TERESA
Kulağıma gelen nefes sesleriyle uyandım. Oda kapkaranlıktı kalkmaya çalıştığımda bir çift kol beni sarmıştı. Thomas'ın titrek sesi kulağıma geldi. ''Üzgünüm. Üz -günüm. '' diye fısıldıyordu. Ona karşı acıma duygusu hissetmeyerek onu ittim. Aslında artık hiçbir duyguyu hissedemiyordum. Sanki birisi gelip duygularımı almıştı. Parmağını dudağına koydu. ''Biraz sessiz ol ve beni dinle. Oda arkadaşın uyanacak.'' dediğinde odaya doğru göz gezdirdi. Yandaki küçük yatakta bir kız yatıyordu. Yorgandan inip kalkan göğsünü görebiliyordum. Başım eğik bir şekilde '' Gitmen gerekiyor.'' diye mırıldandım. Başını iki yana sallayarak '' Bu sefer olmaz. Seni bir kere kaybettim. Bir daha kaybedemem.'' dedi. Derin bir nefes aldım ve kafamı duvara yasladım. '' Gerçekten anlamıyorsun. Birbirimize acıdan başka bir şey veremiyoruz. Üzgünüm ben pes ettim. Bu kadar.'' dedim. Yanıma oturdu. '' Pek çok hata yaptım. Biliyorum. Bir hatayı onlarca kez tekrarlamışımdır. Ama sen yanımda yokken nefes alamadığımı hissediyorum. Sanki oksijenim gibisin. Sana ihtiyacım var. '' dedi ve elimi kavradı. Ellerimiz kenetledikten sonra gözyaşımı silerek '' Bir daha ağlamanı istemiyorum. '' dedi. Başımı iki yana sallayarak '' Bu sefer değil. Ben yarışı kaybettim. Aynı gemilerle yarışan sonra kaybedip kendini boğan yunuslar gibi. Kaderin işlemesini durduramayız. Bir şeyi ne kadar ertelesen de dönüp dolaşıp yine seni bulur. Benim kaderimde burada olmak yoktu. Ölmek vardı. Ama geri gelmesinin uzun süreceğini sanmıyorum. Az kaldı. Bunu hissedebiliyorum. '' dedim. Thomas akan gözlerini sildi. '' Seni son kez öpebilir miyim? Söz veriyorum. Bir daha karşına çıkmayacağım. Ama öleceğini düşünüyorsan ölmeyeceksin. İnsanların kaderleri her saniye değişir. Dünyadaki her insanın aldığı karar birbirini etkiler. Aynı bir zincir gibi. Sen hayatı kaybetmedin. Sadece kendini kaybettin. Onu bulman lazım. Belki onu bulduğunda beni de bulursun.'' dedi ve dudaklarıma kısa ama sevgi dolu bir öpücük bıraktı. Sonrada gitti. Sabaha kadar sessizce ağladım. Sabah olduğu zaman sadece adının Karlie olduğunu bildiğim kız uyandı. Kızarıp şişmiş gözlerimi görünce bana hiçbir şey söylemeden sarıldı. Bu normal bir kucaklama değildi. Büyük ve sevgi doluydu. Konuşmadığımı görünce '' Duydum.'' dedi. Biliyordu. Bana karşı hafifçe gülümsedi. '' Hadi salona gidelim. Yağmur hâlâ şiddetini sürdürüyor. Pek fazla zamanımız kalmadı.'' dedi ve salona girdik. Otel soğuktu. Herkesin titrediğini görebiliyordum. Thomas'ı aramaya başladım. Bulamayınca odanın bir köşesine sinmiş, titreyen küçük çocuğa sordum. Çocuk '' Lider birkaç çocuk toplayıp odun bulmaya gittiler. Thomas' da onlarlaydı. '' dedi. Ona teşekkür ettim ve ona otel odasındaki battaniyeyi verdim. Çocuk sevindi ve sıkıca battaniyeye sarıldı. Bende bir köşeye oturdum. Onu umursamadığımı söylüyordum ama aklımdan ve dilimden hiç çıkmıyordu. Onun için endişeleniyordum. Ona bir şey olmuş düşüncesi beni bitiriyordu. Böylece iki saat geçti. Ama onlar yoktu. İki saatin sonunda kapıdan hızlıca giren beş kişi hemen kapıyı kapattı. Minho hemen yanına tıpçıları çağırdı. Yoksa bir şey mi olmuştu. Kalabalığın içinden zorlukla geçtim. Thomas gözleri kapalı biçimde yerde yatıyordu.
Selam! Geç yazdığım için üzgünüm. Yazmak istiyorum ama bir türlü yazamıyorum. Umarım beğenirsiniz :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Teresa Ölmeseydi Thomesa
Fiksi PenggemarSon isyanda, Teresa taşın altında kalıp gerçekten ölmeseydi hikaye nasıl devam ederdi? (Yazım yanlışlarıyla dolu utandığım bir kitap. Hatırası olduğu için burada⚘)