp kendiside alabilir. Ama onun yerine her defasında şu alışveriş listesini elime tutuşturur. Bende mecburen listedekileri almaya giderim.
Bugün yine her zamanki gibi alışveriş listesini alıp dışarı çıktım. Tek fark bugün bunu isteyerek yapıyo olmamdı.

Dışarı adımı atar atmaz önü açık olan montumu kapatmak için durdum.
Soğuğa alışmakta olan ellerimle fermuarı tuttum ve yukarı doğru çektim. Ellerimi de ısınması için montumun cebine yerleştirdim ve markete doğru yürümeye başladım.
Yüzüme çarpan soğuk havadan yavaş yavaş ciğerlerime doldurdum. Ardından sesli bir şekilde içimde tuttuğum nefesi diğer sıkıntılarımla birlikte dışarı saldım. Hava soğuktu. Güneş kendini bulutların arkasına saklamış çıkmamak için direniyordu. Rüzgarın ağaç dallarında bıraktığı hışırtı ve havada uçan kuşların çıkarttığı sesler kulaklarımı doldurdu. Boş yolda yürürken karşı da beliren Yıldız Market' e doğru adımlarımı hızlandırdım. Markete yaklaşınca cebimde çalan telefonumu elime aldım. Arayan Selin' di.

" Alo..."

Kısık çıkan sesimin tonunu ayarlamak için boğazımı temizledim. Önümdeki dört basamağı çıkıp ' itiniz ' yazan kapıyı yavaşça ittim.

" Hazal? Napıyosun?"

Kapıdan içeriye girip solda üst üste dizilmiş alışveriş sepetlerinden bir tanesini aldım.

" İyiyim Selin. Marketteydim. Sen napıyosun?"

Önümde durmuş iki gofret arasında seçim yapmakta zorlanan amcanın yanına geçip en sevdiğim gofretten iki tane alıp sepete attım.

" Bende iyiyim. Arkadaşlarlarla takılıyoduk. Sende gelsene."

Alışveriş sepetini yere koyup cebimden listeyi çıkarmaya çalıştım.

" Maalesef ya. Bugün olmaz."

Ben cebimden listeyi bulma telaşına girmişken telefonun diğer ucunda ki Selin' in öfleme sesi geldi. Verdiğim cevaba pek memnun olmamıştı anlaşılan. İnsanları memnun etmek zorunda değilsin diye geçirdim içimden.
" Tamam o zaman canım başka bir gün ayarlarız."

" Tamam."
Telefonu kapatıp pantolonumun cebine koydum. En sonunda montumun cebinden listeyi çıkartıp yazan malzemeleri sırasıyla almaya başladım.
İşim bittiğinde ise fazla uzun olan kuyrukta yerimi aldım. İşte alışverişi en sıkıcı yapan yer belkide bu kısmıydı. Aldıklarının parasını ödemek için sıkıcı kuyrukta dakikalarca beklemek. Kim bilir ne zaman sıra sana gelecek? Elbette sıra banada gelecekti ama bu bekleyiş benden ne kadar zaman götürecekti?

Gözlerimi kasiyer kadının o kırmızı kazağına diktim. Biraz ince duruyordu sanki. Bulunduğumuz ayın verdiği soğukluk göz önünde bulundurulursa fazla inceydi. Ama içeriside dışarıya göre sıcaktı. Hatta bu bekleyiş sırasında vücudumun ısısı da artmıştı. İşinde henüz yeni olmalıydı. Etrafa bolca neşe saçıyordu. Ve bu iki yada üç sene boyunca bir markette çalışan kasiyerin yapacağı türden bir davranış değildi. Onlar genellikle asık suratlı olurlardı. Ve müşterilerle her hangi bir diyaloğa girmez göz teması bile kurmazlardı. Ama bu neşeli kız her müşteriye ' hoş geldiniz ' ve ' iyi günler ' demeyi neredeyse hiç ihmal etmedi. Bir de eli yavaştı. Hatta fazlasıyla yavaş. Acemi olduğunu buradan da anlayabilirdiniz.

Önümdeki kadının işi bitince sıra bana gelmişti. İki adım ilerleyerek kasiyerin verdiği poşete aldıklarımı doldurmaya başladım.
" Elli lira kırk kuruş efendim."

Gecenin GüzüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin