Bölüm 9

273 22 6
                                    


TERESA

Fırtına hızlanmıştı. İşte yeni bitkilerin çıkmama sebebi bu yağmurdu. Thomasları bulduğum ormanın neden asit yağmuruna tutulmadığını merak ettim. Lider çocuk sorum karşısında bıkkınca gülümsedi ve '' İsyan dünyadaki nüfusu azalttıktan sonra sağ kalanları buraya getirecekti. Yani bir koruma alanı gibi bir şey. Planları umdukları gibi gitmedi. Aslında hiçbir planları doğru düzgün yürümedi. '' dedi. Çantasından küçük eski bir kitap çıkardı. Biraz sayfalarını karıştırdı ve haritanın olduğu sayfada durdu. Birkaç yer kırmızı noktalarla işaretlenmişti. Eskiden olduğumuz yeri göstererek '' İsyan tek bir koruma alanı yapmadı. Şuan bildiğim beş tane  koruma alanı var. '' dedi. Haritayı inceledim ve deniz olan iki yer buldum. '' Bu yerlerde insanlar olduğunu düşünüyor musun? İsyanın bilmediğimiz bir sürü deneyleri olduğunu tahmin ediyorum. '' soru karşısında biraz düşündü ve '' Bu dünyada tek kalan kişiler olmadığımızı hissedebiliyorum. '' gözlerini benden kaçırdı ve elleriyle oynadı. O an anlamıştım. Benden bir şeyler saklıyordu. Ona sorar gözlerle baktım. Anladığımı biliyordu. Beni kolumdan çekerek başka bir odaya soktu. Fısıltıyla konuşuyordu. '' Buradaki kimsenin bilmediği konu. Siz labirent deneyinden ilk kaçan kişiler değilsiniz. Deneylere alındığımda beş ya da altı yaşındaydım. Çok korkmuştum. İki ay boyunca ağzımı hiç açmadım. Büyük bir fırtına olan bir gecede açık bir kapı gördüm. Hiçbir şey düşünmeden kaçtım. Yağmuru İsyan başlatmıştı. Bundan emindim. Şimdiki yağan yağmurdan dört kat daha şiddetliydi. Bir saat boyunca yürüdüğüm için geri dönemezdi. Asit bütün derimi yakmıştı. Sonunda terk edilmiş bir kasabaya geldim. İsyanın istediği şey olmuştu. İnsanlar yok olmuş derileriyle yerde yatıyordular. Kasabadan ayrılamadım. Mahvolmuş bir haldeydim.  Birkaç gün sonra beni buldular.  Beni geri getirdikten sonra bazı deneylerde kullandılar. Buna ceza dediler. Her hafta başka bir hastalığın mikrobunu  verip,  panzehirleri deniyorlardı. Bir ay içinde bir deri bir kemik hale geldim. Bu onları  engellemiyordu. Her seferinde daha güçlü hastalıkların mikroplarını veriyorlardı. Bir gün yarı baygın yarı uyanıkken odaya sen girdin. Bunu hatırlamıyor olabilirsin çünkü küçüktün. Ama küçüklüğüm her acı halini hatırlıyorum. Yanında Thomas vardı. Sen beni görünce mavi gözlerin dolmuştu. Thomas seni böyle görünce o da yanıma geldi. Thomas yakalanmaktan korkarak ilaçları arıyordu. Sende onunla beraber ilaçları arıyordun. Dışarıdan  Dr. Jenna 'nın sesini duyduğu an Thomas dışarı çıkmakla ve seninle kalmak arasında kaldı.  Sen göz hareketleriyle onu yolladın ve yatağın altına girdin. Dr. Jenna birkaç ilaç aldı ve dışarı çıktı. Yatağın altından çıktın ve Dr. Jenna'nın karıştırdığı çekmeceyi karıştırarak bir iğne çıkardın. Bana iğneyi ayarlarken iyi olacaksın dediğini hatırlıyorum. Sen iğneyi yaptıktan sonra  çıkarken elini tuttum. Sende kafanı iki yana salladın ve dışarı çıktın. Birkaç saat sonra iğne etkisini gösterdi. O olaydan sonra hep seni görmeyi bekledim. Birkaç hafta sonra beni diğer çocukların yanına koydular. Yemekhanede oturmuş yemek yiyorduk. Sonra Thomas ve sen içeri girdin. Benimle konuşmanı bekledim. Ama Thomas'la oturmuş, birlikte kahkahalar atıyordunuz. Ona farklı bir şekilde bakıyordun. Sanki hep onu yanında istiyor gibiydin. Aynı benim gibi...'' duyduklarımın etkisiyle sendeledim. Beni tuttu ve kollarını sardı. Ne olduğunu anlamayarak bende kollarımı sardım. Şuan sarılıyorduk. Kulağıma'' Elimde olsa hayatım boyunca şu anda yaşardım.'' diye fısıldadı. Sanki müzik varmış gibi  sallanıyorduk. Hikayesine devam etti.'' Labirente yollanmadan önce Thomas, Aris ve sen vedalaşıyordunuz.  O gitmeye karar verdiği günden beri gözlerin kızarıktı. Thomas gittikten sonra sende bir çöküş başladı. Sende labirente gitmek istiyordun. İsyandakilerle birkaç gün kavga ettikten sonra '' Bu deneyi sonlandırabilirim. Artık vakit geldi. Thomas' a  güvenmeye başladılar. Bırakında gideyim.'' dedikten sonra kabul ettiler. Sabah seni makineye soktuktan sonra emin misin ? diye  sordular. Sende büyük bir kararlılıkla başını salladın. Bilincin kaybolmadan önce dediğin şey yine Thomas oldu. Sonrada beni kendi labirentime yolladılar. Bizde labirentten kaçtıktan sonra aklıma sen geldin. Ama gitmiştin. Benim bildiğim kadarıyla öyleydin. Seni gördüğüm an ne yapacağımı bilemedim. Geldiğinde kaba davrandığım için üzgünüm.'' dedi. Gözündeki gözyaşını silerken '' Sorun değil. Herkes hata yapar.'' dedim.  Sıkıca bana sarıldı. Hareketsiz kalmıştım. Thomas'ın acı bir şekilde '' Teresa?'' dediğini duydum. Hemen onu iterek onun yanına gittim. Thomas'ın gözleri dolmuştu. Kafasını  iki yana  sallıyordu. '' Anlatmama izin ver.'' Thomas kabul etmedi. Bütün nefretini kusmaya başladı. '' Sen bensiz bir hiçsin. Sadece bizi o tatlı yalanlarıyla kandırmaya gelen bir yalancısın. Sana ihanetinden sonra güvenmiştim. Ama sen değişmemişsin hala hainin tekisin. Brenda'nın söyledikleri çok doğruymuş. '' söylediklerini dinlemeyerek kafamı duvara yasladım ve yere oturdum. Hala bağırıyordu. Gözyaşlarım akmaya başlarken Brenda içeri girdi. Kalbimi birde o parçaladı.  '' Güçsüz kız yine ağlıyormuş.'' dedi ve güldü. Minho ve Aris  içeri girdi ve beni dışarı çıkardılar. Minho beni otel odasına götürdü ve yatağa bıraktı. Minho üzgünce '' Ona ne olduğunu anlamıyorum. Bazen kendini kaybediyor. Onun yerine ben özür dilerim. Oda arkadaşın  Karlie olacak. Birazdan gelir.'' dedi ve çıktı. Şimdi karanlık ve acımasız depresyonla baş başa kalmıştık. Bu acının sonsuza kadar kalacağını hissediyordum. Acı içinde gözlerimi yumdum.

THOMAS

Kendime geldiğimde hiçbir şeyi anlamıyordum. Brenda rahatlamam için hap vermişti. Ondan sonraki olaylar karanlıktı. Kafamda Brenda'nın gülmesi ve Teresa'nın hıçkırıkları vardı. Elimde kalan son hapı alarak bir zamanlar İsyanda çalışan Chris' e götürdüm. Chris hapı inceledi ve '' Bu bir çeşit zihin kontrol hapı. İsyan'da kölelerin beynini kontrol etmek için kullanılırdı. Basit şeyleri yaptırırdı. Yoksa bundan mı içtin? O yüzden mi bu kadar  bağırdın? '' dedi. Şaşırarak ''Ne bağırması?'' dedim. '' Yeni kıza çok acımasız şeyler söyledin dostum. Bunu sana kim verdi?'' dedi. Dişlerimi sıkarak ''Brenda'' dedim. Chris '' Ona güvenmemelisin.'' dedi. O anda ne söylediğimi düşünüyordum. Bu sefer gerçekten hapı yutmuştum.

Bu yazdığım en uzun bölüm oldu. Teresa'nın bir suçu olduğunu düşünmeyin lütfen. Sadece yardım etmek istiyordu. Yorum  ve oy atmayı unutmayın. Sizi seviyorum!

Teresa Ölmeseydi   ThomesaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin