BÖLÜM 5

30 1 0
                                    

Barış siyah demir kapıdan son defa arkasına bakıp içeri girdi ve kapıyı sessiz bir şekilde kapattı. Evde kimse olmadığını biliyordu ama içinde bir tedirginlik filizlenmişti. Başına geçirdiği siyah şapkasını çıkarıp önünde duran koltuğa doğru fırlattı. Ev soğuktu. Karşıda duran şömineden alevler yükselmiyordu. Odanın perdeleri çekildiği için içerisi karanlıktı.
Yapmam gerekeni yaptım. Ben sadice yapmam gerekeni yaptım. O bütün bunları çoktan hak etmişti bile.
Beynini kemiren bu tür düşünceler onu fazlasıyla rahatsız ediyordu. Beyni ile vicdanı büyük bir savaş ortamında yaptığı işin yanlışlığını en çıplak nedenlerle sunmaya ant içmişken Barış ise yaptığından pişman degilmişcesine dikildiği yerde sırıtıyordu. Üzerinde ki siyah deri montunu da çıkartıp önündeki koltuğa fırlattı. Sağa doğru biraz ilerleyerek büyük bir yere girdi. Yanında bulunan düğmeye basıp etrafın aydınlanmasını sağladı.
Mutfak çok büyüktü. Sol tarafında yeşil bir bahçeye açılan kahverengi bir kapı vardı. Odanın ortasında ise dikdörtgen koyu renkli bir tezgah duruyordu.

Hareketlenip karşısında duran geniş ve büyük olan buzdolabına doğru yürümeye başladı. Kapağını açıp midesindeki açlığı bastırmak için bir şeyler aradı. Aç değildi. Ama bir şeyler yemek istiyordu. Stresliyken hep böyle olurdu. Aç olsun yada olmasın stresliyken bir şeyler yeme ihtiyacını hissettirirdi kendine. Kendine bir sandviç hazırlayıp sol tarafındaki büyük cam masaya oturdu. Elindeki sandviçten bir ısırık aldı ve yavaş yavaş çiğnemeye başladı. Ağzındaki lokmayı bitirmek üzereyken arka cebindeki telefon titremeye başladı. Yavaş hareketlerle cebinde ki telefonunu çıkartı. Arayan babasıydı. İşlerin iyi gitmeme olasılığını düşündü. Olabilirdi. Kötü bir şey olabilirdi. Bu kötü düşünceleri kafasından kovalayıp çalan telefonu açtı ve kulağına götürdü.

" Alo. Baba"

" Polisler şu an evde. İyi bir iş çıkarttın evat. Beklediğimden daha iyi."

Telofonu kulağından çekerek masanın üzerine bıraktı. Daha fazlasını duymak istemiyordu. Daha fazlasını duymaya cesareti yoktu. Aslında bu yaptığı şeyin yanlış olduğunu o da biliyordu. Bunu en başından beri biliyordu. Bunu bilmesine rağmen yapmaktan asla vazgeçmemişti. Bunu düşünmemişti bile. Ama şuan bir şeyler farklıydı. Bir şeylerin farklı olduğunu hissediyordu. Kafasındaki nereden geldiğini bilmediği o ses ona bu şeyleri fısıldıyordu. Farkındaydı. Zaten canını sıkanda buydu. Herşeyi apaçık görebiliyordu. Ama artık çok geçti.

⚪⚪⚪⚪

Hazal durduğu yere çakılmıştı adeta. Karşısında dikilen polis memurunun söylediği kelimeler bedeninde şok etkisi yaratırken içini korku kaplamıştı. Kalbide onu yalnız bırakmayarak deli gibi atıyordu.

"Yüklü bir miktar çalıntı paranın burada olduğuna dair bir ihbar aldık. Evi aramamız gerek.."

Beyninde yankılanan bu kelimeler onu daha da korkutuyor sanki cam parçacıklarının üstüne düşmüş bir hal aldırıyordu. Karşısında cevap bekleyen polise baktı. Nasıl yani? Ama bütün paralar Barış' ta.

" Hanımefendi. İyi misiniz? Evi aramamız gerek. Eğer belge falan görmek istiyorsanız buradalar."

Elinde tuttuğu kağıtları açıp Hazal' a doğru uzattı. Adam, kızın bu kadar korkacağını tahmin etmemişti. Aslında ilk başlarda bu haberin asılsız olduğuna inanmıştı. Ama gidip bakmak zorundaydı. Şu an anladığı kadarıyla haber asılsız falan değildi. Yada kız polislerden delice korkuyordu.

Gecenin GüzüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin